Bölüm 20

135 16 0
                                    

King'den
Bu çocuk nasıl böyle bir tekniği biliyor olabikir mi acaba ustaya sorsam mı? Hemen onun zihnine girdim. Ben daha ona sormadan atladı. "Sen bu tekniği Kenan'a niye öğrettin?" dedi. Ben korkuyla kekeleyerek "ha-yır ben öğretmedim ben de sen öğrettin mi diye soracaktım. Kimse öğretmediyse o böyle bir tekniği kimden öğrendi" dedim. Ustanın korkmuş gibi bir hali vardı.

Usta "bilmiyorum ama bu teknik durdurulamaz teknikler arasına giriyor ve bu tekniği bilen sadece sen ve sen biliyoruz. Ki ikimizde tam olarak bilmiyoruz. Bunun nasıl yapıldığını tam olarak bilen tek bir kişi var. O da benim efendim ve ayrıca bana bu görevi veren kişi...

Sefer'den tekniğin başladığı an
Bu nasıl bir saldırı böyle her yerden yıldırımlar çıkıyor. Bu nasıl bir teknik Martin'in kol kası yüzlerce kiloyu kaldıracak kadar güçlü hatta belki binlerce ama bir şey o kılıçları yukarı çekiyor. Bu nasıl bir şey böyle. Kenan'a bakınca bir an halisinasyon gördüğümü sandım. 

Kenan'ın gözleri sapsarı parlıyordu. Bir insanın gözleri nasıl olurda renk değiştirebilirdi ki bir anda her tarafa yıldırımlar çakmaya başladı. O kadar fazla yıldırım çaktı ki ve şu en sonuncu yıldırım o nasıl bir güçtü öyle bir an öleceğimi sandım.

Yıldırım biterken Metin'in çığlığını duydum. Ondan sonrada Metin'in pes edişini ve sonunda yıldırım bitti. O an o kadar çok sevinmiştim ki anlatamam.

Tabi sevincim Kenan'ın bayılmasıyla sona erdi. Koşarak yanlarına gittim. Martin'e baktım. Neredeyse kap karaydı. İyi yanmış. Nasıl bu kadar güçlü olabilir ki. Bayılmasını engelleyecek bir tılsımı vardı. 

Ama bayılmıştı. Bir daha hatırlatında Kenan'ı ne kızdırayım ne de zorlayayım. Metin'i ışık büyücüsüne verdim. Işık büyücüsü tüm dünyada inanılmaz az var. Her ülkede bir tane belki var belki yok.

Arayınca geldi. Böyle bir saldırıdan sonra o olmazsa iyileştirmemiz çok zor olurdu. Metin iyileştikten en azından Yanıkları geçtikten sonra büyücü Kenan'ın yanına gitti. O anda gökyüzü bulutları aniden dağıldı.

Güneş bir anda Kenan'ın üstünde yoğunlaşmaya başladı. Işık büyücüsü gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Ben "abi ne oluyor. Sen mi yaptın?" dedim. Çünkü Kenan iyileşmeye başlamıştı. Abi "o çocuk ışık büyülerinin en zorunu kendine uyguluyor. Güneşin gücünü kendine çekiyor. Saf enerjiyi bedenine aktarıyor." dedi.

Benim yüzüm şok olmuştu. O anda bir geçit kapısı açıldı. İçeriden Toprağın hakimiyeti krallığı muhafızı yani en azından kraliyet üniforması giyiyordu. Şifacıyı görünce şaşırmasını görmek baya baya belliydi.

Kenan'ı görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Tekrar şifacıya bakıp önünde saygıyla eğildi. Sonra bana döndü ve "burasının müdürü nerede?" dedi. Ben beni takib et manasında elimi oynattım. Koşarak müdürün yanına gittim. Kapıyı çaldım. "Gel " sesinden sonra kapıyı açtım ve muhafızı içeriye gönderdim. Ben koşarak Kenan'ın yanına gittim.

Kenan artık yere inmişti. Yanına geldiğimde Martin'in ayağa kalkıp yanımıza geldiğini fark ettim. Ne ara uyanmıştıda yanımıza geliyordu. Gerçekten bu şifacı çok güçlüymüş. O anda şifacı "senin bu arkadaşın benden bile daha iyi bir şifacı önce kendini Günel ışığıyla düzeltti. Sonra diğer arkadaşına enerji gönderip ayağa kaldırdı. Gerçekten güçlüymüş. Aha bak uyanıyor" dedi.

Arkadan elit  King geldi. Ve "sonunda öğrencileri sakinleştirip sınıflarına gönderdim.  Siz ne yaptınız Kenan'ın enerjiye falan ihtiyacı var mı?"dedi. Ben kalkmaya çalışan Kenan'ı gösterince yüzünde bir gülümseme oluşmaya başladı.

Kenan ayağa kalkar kalkmaz "kazandım mı?"dedi. Bana baktı, Martin'i görünce sanki üzülür gibi bir hali vardı. Martin "beni yendin şifacı ve sen olmasan ayağa kalkamazdım. Sağol"dedi. Kenan'ın yüzü bir anda değişti ve gülmeye başladı. Elit king "hadi toplanın bakalım Kenan daha önce söylediğim gibi bu teknik artık senin"dedi.

Kenan'dan
Tekniğe baktım. Adı "enerjinin hükümdarı"ydı. Usta king "o tekniği açmaya başarabilirsen sürekli olarak hatta aldığın her nefeste ne kadar güçlüysen o kadar enerji çekersin doğadan"dedi.

Ne yani  şimdi bu yetenek benim mi? Ne kadar güzel bir yetenek artık benim madem benim o zaman daha çok savaş geliyor. Ben "bu arada biz ne zaman ormana avlanmaya gidiyoruz"dedim. Martin "niye ki bir de bir daha bana o kadar yüklenme öleceğimi sandım " dedi. Ben "sence ben ne yapayım ben kazanırsan sen  sadece kaybedecektin. Ama eğer sen kazanaydın. Benim sonum mutlak ölümdü. Sence kim daha büyük riske girdi. Ayrıca tekrar savaşasım geldi. Ormandaki zamanı mı özledim de. Ayrıca normal zamanlarda ormana çıkabiliyormuyuz? "dedim. Sefer "oğlum sen psikopat mısın hangi aklı selim insan çıkıp savaşmak ister ki bir de evet ormana gitmek şartıyla okuldan çıkabilirsin. Eğer başka bir yere çıkacarsan okuldan atılırsın. Yarın çıkıyoruz. Haberin Olsun. Artık özgürsün dersin bitti. Ondan sonraki gün ise lider "dedi.

Ben onlardan ayrılarak kapıya gittim. Görevliler bana baktı ve "çocuk burada ne işin var. Bilmez misinki dışarıya çıkmak yasak"dedi. Ben "abi ben ormana gitmek istiyorum."dedim. Adamlar gülmeye başladı. Tabi bende boş durmadım. Zihnimle kara'yı çağırdım.

Kara yanıma geldiğinde ki bu bir kaç saniye sürdü. Yanıma geldiğinde sordum."Ben baygınken sen neredeydin?"dedim. Kara "bilmiyor musun sen sen bayıldığında benim gücümüde emdin. Ben bir süre yatmak zorunda kaldım. Sen çağırınca bana tekrar enerji verdim "dedi.

Vayy arkadaş biz habire birbirimizden enerji çekmişiz. Acaba bunu tetikliyen bunu yapmamızı sağlayan şey ne? Neyse benim Kara'yı görünce gülmeleri kesilmişti. Kapıyı açtılar. Ben de dışarıya adımımı attım.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Evet arkadaşlar bir bölüm daha geldi. 810 kelime. Hayırlı sabahlar bol kazançlar   

Efsanevi Muhafız (Yaz Tatiline Kadar Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin