Alisa uyanmaya çalıştığında başı ağrıdan çatlıyordu. Gözlerini açması uzun sürdü. Nerede olduğunu kavrayamadı. Bilinci yavaş yavaş yerine geliyordu. En son ne olduğunu hatırlamaya çalıştı ama hatırlayamadı. Sanki hafızası silinmiş gibiydi. Yatak denilemeyecek kadar sert ve ince bir örtünün üzerindeydi.
Özenilmemiş küçük bir odadaydı. Yerler betondu. Duvarlar kavlamış ve rutubetliydi. Odada ağır bir nem kokusu vardı. Karşıda bir sandalye vardı. Onun dışında oda boştu. Kaçabileceği bir yer var mı diye baktı. Ama pencere olmadığını fark ettiğinde kapıya yöneldi. Kapı demirdi. Açılması imkansız görünüyordu. Odaya tekrar göz gezdirdi. Tavana baktı havalandırma görmeyi umuyordu ama köşede bir kamera vardı. Boyunun yettiği kadar ayaklarının üstünde yükseldi. Yanında yeşil bir ışık yanıp sönüyordu. Galiba çalışıyordu. Kameraya bakıp
"Keşke zindana kapatsaydınız burası fazla güzel" diye bağırdı. Sonra sandalyeye oturdu. Dalga geçiyordu tabii ki. Ama nerde olduğunu bilmediği için korkuyordu. Kimdi bu insanlar? Niye onu buraya getirmişlerdi? Bunları düşünürken bir anda ayağa kalktı. En son ne olduğunu hatırlamıştı. Veronica ve Elena...
Onlar neredeydi? Onlara ne yapmışlardı? Alisa çığlık atmaya ve kapıyı yumruklamaya başladı.
"Arkadaşlarım nerede onlara ne yaptınız açın kapıyı!!!"
Alisa saatlerce bağırıp ağladığına yemin edebilirdi. Uyandığından itibaren 4 saat olduğunu tahmin ediyordu. Ama 4 saattir hiç kimse gelmemişti. Sonunda pes etti ve tekrar örtünün üzerine oturdu. Çok fazla ağladığı için gözlerine ağırlık çöktü ve göz kapakları yavaşca kapandı...
***
"Nereye gitti bu lanet olasıca kızlar?"
"Bilmiyoruz efendim bir anda yok oldular."
"İki tane kıza da mı sahip çıkamıyorsunuz siz nasıl bu kadar salak olabilirsiniz?"
Sinirden gözü hiçbirşeyi görmüyordu. Hepsini orada öldürmek istedi. Ama sakin olmalıydı. Aksi halde kimliği belli olabilirdi.
"O notu gönderen her kimse kızları da o kaçırmış olmalı."
"Her ihtimali değerlendiriyoruz ama eğer Veronica konuşursa yerinizi kolaylıkla bulurlar."
"Lanet olsun." diye bağırdı ve elindeki viski dolu bardağı duvara fırlattı. Ne yapacağını bilmiyordu. Biraz düşünmeye ihtiyacı vardı. Odadakileri gönderdi. Sonra camları açtı ve masanın üzerinde duran sağlam bardağa bir viski daha doldurdu. Koltuğuna oturdu. Yapılacak tek şey vardı. Bir kaç aylığına şehirden ayrılmak... Kulağa en iyi çözüm bu geliyordu. Ama evi basarlarsa suçları açığa çıkardı. Bu kadar aptal bir kızı işe karıştırmamalıydım dedi ve ardından bir küfür savurdu. Odanın içinde dönmeye başladı. Evet şehirden ayrılmalıydı. Ama gözü kulağı burada olmalıydı. İşler altüst olmuştu. Bunu yapan kimdi? Ve niye yapıyordu? Geçmişinden düşman olduğu biri var mı diye düşündü ama neredeyse hiç kimse onu tanımıyordu. Sinirlenmeye başlamıştı. Bunu kim yaptıysa onu bulmalıydı ve öldürmeliydi...
***
Elena gözlerini açtı. Etrafa baktı. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. 3 gün içinde ne kadar çok şey yaşamışlardı. Hayatlarının yönü bir anda değişmişti. Etrafına baktı. Karanlıktı. Hiç bir şey görünmüyordu. Korkmaya başladı. Garip garip sesler duyuyordu. Elleriyle duvarları yoklayarak ilerlemeye başladı. Gözleri karanlığa alışınca biraz daha iyi görebildi. Önündeki kapı açıktı. Gerçekten açıktı. Tekrar kontrol etti. Neredeyse mutluluktan çığlık atacaktı. Ama sonra oraya çıkan yolunda karanlıktan görünmediğini fark edince tekrar yüzü soldu. Yavaşca kapıdan geçti. Önünde uzun bir koridor olduğunu tahmin ediyordu. Elini duvarda tutarak ilerledi.
Tahminen 30 dakikadır yürüyordu ama koridor bir türlü bitmiyordu. Eli hep duvardaydı. Biraz daha ilerledikten sonra duvarda birşey hissetti. Eline yapışmıştı. Sümük gibi yapışkan bir sıvıydı. Ve baya çoktu. Elena iğrenerek bir çığlık attı.
"Lanet olsun bi bu eksikti."
Elini duvardan çekti havada salladı. Sonra mecburen üstüne sürdü ve yürümeye devam etti. Arkasından bir ses geldi. Hemen arkasını döndü. Garip bir sesti. Sanki birini boğuyorlardı. Elena korkudan ne yapacağını bilemedi. Derin derin nefes aldı. Gözlerini kapattı ve sakinleşmeye çalıştı. Sonra yoluna devam etti.
2 saat geçmişti ve hala yürüyordu. En ufak bir ışık bile yoktu. Nefesi kesiliyordu. Nerede olduğunu bilmediği bir yerde boş boş yürüyordu. Ve nerden geldiğini bilmediği sesler Elena'nın hiç hoşuna gitmiyordu. Korkusu daha da artmıştı. Gözleri yorulmuştu. Artık dayanamayıp yere oturdu. Sırtını duvara yasladı. Etrafına bir kez daha baktı. Sonra sanki hapörlörden çıkmış gibi yüksek bir sesle "son 5000 km kaldı" diye anons edildi. Bu sesle irkilen Elena
"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? 5000 km ne demek haberiniz var mı?" dedi ama tabii ki sorusuna cevap gelmedi. Şaşıran ve sinirlenen Elena ayağa kalktı ve yürümeye devam edecekti ki kötü bir gaz kokusu aldı. Yavaş yavaş bilinci kapandı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM
Mystery / ThrillerGünahlarının bedelini ödeyemeyen insanlar... Bedel ödemekten kaçmak isteyip kaçamayan insanlar... Günahları umursamayan insanlar... Ödeyemediğiniz bedeller eceliniz olacak. Cehenneminiz olacak... Hep rayında giden hayatlarınız var ya işte o hayatl...