Misketi (hem misket hem bilye diyorum ama kızmassınız değil mi?) özümsemesini bitirdiğimde başlangıç alemi hala 9. Seviyeyi yarılamıştım. Baya iyiydi. Bence ustama kalırsa bunlar hiç bir şeydi. ama ben yavaş yavaş gelişecektim. Tabii ne kadar yavaş denirse. Karnım yine acıkmıştı. Ben ustama "usta artık element türü teknikleri kullanmaya başlayayım mı bir de ağır kılıcı kaldırmaya deniyeyim mi?" diye sordum. Ustam sana element türü teknikleri ben vereceğim. Yeterince güçlenince King'in sana verdiği tekniklere öğreneceksin. Ağır kılıcı eline almadan önce sırtına kılıfını tak. Onunla yürü. Onunla gez asla onu bırakma. O hep sırtında kılıcınla gez."dedi. Ben hemen yüzüğümden ağır kılıcı kılıfıyla birlikte çıkardım. Yine çok zorlandım. Kim 500 kg'luk bir kılıcı kaldırırken zorlanmazdı ki. Neyse zar zor olsada kaldırdım yerine koydum. Ustam bana "şimdi yüzüğünden güç yeteneğini çıkar. Ve hemen onu öğren. Öğrenmek için 5 dk." dedi. Ben hemen kitabı çıkardım. Önceki gibi kitabın aklıma girmesini sağladım. Önceki kadar çok acımasada yine beni kıvrandıracak kadar acımıştı. Yinede tek bir ses bile çıkarmadım. Ustam "bu teknikte 2. seferde ses çıkarmadan durabilen sadece sen varsın helal olsun sana" dedi. Ben gururlanmıştım. İlk defa ustam benim hakkımda iyi bir ley söyledi. Ben tam sevincimden dans etmeye başlayacaktım ki ustam "yeter bu kadar sevinç bir sefer övdük diye bu kadar başımızın etini yiyorsun." dedi. Tekniği öğrendiğim için hemen yapmaya başladım. Ustam "teknik bitinceye kadar yemek bulmalısın" dedi. Konuşabileceğim son hızla yürümeye başladım. Yine de yürüyen insan bile beni geçebilir di. Kılıç o kadar ağrıdı ki doğru düzgün koşamıyordum. Ileride bir canlının olduğunu fark ettim. Yürüye yürüye onun yanına gittim. Yanımdaki Kara'ya baktım. Ve" Kara Sen kaç seviyesinin?" dedim. Kara " Ben şu anda Double alemindeyim. Normalde Benim geleceğimi en büyük seviye Dragon alemi ama seninle bağlandığım için sen ne kadar gelişirsin ben ben de o kadar gelişeceğim. En azından son sınırım o kadar olacak."dedi. Ben" benden bile güçlü müsün şu halinde. Helal olsun be."dedim. Ustam" Üzülme kaynak hayvanları senin gibi en baştan başlamıyor. Kurdunun da dediği gibi belli bir seviyeden başlıyorlar sonrası onlara bağlı değil. En son ne kadar yüksele bilirse o kadar. Sınırlar ne kadar o kadar gelişebilirler. Bir insan bir hayvan birleşirse insanın en fazla gelişebileceği miktar hayvanda o kadar gelişebilir. " dedi. Ben öylece kalmıştım ne yapabilirdim ki çok şaşırmıştım nasıl bir hayvanın sunulabilir ki onlar da insanlar gibi gelişemiyorum muydu O zaman niye iyi bir insanla birleştiğinde daha fazlası seviye atlayabilsin ki. Bunu ustama sorduğumda ustam " Bu gerçekten bilinmeyen bir sır. Şu ana kadar bunu hiç kimse bilmiyor nasıl olabilir ki niye belli bir seviye olsun ki! Bence bu doğanın dengesini korumak için kurulmuş bir kural."dedi. Bu daha mantıklıydı en azından. Diye düşündüm. İlerde gördüğüm hayvan bir boğaydı. Hem de boynuzları saf altındandı. Ustam" bu hayvan Double alemin sonlarında. Tek başına asla yenemezsin kara ile beraber saldırın. Belki bir şansınız olabilir. Eğer onu öldürebilrsen ve boynuzlarını satarsan yüklü miktarda para kazanırsın. Daha fazlasını kazanmak istiyorsan. Kürkünüde almalısın ki depon dolmuş bile olabilir"dedi. Kara'ya bir göz işareti gönderdim. Ve boğaya doğru koşmaya başladım. Arkamdan da kara geliyordu. Kara beni geçerek boya saldırdı. Benim hızımla bırak bir kurdu. Bir bebek bile beni geçebilirdi. Bende güç ve hız tekniğini harekete geçirdim. (Şu ana kadar kullanmamıştım. Yukarıda kullanım hataları çok fazla vardır. Eğer anlayamadığınız yer varsa sorabilirsiniz.) Boğa karayla uğraşırken ben kafasına kılıcımla vurdum. Tabiki kılıç azıcık içine girmek dışında h bir şey yapmadı. Boğa bana döndü. Bir süre takılı kaldı. Ben baktığı şeye bakınca üzerimdeki tişörtüm. Kırmızıydı. Boğa bana saldırmadan kılıcı bir kez daha vurdum. Ama yara daha fazla açılmasından fazla bir şey yapamadım. Koşa koşa ağaca çıktım. Tabii kaçarken zik zak çize çize koştum. Yanıma kurdu almayı da ihmal etmedim. O anda aklıma bir şey geldi. Arkamdaki ağır kılıcı aldım. Alırken zor olmadı. Tüm gücümle ağaca çarpmaya çalışan boğanın üzerine attım. Ağır kılıç tam olarak boynunun açtığım yaraya geldi ve boynunun tüm kemiklerini kırdı. (Bildiğiniz gibi ağır kılıç kesmez aksine kırar ve ezer. O yüzden böyle durumlarda doğru yere gelirse müthiş bir silah olabilir.) Yere atladım. Hayvan ölmüştü. Hemen boynundaki misketi çıkardım. Ayrıca her ırkın misket yeri başka yerlerdeymiş. Sonra boynuzlara zarar vermeden çıkardım. Ardından ateşte boğa şiş yaparak bir güzel karnımı doyurdum. Hemen ardındansa meditasyona başladım. Uyandığımda ise gördüklerime inanamıyordum. Şu anda olan milyonda bir ihtimaldi. Ama olmuştu. Bu olaysa...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Arkadaşlar bir bölüm daha beraberiz. Tam olarak 700 kelime oldu. Dediğim gibi ileride ihtimalle okullar başladıktan sonra telefon geldiği için daha uzun bölümler atacağım. Bu arada yazdığım bütün bölümler kelime sayısı bu yazar notu haricindeki yerlerdir. Haberiniz ola
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsanevi Muhafız (Yaz Tatiline Kadar Ara Verildi)
FantasyAmimus: "boşuna debelenme Kenan o ipler her türlü element gücünü emerler hiç kimse o iplerden kurtulamaz" dedi. ve: "biliyor musun anneni ben öldürdüm" dedi. İçimde öyle bir öfke meydana çıktı ki yer sarsılıyordu. Gök yüzü kararmaya başladı. Sanki b...