Mars'a Hoşgeldiniz!

185 9 0
                                    

Ve o gün gelmişti. Müdür ve yardımcısının sıkıcı konuşmasından sonra sekreterler ve diğer çalışanlarla tek tek vedalaşmıştık. Ben ve diğer arkadaşlarım hazırdık. 250 küsür gün sürecek bu uzay yolculuğunda gemideyken bedenlerimiz mavi sıvıyla dondurulacaktı. Mavi su dolu kapsül gerçekten çok soğuktu ve çıplak vücutla girmek gerçekten daha da üşümemize sebep oluyordu. Kapsüller otomatikti. İçine girdiğimizde kapanıyordu. Umarım göz açıp kapayıncaya kadar uyumuş olurum..

1. GÜN

İşte geldik! Bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Arkamda her şeyi bırakıp dünyadan çok uzak bir yere sadece bir avuç insanla beraber geldim. Başıma burada neler gelecek gerçekten bilmiyorum. Eğitimlerde her şey teknik olarak anlatıldı ama burada ömürlerimizin sonuna kadar yaşayacağız ve her şeyin mükemmel olacağını düşünmüyorum. Uyanır uyanmaz kurulanıp, uzay kıyafetlerimizi giyip gemiden çıkıp binaya doğru olabildiğince hızlı adımlarla gitmeye çalıştık ama bu turuncu yere her başımızda yer çekiminin daha da azaldığını hissediyordum. Toz ve dumandan başka bir şey göremeden içeri girdik. 

Bu bina gerçekten devasa! Dünyada gördüğüm hiçbir binaya benzemiyor. Hem inanılmaz geniş hem de yüksek. Ayrıca burada dilediğimiz her şeyi yapabiliyoruz. Bütün her şey son teknoloji ürünü. İçeri girdiğimizde buraya bizden 7 ay önce gelen eğitmenler karşılamıştı bizi. Aslında her odada 2 kişi kalmak zorundaydı ama yarımızdan fazlası firar ettiği için herkes odasında tek kalmak için özgürdü ama Mars'ta bir odada yalnız kalma fikri bana göre değildi. Ben ile odamı paylaşmak istedim. Ardından eğitmenler odalarımızı bize tanıttılar.

Odaya girdiğimde gözlerime inanamadım. Çünkü burada aklıma gelmeyen her şey vardı. Klasikleşmiş albümler, filmler, dart, konsol oyunları, ve diğer küçük ebatlarda olan tüm oyun türleri. Sanırım XMars, buradan sıkılmamızı istemiyor. Odayı ve odadaki eşyaları keşfettikten sonra Eric'le beraber binayı keşfetmeye çıktık. 

Bu büyük binada labaratuarlar, tuvaletler, yemekhane, duşlar, tarım alanı, ana göbekte bitkiler, tavanda da gökyüzü silüeti var. Gerçekten devasa bir yer burası. Görünüşe göre herkes odasını ve grubunu seçmiş yerleşiyordu. Bizimle birlikte gelen iki pilotun odaları ayrı, eğitmenler de en büyük ve en gelişmiş odada beraber kalıyorlardı. Burayı Ben ile bir günde keşfetmek imkansızdı. Mavi sıvıdan sonra yorgun hissediyordum ve odama geçtim. 

22. GÜN

Bu kısa zaman dilimi içinde artık her şey bana rutin gelmeye başladı. Her gün aynı şeyleri yapıp ardından uyuyorduk. Bazılarımız tarımı ilerletmek için çabalıyor bazılarımız ise oyunlarını takas edip gün boyu konsol oyunu oynuyordu. Buraya neden geldiğimi bu kadar kısa bir sürede sorgulamak için çok erkendi.

30. GÜN

Ne eğitmenler ne de pilotlar bizimle doğru düzgün iletişim kuruyordu. Sadece birbirleriyle konuşup vakit geçiriyorlardı. Mars'tayız, neyin egosu bu?

59. GÜN

Chris sürekli ağlayıp dua ediyordu. Anlaşılan eğitimlerden firar etmediğine pişman olmuştu. Otis hep aynıydı. Benimle konuşmamak için direniyordu sanki ama ona karşı büyük bir sempatim var. Çok güçlü bir çocuk Otis. Bütün ailesini trafik kazasında kaybettiği için buraya geldiğini öğrenince çok etkilenmiştim. 

Aurora her gün kendisine makyajlar yapıp süsleniyor sonra ana göbeğe gidip geliyordu. Max artık dengesizliğinin sınırlarını aştı. Geçen gün yemek tepsisini Samantha'nın üzerine fırlatmıştı. Ben ile sürekli beraberiz. Bana her fırsatta buradaki insanların önceki hayatlarından bahsediyor, aynı zamanda da bana kendimi savunma taktikleri veriyordu.

82. GÜN

Tam bir haftadır sular kesik. Eğitmenler asit yağmuru, tesisatı etkilediği için onarım çalışmalarına devam ediyoruz diye her gün anons etseler de Mars'ta susuz kalmak berbat bir his. Ayrıca asit yağmurlarının her saniye sesini duymak da öyle. Aralarda sesler çok farklı bir hal alsa da o seslerin kendi beynimde şekillendiğinin farkındayım. Burada delirmek üzereyim!

83. GÜN

Bugün ana göbekten gelen çığlıklarla uyandım. Uyanır uyanmaz gittiğimde Samantha ana göbeğin orada kanlar içinde yatıyordu. Burası tozdan gözükmüyordu ve tavandan gökyüzü silüeti gitmiş, yerini kocaman bir delik almıştı! İçeri asit yağmurları yağıyordu. Oksijen kapsülüm yanımda olmasına rağmen nefes almakta güçlük çektiğimi fark ettim. Kısa sürede herkes geldi ve eğitmenler oksijen maskeleriyle Samantha'yı aceleyle sedyeye koyup götürdüler. Diğer iki eğitmen de herkesi buradan çıkardı. Ama Tyler içerdeydi. Vücudu kabarcıklarla dolmuş, orada bağıra bağıra ağlıyordu. Delirmiş gibiydi!


KOLONI PROJESIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin