Bölüm 21 mağara

120 15 8
                                    

Bana gülen abiler "oha velet bu yaşında Alfa kurt mu yakaladın."dediler. Ben kısaca "evet " dedim. "Olamaz mı yani" Bana şaşkın şaşkın baktılar. O anda aklıma geldi. Benim hiç param yoktu. Gerçi hala Ali'nin yüzüğüne bakmadım ama olsun.

Abilere sordum. "Acaba görevleri buradan alabiliyoruz mu?"dedim. Görevliler "alabilirsin ama sana uygun bir görev olduğunu hiç sanmıyorum."dedi. Bu sefer ben güldüm. Ve "siz merak etmeyin zaten yapamayacağım görevi almam."dedim. Görevlilerden  biri kenara gitti. Bir kaç kâğıt getirdi. Bana uzattı. Bu arada benim ayağım hala dışardaydı. Görevlere baktığımda gökyüzü alemindeki canavarları vardı. Eğer onları yenersem zaten benim önümde kimse duramazdı. Ama bende onların önünde duramıyordum. Arkalara baktım. Benim yenebileceğim bir rakip yoktu. Bende en iyisi boşvermek deyip bıraktım. Kağıtları adamların ellerine bıraktım ve son hız koşmaya başladım. Ben giderken adamların bana bakışı gerçekten çok komikti.

Duble Alem 1.seviyesindeysen ne kadar kendinden 1 alem yukarılara yensende olmuyor. Ben orada şansına yendim. Eğer gerçekten gücü çok olsaydı. Ölsemde yenemezdim. Anca yıldırımın yargılaması belki kazanması sağlayabilirdi. Onuda rakip ne kadar güçlüyse (kas gücü) o kadar enerjim gidiyordu. Ki buda çoklu savaşlarda bitmemi sağlıyordu. Buraya gelirken sarı yıldırımı çağırmıştım.

Ben sonunda boşluk bir alan bulduğumda oraya oturdum. Kara '' ben acıktım. '' dedi. Ben madem ormandayız git avlan bana niye söylüyorsun. Madem bana söyledin ben de bir parça istiyorum.'' dedim. Kara güldü ve son gaz koşmaya başladı. Tam gözden kaybolmuştur ki yan taraftan kartal sesi geldi. Gökyüzünden bir çığlık koptu.

O anda zihnimde bir ses duydum " efendi Kenan ben geliyorum." dedi. Bu tabikide sarı şimşekti. O anda gökten bir yıldırım düştü. Ben tabiki korktum. Bir anka gelmişti. ve pençeleri ikiside doluydu. Birisinde av hayvanı vardı. Bir geyik. Diyerinde bizim Kara vardı. Çığlık sesinin niye çıktığı belli oldu.

Ben okula gittikten sonra neler olduğunu anlattım. Yıldırımın yarısını söyleyince anka aniden etrafında yıldırımlar dönmeye başladı. Ben  "ne oldu ki?"dedim. Sarı yıldırım "savaştığın kişi sevdiğin birimiydi. Yoksa sevdiğin biri mi?"dedi. Ben dostumdu ne oldu?"dedim. Anka "çabuk sırtıma bin acele et. Işık uyandı."dedi. Ben tabiki ne olduğunu anlamadım ama yinede dediğini yaptım. Uçmaya başladı.

5-10 dakika sonra yere indi. Önümüzde bir mağara vardı. Anka " Aide sen buradan sonrasını geçemezsin sadece ben, lord efendi Kenan ve Kara geçebiliriz."dedi. Ben "Aide kim? " dedim. Sarı yıldırım tam konuşacakken Ustam atıldı "ben Aide benim gerçek adım " dedi.  Ben şaşırmıştım. Ustam ruh haliyle dışarıya çıktı.

Sonra Sarı yıldırım içeriye girdi. Bende hemen arkasındaydım. İçeride bembeyaz bir kuş gördüm. Yanında kapkara bir kuşa saldırmaya çalışıyordu. Ama nedense hiç işe yarıyormuş gibi görünmüyordu. Sanki bir kalkan varmışda onu durduruyormuş gibiydi. Beyaz kuş ana lan bu kuş değil bu anka. Bunların ikiside anka.

Beyaz anka Sarı yıldırımı gördü. Bağırmaya başladı."Sarı yıldırım sen buraya ne haddinde giriyorsun burası benim mekanım bir de yanında bir velet getirmişsin. Zavallı bir veleti niye buraya getiriyon"dedi. Ben o anda yere bakıyordum. Yer bir anda parlamaya başladı. O anda ben bir şeyler söylemeye başladım. Ama söylediklerim niye söylediğim hakkında hiç bir fikrim yok içimden geldi

Şöyle söyledim "haddini bil zavallı kuş. Sen kimsin efendine velet diyorsun. Uyan kara lord ve emrime gel bu benim emrimdir."dedim. Bağıra bağıra söyledim. O anda aklımdan ne gelirse söylemiştim. Aynı anda duvarlar çatlamaya başladı. Daha yeni gözü kapalı anka gözünü açtı. Aniden etrafa korkunç derece bir aura saldı. Garip olan şeyse benim aram onun kinden bile daha güçlüydü.

Tamamen içgüdüsel bir şekilde elimi uzattım. Psişik gücüm bir şey arıyordu. Sonra bana çok tanıdık bir aura hissettim. Bu aurayı bilnediğimi adım gibi biliyordum. O anda bana doğru gelen iki nesne gördüm. Birisi kapkara parlıyorken diğeri bembeyaz ışık saçıyordu. Çok güzellerdi.

O iki nesneyi gören beyaz anka gözleri şaşkınlıkla parladı. Kara olan ve sarı yıldırım sanki olacakları biliyormuş gibiydi. Gelenleri gördüğümde şaşırdım. Bir yuvarlak bir nesne vardı. Bembeyaz ışık saçan buydu. Kalkandı bu sanki geçilmezmiş hissi veren kalkan yanında iki tane sarılı bir şey geldi.

En sonunda elime ulaştı. Biri kalkandı. Diğeri ise ikiz kılıç. Kara kılıç ışık kalkanı şimdi artık bunların benim olduğuna emin olalım. İkiz kılıçları sırtıma taktım. Ağır kılıç ortada ikiz Kılıçlar ağır kılıcın yanında çift taraflı kılıçsa arkamda yatay şekilde koydum. Hızla ikiz kılıçlardan birini çıkardım. Hızlıca elimi kestim. O anda ellerimde bir siyahlık dolaşmaya başladı. Hepsi bana korkuyla bakıyordu. Ben ne olduğunu anlamak için enerjimin bir kısmını oraya gönderdim. O anda karanlık geri çekilmeye başladı. Diğerleri bu sefer bana şaşkınlıkla bakmaya başladı.

Onlar bana şaşkın şaşkın bakarken bende fırsat bu fırsat diyip kanımı iki ankaya gönderdim. Hızlıca onların kan akacak derecede kestim ve birleştirdim. O anda etrafım simsiyah oldu. Önce beyaz ankayı yaptığım halde niye siyah oldu. Neyse sonunda etraf düzeldiğinde ben tekrar elimi kestim. Bu seferde kara ankaya birleştim. Bu seferde heryer benbeyaz oldu. Bunu anlamam gerekiyordu. Ama sonra.

Bunlar birleşince biri karanlık ankasıydı. Diğeri ise aydınlık. Bilinen en güçlü iki tür canavar dan biriyle ortaklığım vardı. Zümrüdü ankayla siyah olan bana döndü ve "efendim beni takip edin bir de şu avanağın sözlerine pek kulak asmayın. Azıcık sıkıntılıdırda."dedi. Ben bir şey demeden devam ettim. Beyaz anka başını yere eğmişti. Hala kaldırmadı. Ben kara ankayı takip etmeye başladım. O anda bir kitap vardı. İlerde masanın üzerinde kitaba baktığımda...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Evet arkadaşlar bir bölüm daha geldi. Biliyorum bu sefer zaman baya fazla oldu. 837 kelime oldu. Yaklaşık 1 ay bölüm atmayacağım çünkü sınavların başlıyor

Efsanevi Muhafız (Yaz Tatiline Kadar Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin