La Madre

54 17 49
                                    

Now are we

Gonna continue playing this little game of

Hide and seek

‘Cause it looks like the only two playing are

You and me

IMPERFECT TRAIL; LA MADRE

Soğuk bedenlerin dışarıya yansıttığı ışığı içine çekerken ağladı kadın. Hem kendine, hem de mezarın içinde çürümek üzere olan canından cana ağladı. Toprakla kirlenmiş süt beyaz rengindeki ellerini, mermer taşa bastırdı.

“Seni çok özledim...” Derin bir hıçkırık bıraktı. “Canım çok yanıyor, anlıyor musun?”

Yanıt alamadı.

Üzerine, yüreğindeki ateşi söndürmek ister gibi yağmur yağıyordu. İşe yaramadı, ağlamayı sevmiyordu kadın.

Dudaklarını soğuk mezar taşına bastırdıktan sonra parmaklarını kazınmış isimde gezdirdi. O ismin buraya yakışmadığını biliyordu, canı çok yanıyordu.

Gözlerini açtı ve sanki karşısında o varmış gibi, mezar taşına baktı. “Onu öldürdüm, bunu gördün,” Suratını derin bir sırıtış kapladı ve beyaz dişleri gözüktü. “İntikamını aldım.”

Ellerini yüzüne kapattı ve ovuşturdu. Bu mezarlığa her gelişinde kendini hiç iyi hissetmiyordu. Aklında birkaç tutam kalmış mantık da çürüyordu. Sanki ölmüş her bir ruh onun aklına giriyor ve onu kınıyor gibi hissediyordu.

Burnunu ellerine yaklaştırdı ve toprakta onun kokusunu aradı. Alabildiği tek koku, ıslak toprağın verdiği huzur kokusuydu. Bunun ona bir armağan olduğunu düşündü, gülümsedi. “Teşekkür ederim...”

Yağmurun taşlara vurma seslerinin dışında, adım sesleri duydu. Arkasına baktığında gözleri tekrar dolmuştu. “Chree...”

Chree suratını örten kapüşonunu geriye doğru ittirdi ve düz bir ifadeyle kadına baktı. Mavi gözleri kadının yüzünden sonra mezara doğru çevrildi.

Kadın yavaşça yutkundu ve mezar taşını tekrar okşadı. “Hiç özlemedin mi?” Boğazı yanarken tekrar hıçkırdı ve mezar taşına sarıldı. Chree, aynı ifadesiz ifadeyle bakarken ellerini kapüşonlunun cebine soktu. Kurumuş dudaklarını diliyle ıslattı ve karşısındaki kadına baktı. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken, sesi kadının mırıldanmalarıyla kesildi. “Onu öldürdüm...” Tuhaf bir kıkırdama çıkardı. “Bunu yaptım!” Chree elini mezara uzatır gibi oldu fakat anında çekti.

“Sabırlı ol, ona da sıra gelecek. Önce halletmemiz gereken şeyler var.”

Kadın başını Chree’ye çevirdi ve hışımla ayağa kalktı. “Sana ihtiyacım olduğunu kim söyledi? Kendim öldürürüm!” Chree dişlerini sıktı ve kadının kolundan tutarak silkeledi.

“Kendine gel! Gözünü acı bürümüş senin. Klara ile konuştum. Bir planım var.”

Chree, kendisinin tıpatıp aynısı gözlerini kadının gözlerine dikti. Bu sözlerinin kadının acıyan kalbine daha fazla darbe yaptığını biliyordu lakin onun iyiliğini düşüyordu. “Bak...” Chree derin bir nefes aldı.

“Annabelle’i elimden aldılar. Düşüncesizce hareket etmem benim zararıma olur. Bunu oturup akıllıca konuşacağız, tamam mı?”

Yanıt alamadı.

“Tamam mı, Chelsia?”

Chelsia, hiçbir şey söylemeden kadının yanından geçip mezarlığın çıkışına ilerledi. Soğuk mezarın yanında kalan kadın bunun bir onay olduğunu bilerek, mezara döndü ve bir süre baktı.

Imperfect TrailHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin