''Ben sana git demedim mi?'' Uyguladığım baskıyla birlikte ciyak ciyak ses çıkartan ördeği kafasına fırlattığımda diğer atışlarımdaki gibi tutturamadım ve o yine, bir şekilde kaçmayı başardı. ''Atmaktan yorulmadın mı zalim insan evladı?'' Kaşlarımı şiddetle havaya kaldırdım. ''Şimdi de aileme mi laf atıyorsun sen, pislik torbası?'' Tezgahın üstünde duran tabağı elime geçirdiğim an kafasını hedef aldım. Öyle bir hırsla atmıştım ki dışarıdan gören biri aramızda büyük bir kan davası olduğunu düşünebilirdi.
Kim bilir? Belki de vardı.
Kıl payı kurtulduğunda parçalanmış tabağa şaşkın gözlerle uzun bir süre boyunca baktı. Ben ise o sırada bıçak aramaya başlamıştım bile. Resmen eve kilitlenmiştim. Hayatımı kökünden değiştirerek, elinde oyuncak eden Christoffer ile birlikte. William, Noora'da bulunan evimin anahtarlarını almış, sonra kızları bir şekilde evden uzaklaştırarak, bilemiyordum belki de ikna ederek, ikimizi de bu eve hapsetmişti. Chris'in bana bunu pişkin pişkin anlatması bir yana, hâlâ affedilmeyi bekliyor olması da gerçekten inanılmazdı. ''Hadi ama, sadece bir şans daha istiyorum.''
''Bak hâlâ şans diyor, geliyorlar bana yavaştan.'' Şarap şişesi de tuzla buz olanların arasında yer aldığında kırılan hislerim yerli yerinde duruyordu. Keşke onları da böyle kolayca atabilseydim. ''Yeter be.'' Porselen bebeği sinirle yere ittiğinde kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Tanrıya şükürler olsun ki kırılmamıştı. Annem objeleri oldukça seven birisiydi. Ve bu, babamın ona aldığı, annemin ise babamın aldığı şeyler arasında en değer verdiği hediyesiydi. İlk evlilik yıl dönümlerinden beri varlığını sürdüyordu. Alındığı günden sonra, annem bana hamile olduğunu öğrenmiş. Bu aptal bebeğin ona uğur getirdiğine inanırdı saçma bir şekilde. Ama masmavi, gerçekçi gözleri çocukken defalarca kez ağlamama sebep olmuştu. Bir kere annem beni onu çöpe atmaya çalışırken yakalamıştı. Ne kadar kızdığını hatırlıyorum.
Christoffer yere eğilerek bebeği aldı, sonrasında dikkatli ve yavaş olmaya dikkat ederek onu eski yerine koydu. Başına iki kere vurup okşar gibi yaptığında kaşlarım çatılmıştı. ''Kusura bakma tatlı bebek, beni affet.'' Ardından şirince sırıtıp bana döndü. Bir eli hâlâ kahverengi saçlı, porselen bebekteydi. Bebeğin kulaklarını kapatıyor gibi gözüküyordu. Başını hafifçe omzuna yasladı. ''İleride çocuklarımıza böyle korkunç şeyler almayalım, güzelim. Psikolojilerini kötü yönde etkilemek istemem.'' Artık musluğu alıp kafasına vura vura parçalamak istiyordum.
Sinirliydim ve yaptığı şirinlikler bunu değiştiremezdi.
Bakışlarımı görünce yüz ifadesi değişti.
''Pekala.'' diye mırıldandı. ''Sana Nerve filminden sahneler yaşatamam belki ama kendimi affettirmek için her şeyi yaparım.'' Gözlerini büyüterek bana baktı. ''Her şeyi.''
▶▶ Eğer siz de Another Love'ın finalini okuyup kendinizi yerden yere attıysanız hadi gelin toplaşıp beraber ağlayalım.
▶▶ Chris'ten, Another Love sayesinde nefret ediyorum şu an. Şerefsiz, lanet olsun sana. O yüzden Eva'yı Jonas'la bile yapabilirim. Şaka şaka, o kadar abartmam. *Kaşlarını çattı.* Sanırım.
![](https://img.wattpad.com/cover/116754837-288-k138903.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jente blomster; [chris + eva]
FanfictionBilinmeyen Numara: Bu yüzden kendimden nefret ediyorum Penetrator ama... Bilinmeyen Numara: Galiba sana çok fena aşık oldum ben. Schistad: Ben çiçekleri kendi bedeninde güzelleştiren bir kıza kapıldım, bilinmeyen. Üzgünüm. skam #1 chriseva #1 herman...