15|Şip-o

825 70 43
                                    

Çalan zille beraber Taehyung kapıyı açmam için seslendi. Kahvaltı sofrasını hazırlıyorduk ve bugün Tae'nin hatırlamadığı eski yakın arkadaşını da kahvaltıya çağırmıştık.

Ha birde dün gece Yoongi'yle olanlardan sonra ikimizde tek kelime etmeden kalkıp eve geldik. Sadece içeri girmeden önce yine bir şey söyleyecekmiş gibi uzun uzun baktı. Şimdi ise gözgöze dahi gelmekten sakınıyorduk. Sanırım artık ne düşüneceğimi bilmiyordum.

Hem Taehyung'un değişen hareketleri, hem Yoongi'nin itirafı aklımı iyice karıştırmıştı.

Kapıyı açtığımda benden oldukça uzun bir silüetle karşılaştım. Kafamı kaldırdığımsa ise bana fazla tanıdık gelen yüzü hatırlamaya çalıştım.

Gülümseyerek gözlüklerini çıkardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gülümseyerek gözlüklerini çıkardı. Aşağı doğru eğildi ve gözlerime baktı. "Sen o korkunç kırmızı gözleri olan kızsın!"

Ha şimdi hatırladım.. Tae'yle pikniğe gittiğimiz akşam bana anlamadığım öğütler veren, kalın dudaklı, duraktaki çocuk.. "Namjoon ben." Son anda uzattığı eli farkedip elimi uzattım. "Jennie."

Kocaman gülümseyip sordu. "Beni içeri almayacak mısın?" Kapıyı genişçe açıp içeri girmesine müsaade ettim.

Bize doğru gelen Taehyung'a kocaman sarılıp sertçe sırtını sıvazladı. "Özlemişim seni kare!"

Taehyung sarılmasına karşılık vermeye çalışırken suratını buruşturdu. "Kare mi?" Namjoon ofladı. "Hafızanı kaybettin tamam ama hiç mi gülerken kendini görmedin?" Tae son anda anladığı için suratı garip bi ifadeye büründü. "Ha gülüşüm.. İnsan arkadaşının gülüşüyle dalga geçer mi?!"

Namjoon'a muhabbet ettikçe alışıyordu. Biz bile alışmıştık. Hem kahvaltı edip hem konuşurken sessizlik olduğunda Namjoon bana döndü. "Bence bir daha ağlamamalısın Jennie. Gerçekten ultra kırmızı oluyormuş gözlerin."

"Ama çok güzel gözleri var, değil mi?" Diye atladı Tae. Bu çocuk beni utançtan öldürmeye mi çalışıyor. Yanaklarımda hissettiğim sıcaklıkla kafamı öne eğdim.

Sessizliğini bugün hiç bozmamış Yoongi kaşlarını çatarak Namjoon'a döndü. "Siz daha önceden tanışıyor musunuz?"

"Evet doğru, nerden biliyosun gözlerini?" Taehyung da Namjoona döndü. "Durakta görmüştüm. Ağlıyordu ve gözleri cidden kırmızıydı."

"Evet çünkü gözleri gözyaşına karşı hassa- ah neyse ne." Diye tekrar tabağına döndü Yoongi.

"Ama neden ağlıyordun?" Diye soran Taehyung'a ters bi bakış attım. Hoseok anlamış olacakki gülerek konuştu. "Kızkardeşimiz ona bu şekilde seslenilmesinden hoşlanmadığını söylediği akşam.." dedi ilk kelimeye bastırarak.

"İyide onların kızkardeşi sayılmaz mısın zaten?" Dedi Namjoon merakla. "Neden hoşlanmıyorsun ki?"

"O benim kızkardeşim değil." Dedi Yoongi ve Taehyung aynı anda. Benim istediğim bu değildi!! Yani neden sadece Taehyung değil!

Şaşkınlıkla çok kısa bir süre hem Namjoon hemde Hoseok'la gözgöze geldik. Daha sonra ikiside bana imalı bakışlar atmaya başladılar. Şuracıkta eriyip gitsem olmaz mıydı?

Ortama yine sessizlik hakim olunca birden ellerimi şaklatıp sesimi yükselttim. "Biriniz bana yardım etsin diğerleriniz de salona gidin." Kendimi daha önce olduğu gibi anne rolünde hissetmiştim.

Hoseok yine bana yardım eden kişiydi. Arkasına bakıp diğerlerinin gidip gitmediğini kontrol etti. Daha sonra sessizce fısıldadı. "Neler oluyor? Yoongi neden öyle söyledi?"

"Dün gece beni çağırmıştı ya... bir kaç şey itiraf etti." Bende fısıldayarak karşılık verdim. "Nasıl yani!" Duyduğu şeyin şokuyla sesini yükseltince omzuna hafifçe vurdum. "Yavaş ol!"

Kafasını salladı. "Daha sonra görüşeceğiz." Sinsi gülüşlerinden birini atıp tabakları makineye yerleştirdi.

İçeri geçtiğimizde ise Namjoon Nayeon'a değinmemeye çalışarak eski anılarını Taehyung'a anlatıyordu.

"Eskiden cidden çok çapkındık." Tae kahkaha attı. "Böyle biri olduğumu hissetmiştim."

Ona kötü bakışlarımı yollayıp yerime oturdum. Namjoon tekrar konuşmaya başladı. "Aynı okulda olduğum bir arkadaşım vardı. Konuşurken senden bahsettim. Tanıdığını söyledi. O yüzden davetsiz bir şekilde buraya gelecek ama sıkıntı olmaz değil mi?" Diye sordu Hoseok'a bakarak. "Kim olduğuna bağlı?" Dedi karşılık olarak Hoseok.

"Sürprizmiş."

Konu konuyu açarak gidiyordu ve Namjoon gerçekten eğlenceli biriydi. "Yah Jennie, sen hep bunlarla mısın böyle? Sıkılmıyor musun erkek muhabbetlerinden?" Ve meraklı biriydi...

"Sıkıldığım oluyor, ama alıştım yıllar oldu sonuçta. Bazen kendimi erkek gibi hissettiğim oluyor." Diyerek açıkladım kendimi. "Eğer istersen kızkardeşimle tanıştırabilirim seni, yani kendisi sürekli evde ve bir arkadaşa ihtiyacı var... tabi istersen?" Gülümseyerek kafamı salladım. Doğru düzgün kız arkadaşım yoktu ve Namjoon'a benziyorsa iyi bir arkadaş olabilirdim.

Daha önce bizimkilerle dolanmak için kız arkadaşlarımı ektiğimden, çevremde fazla kişi yoktu. Bir tek bazen kafedeki arkadaşım Jin'le dertleşirdik ama sonuç olarak o da bi erkekti.

"Benim içinde güzel olur." O sırada çalan kapı için ayaklanmışken Namjoon beni durdurdu. "Hoseok açsın." Dedi bize fısıldayarak.

Mutfaktaki Hoseok kapıyı kimse açmayınca kendisi gitti. Kapının açılma sesi geldiğinde ortama sessizlik hakimdi.

Hoseok kekeleyerek konuştu.
"So Yun?"
#############

Hayır soyunma dnksşslldk bu isim sinirlerimi bozuyor
Bu arada daha önce Hoseok'la shopunu atmıştım ama So Yun;

Hayır soyunma dnksşslldk bu isim sinirlerimi bozuyor Bu arada daha önce Hoseok'la shopunu atmıştım ama So Yun;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Umarım iyi gidiyorumdur. Vote ve yorumlarınız çok mutlu ediyor teşekkür ederim. ❤️ kendinize iyi bakınnnn sevimli okuyucularım ❤️

Eğer okumak için hikaye bakınıyorsanız crystall-stars profiline bakının derim. Çok farklı ve harika iki kurgu var.❤️

Remember | Kim Taehyung-Jennie KimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin