Eve geldiğimde ev doğal olarak çok sessizdi. Çünkü tek başıma yaşıyordum. Ara sıra temizlikçiler geliyordu o kadar. Odama çıktım ve yatağıma uzandım. Biraz laptopumu açıp instagramda gezindim. Sonra saate baktım. 16.57 ydi. Daha 3 saat vardı. Ne yapsam diye düşündüm ama birşey bulamadım. Aşağıya indim kendime bir kahve aldıktan sonra koltuğuma geçtim. Televizyonda birşey yoktu. Bende müzik açtım. Sesi yükselttim. Biraz dinledikten sonra canım sıkıldı. O sırada aklıma babamı arayacağım geldi. Yukarı çıktım. Telefonumu açtıktan sonra hemen rehbere girip babamı aradım. İlk çalışta açtı.
"..............."
"Merhaba baba."
"..............."
"Önemli bir şey yok ben seni sonra ararım o zaman."
Diyecektim ki telefon yüzüme kapandı. Niye kendimi ezdiriyordum ki. Bende yardımı dokunur sanmıştım. Sanki kocaman şehirde elektirikçi mi yok...
Sinirim bozulmuştu. Kıyafetlerimi hazırlayıp duşa girdim. Vücudumda kayan su damlacıkları kendimi iyi hissettiriyordu. Suyu seviyordum. Bu yüzden vaktim olduğunda sık sık duş alıyordum. Kirazlı şampuanımı sıkıp saçımı yıkadıktan sonra duş jelimi de sürdüm. Sonra durulanıp havluma sarıldım ve çıktım.
Rahatlamıştım.
İç çamaşırlarımı giydikten sonra saate baktım. 18.30 du. Hazırlanmalı mıydım? Tabii ki de.
Hemen saçımı kurutup fön çektim. Saçlarım zaten düzdü ama riske atmak istemedim. Sonra alışveriş poşetinden çıkardığım sırt dekolteli koyu mor elbisemi giydim. Dizimin biraz üstündeydi. Sonra ince bir eyeliner çektim ve rimel sürdüm. Dudağıma da yine elbisemle aynı renkte bir ruj sürdüm. Koyu renkleri seviyordum. Sonra bugün aldığım ten rengi stilettolarımı giydim. Saçıma şekil versem mi vermesem mi kararsız kaldım. Sonra fazla sıkı olmayan bir topuz yaptım kenarına da örgü yapıp sardım. Son kez aynada kendime baktım. Güzel olmuştum. Saate baktığımda 19.25 ti. Bir saatten az bir sürede hazırlanmıştım. Şimdi beklemek zorunda mıydım? Hayır tabii ki de. Hemen telefonumu ve sarı küçük bir kutu şeklinde olan çantamı alıp çıktım. Ashley'nin evine gidecektim. Bir taksiye atladım...
10 dakika sonra ücreti ödeyip taksiden indim. Kapıyı çaldım Ashley açtı. Sarıldık sonra odasına geçtik. Hazırlanmıştı. Üstünde bugün aldığı kırmızı-siyah elbisesi vardı. Altında da siyah spor ayakkabı. Bir dakika... Siyah spor ayakkabı mı? Ne alakaydı ki şimdi?
"Aahley sana bir sorum var."
"Söyle canım."
"Elbiseyi anladım da spor ayakkabı neyin nesi?"
"Bilmiyorum Kai spor ayakkabı giymemi istedi. Bende öyle yaptım."
Tamam dermiş gibi hafif gülümseyerek başımı salladım. Merak etmiştim neden spor ayakkabı giymesini istemişti ki? Bu arada Kai Ashley'nin erkek arkadaşıydı.
5 dakika sonra Kai ve James denen çocuk gelmişlerdi ve aşağıda bizi bekliyorlardı. Bekletmeden arabaya bindik ve yola çıktık. Kai James ile beni tanıştırıyordu. Yapmacık bir şekilde 'memnun oldum' dedim. Oda aynısını söyledi. Sonra önüne döndü. Biraz gideri vardı tamam itiraf ediyorum baya gideri vardı. Ama şimdilik böyle bir şeye gerek yoktu. Araba durmuştu park alanından konser yerine doğru ilerliyorduk. Görevliye biletleri uzattıktan sonra içeri girdik çok kalabalıktı. Neyse ki ilerleyerek ön sıralara geçmeyi başardık.
***
3 saattir ayakta dikildikten sonra konser bitti. Çok eğlendik ama yorulmuştum. Kalabalık yavaş yavaş dağılıyordu. Saat 11.30 a geliyordu.
"Çok eğlendik dimi ya." Ashley sesini duyurmak için bağırarak konuşmuştu.
"Evet güzel oldu." bende bağırarak konuşmuştum. Çok kalabalıktı. Bir kaç dakika sonra etrafıma baktığımda Ashley, Kai ve James yoktu. Kalabalıkta kaybolup gitmişlerdi. Çok endişelendim. Bağırsamda sesim duyulmuyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Kalabalık azaldıktan sonra taksiye binip eve gitmek için ilerledim. Ama ağzıma bastırılan ve iğrenç kokan bir şey yüzünden göz kapaklarımın kapanmasına engel olamadım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM
Mystery / ThrillerGünahlarının bedelini ödeyemeyen insanlar... Bedel ödemekten kaçmak isteyip kaçamayan insanlar... Günahları umursamayan insanlar... Ödeyemediğiniz bedeller eceliniz olacak. Cehenneminiz olacak... Hep rayında giden hayatlarınız var ya işte o hayatl...