Ne olduğunu kavrayamayan Alisa ve Elena olayın farkına vardıklarında korkudan ne yapacaklarını bilemez olmuşlardı. Elena düşüp bayılmıştı. Yerdeki görüntü 10 yıllık korku ihtiyacının giderilmesine yeterdi. Veronica şoktaydı. Alisa ağlıyordu. Herkes ayrı ayrı dünyalardaydı.
Alisa iğrenerek yere baktı ve yavaşca eğilerek Elena'yı kendine getirmeye çalıştı. Veronica bu anı fırsat bilerek biraz uzaklaştı. Ağaçların arasına doğru gitti. Çok korkmuştu. Hemen cebinden telefonunu çıkardı. Eli titriyordu. Zar zor telefonu açtı. Sonra özel hattan birini aradı. Telefon özel hat olduğu için anca çekiyordu.
"..............."
"Kes şimdi iyi geceleri falan. Bu ne ? Karşılaştığımız şey. Bana böyle olacağını söylememiştin. Bu kadar ileri gitmemeliydin. Çok ağır oldu. Ömrümde ilk defa bu kadar iğrenç ve korkunç birşey gördüm. Böyle olacağını bilseydim bu işe hiç girişmezdim."
"..............."
"Evet vazgeçiyorum bu işten."
"..............."
"Saçmalama böyle birşey yapamazsın."
"..............."
"Tamam devam edeceğim."
"..............."
"Bir şartım var bir daha böyle şeyler olmasını istemiyorum."Diyecekti ki hat kesildi. Yine tehditlerle bu işi yapmaya zorlanmıştı. Evet bir yandan hoşuna gidiyordu ama bir yandan da korkuyordu. Korkması gerekli miydi ki? Bunu ancak ilerdeki zamanlarda görecekti. Telefonu tekrar kapattı ve cebine koydu. Sonra kızların yanına gitti. Elena uyanmıştı ama yerdeki cesedin üstüne düştüğü için üstü başı kandı.
Kafası koparılmış ve gövdenin yanına özenle yerleştirilmiş, bağırsakları dışarıya çıkarılmış, her yerinde derin kesikler olan, Elena'nın ayağı çarptığı için gövdenin 1 metre uzağına fırlamış kafa ile birlikte berbat görünen bir ceset...
"Aceba bir kurt veya ayı falan mı yaptı?" dedi sesi titreyen Elena.
"Kurt veya ayı her neyse bunu bir hayvan yapmış olamaz. Baksana şurdaki kesikler bıçakla yapılmış gibi görünüyor. " diye cevapladı Alisa.
O sırada Alisa'nın gözüne takılan bir şey oldu. Yerdeki cinsiyeti tam seçilemeyen cesedin elinda bir kağıt vardı.
"Kızlar elinde bir kağıt var." dedi Alisa işaret parmağıyla cesedin avcunu göstererek.
"Ben kesinlikle alamam onu." diye araya girdi Elena.
Alisa'da ona katıldığını belli etmek istercesine kafasını öne ve arkaya doğru salladı.
İş Veronica'ya kalmıştı. Eğildi ve iki parmağıyla kağıdı aldı. Yavaşca açtı. Elena ve Alisa'da Veronica'nın yanına gelmişti. Alisa telefondan ışık tutuyordu. Kağıtta
"Sıra size de gelecek pislikler" yazıyordu. Alisa bu lafı bir yerden hatırlar gibi oldu ama nerden hatırladığını bulamadı. Kızlar korkuyla etrafa bakarken Elena ve Veronica'nın bilinci ağızlarına bastırılan birşey yüzünden kapandı. Alisa ne olduğunu anlayamadan çoktan bayıltılmış ve kucaklanmış götürülüyordu...
***
Sigarasının son tütününü de içine çektikten sonra kül tablasına bastırdı. Dışarıyı seyretmeyi ve dışardakilerin aptallıklarını izlemeyi çok seviyordu. Herkesin aklında farklı bir düşünce dolaşıyordu. Bazıları dışardan masum görünüyordu. Ama kim bilir akıllarından ne geçiyordu...
Bazıları ise çok asi görünüyordu ama içten içe yalnız ve üzgünlerdi. Bunu anlamak kimse için zor değildi. Ama o artık buna alışmıştı. Ayağa kalktı ve karşı taraftaki raflarda duran kitaplara göz gezdirdi. Kitap okumayı severdi. Ama karar veremedi ve sonra aklına yarım kalan kitabı geldi. İlerledi ve odanın köşesinde duran büyük dolabı açtı. İçinden Emily Jane Bronte'nin Uğultulu Tepeler kitabını çıkardı. Koltuğuna yerleşti ve okumaya başladı.
Odaya altın sarısı ve kahverengi renkleri hakimdi. Büyük bir odaydı. Evin diğer odalarında da aynı renkler başroldeydi. Büyük bir villa olmasına rağmen artık ona küçük geliyordu. Fakat bu evde değerli şeyleri olduğundan evini seviyordu...
Kitabına devam ederken içecek birşeyler olsa daha iyi olur diye düşündü. Sonra telefonun ahizesini kaldırdı ve tuşlara bastı.
"..............."
"Bir bardak viski getir yukarıya"
"..............."
Telefonu kapattıktan sonra kitabı masaya koydu. Viskisinin gelmesini bekleyecekti. Beklerken de hep yaptığı şeyi yaptı. Arkasına yaslandı, gözlerini kapattı. Yapacağı şeyleri düşünmeye başladı.
İşkenceleri, bağırışmaları ve daha fazlasını. Onların mutsuzluğu onun mutluluğuydu. Onların acı çekmesi ona zevk veriyordu. Bazen ben şizofren miyim diye düşünmüyor değildi de.
Kendi yaşadıklarını kimse yaşamasın kimse üzülmesin düşüncesiyle değil benim yaşadıklarımı herkes yaşasın düşüncesiyle hareket ediyordu. Bu düşünce de onu daha kötü bir hale sokuyordu. İçindeki şeytanı serbest bırakmasını sağlıyordu...
Gecenin soğuğu camdan içeri girince hafif bir ürpertiyle arkasını döndü. Üşümüştü. Kalktı ve camı kapattı. Sonra tam yerine geçecekti ki kapı çaldı. Üstünü düzeltti. Yüzünün görünmediğinden emin oldu. Son olarak da ses değiştirici cihazı kontrol etti. Son pozisyonunu aldığında kapıya arkasını camın yanındaki duvara önünü dönmüştü.
"Gir"
İçeriye yine aynı erkek girmişti. İsmi James'di.
"Efendim cesedin bulunduğu yerde veya yakınlarında veya ormanda kızları bulamadık. Ama cesedin yanında 2 not vardı. Biri açılmıştı içinde "sıra size de gelecek pislikler" yazıyordu. Diğerinde ise "yaşatmaya çalıştığın cehennem senin olacak" yazıyordu. Altında da James Vincent patronuna iletirsin yazıyordu...
(Telefon bazen Alisa'yı Akışa diye çeviriyor. Görmediğimde siz onu Alisa olarak okursanız sevinirim) :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM
Mystery / ThrillerGünahlarının bedelini ödeyemeyen insanlar... Bedel ödemekten kaçmak isteyip kaçamayan insanlar... Günahları umursamayan insanlar... Ödeyemediğiniz bedeller eceliniz olacak. Cehenneminiz olacak... Hep rayında giden hayatlarınız var ya işte o hayatl...