13.Bölüm

5 0 0
                                    

Dışarda gökyüzü simsiyahtı. Her yer bulutların gölgesi altındaydı. Rüzgar o kadar hızlı esiyordu ki insanların nefesini kesiyordu. Fırtına şiddetini arttırmıştı. Ve her geçen dakika da arttırıyordu. Sanki gökyüzü yeryüzüne ihanet etmişti. Her yer yok olsa ne olurdu? Dünya kendini imha etseydi ne olurdu?
Nefesleri kesecek kadar zor olacak bir macera!
Cehennemi yaşatacak kadar günahlı olan bir görev!
Kabul edenler yaşarken etmeyenler ölüyor!
İlluminati kadar büyük bir örgüt ?
Belki de daha büyüktür.
Şeytandan yana yoksa meleklerden mi?
İyi mi yoksa kötü ?
İyi olsa ne değişir? İnsanları da iyi yapar?
Kötülük dünyayı sarmışken nasıl olurda insanlar iyi yapılır ki?
Kötü olsa ne değişir? İnsanları kötülüğe mi zorlar?
Kötülük insanların içine işlemişken dünyada kaç kişi iyidir?
Belki 5 milyon belki de daha az?
Çıkarları için her şeyi yapabilecek kıvama gelmiş insanlar...
Günahlarını umursamadılar ve şimdi cezalarını çekmek için hazırlar...
***
Elena'nın Anlatımıyla;
Burası çok değişik bir yerdi. Bildiğim kadarıyla insanların geçmişlerini araştırıyorlardı. Eğer bir suç işlemişlerse veya körü bir şey yapmışlarsa sanki onların görevleriymiş gibi insanları cezalandırırlardı. Basit cezalar değildi bunlar. Resmen onlara cehennemi yaşatıyorlardı. Bazılarını gözlerimle görmüştüm. Mesela Jamy adında 37 yaşında bir adam. Geçmişte bir çok günah işlemiş. 8 tane kıza tecavüz etmiş. 3 kişiyi öldürmüş. Çok büyük hırsızlıklar yapmış. Madde satıcılığından tut bomba yerleştirmeye kadar ne ararsan var. Gençliğini hep bunları yaparak geçirmiş. Bunlar daha sadece benim bildiklerim. Belki de daha fazlası da vardır.
Her neyse işte jamy denen adamı getirdiler ve dizlerinin üzerine çöktürdüler. Sonra adamın parmaklarının tam yarısından kestiler. 10 parmağınıda. Adamın çığlıkları yeri göğü inletecek kadar fazlaydı tabi. Ama duvarlar bile ses geçirmez duvarlardı. Her şeye karşı önlem almışlardı. Adamın parmaklarından kanlar fışkırırken adam dayanamayıp bayıldı. Sonra bir görevli gelip -sanırım sağlık görevlisiydi- adamın parmaklarını sardı. Çünkü adamın kan kaybından ölmesini istemiyorlardı. Adamı götürdüler. Sonra o adama hep parmaklarla yapılabilecek işler verdiler. Tam 3 ay zorladılar. Adam artık bezmişti. İntihar etmeyi de denedi ama tabi başaramadı. Her adımı izleniyordu. Ondan sonra adamı cehennem gibi dekor edilmiş hatta cehenneme çok benzeyen büyük bir alana koydular. Ateşlediler. Adam ateş çemberinin ortasında kalmıştı. Adamı yanıp acı çeken kadar orada bıraktılar. Çıktığında kolları ve bacaklarının bazı yerleri feci şekilde yanmıştı. Ondan sonra Jamy denen adamın kollarını kestiler. Acı çekmesi için ne gerekiyorsa yaptılar. Kızgın demirleri vücuduna yapıştırdılar. Sonra defalarca bıçakladılar. Sanki pastaya mum sokar gibi acımadan defalarca ve defalarca bıçakladılar. Tabi ki de öldürmeden. O da şöyle oldu ki... Bir kaç yerinden bıçaklayıp yaralarının iyileşmesini beklediler. İyileşince tekrar ve tekrar yaptılar. Adama bazen bol bol yemek yediridiyorlardı. O kadar çoktu ki yiyemediği zaman zorla yedirirlerdi. Tabi ki de bir sebebi vardı. Adam yedikten sonra tuvalete gitmesi gerekiyordu. Ama göndermiyorlardı. 48 saat o yedikleriyle tuvalete gitmeden bekletiyorlardı. Altına mı yaptı? Bacaklarına 2 el ateş ediyorlardı. O kadar uzman olmuşlardı ki bacağının neresine kurşun gelirse sakat kalır neresine gelirse sakat kalmaz... Hepsini biliyorlardı. Daha sonra kendilerince başka işkence şekilleri de geliştirmişlerdi. Aklınıza ne gelirse işte...
Jamy Jant hâlâ işkence görüyor. Her türlü şeye maruz kaldı. Düşünün. Bu suçlara bu kadar ceza veriyorlarsa bundan daha ağır suçlar işleyen kişilere nasıl cezalar verirler? Ben biraz da olsa hayal edebiliyorum. Ama bu kadar kötü olmak istemiyorum. Yani ilerde bana verilen görevleri başarıyla yerine getirebilirsem, sınavları geçersem bende tahminime göre ajan gibi bir şey olacağım. Ama bu kadar iğrenç şeyleri üzerlerine vazife olmadan nasıl yaparlar ki? Ben yapamam. Bir kaç kere polise veya da devlete haber vermeyi düşünmedim değil ama örnek vereyim hemen;
Halsey adlı genç bir kız, haber vermeyi denemiş ama ağzını açamadan ölmüş. Sizce bu tesadüf mü? Tamam peki bu tesadüf diyelim.
Jerry adında otuzlu yaşlarında bir adam. Artık bu eziyetlere son vermek için polise haber vermek istemiş ama o da ölmüş. Bu da mı tesadüf ??? Dahası da var. Kısacası haber vermeyi ve ya bir sırlarını açığa vurmayı deneyen herkes ölmüş. Bu örgüte bulaşan çıkamaz. Bunu öğrendim. Ama artık iş işten geçti. Ben bu belaya bulaşmadım bulaştırıldım. Ama artık yapacak bir şey yok. Alisa buraya neden getirildi acaba? Geçmişinde bir şey mi yaptı ki? Öyleyse neden bana anlatmadı? Büyük bir günah işlemiş olmalı ki buraya getirildi. Umarım öyle değildir. Çünkü öyleyse ellerinden kurtulması çok zor olur. Ve çok işkence çeker. Bu kadar da ciddi bir şey yapmış olamaz değil mi? Ne yapmış olabilir ki ? En fazla adam öldürmüş olabilir. Alisa'dan ne yapmasını bekleyebilirim ki? Alisa o kadar kötü bir insan olamaz. Yani dışardan öyle görünüyor. Belki dışardan iyi görünmeye çalışıp içinden planlar mı yapıyordu? Off ne diyorum ben ya?? 😶Sus iç ses sus😶 O benim arkadaşım hatta dostum. Ona yardım etmem lazım. Buradan çıkması lazım. Beni buraya bulaştırdılar onu bulaştırmalarına izin veremem. Hemen geriye dönüp Alisa'nın odasına doğru ilerledim. Bunları düşünürken baya bi uzaklaşmışım. Hemen adımlarımı hızlandırdım. Karanlıktı. Beynim neden burada ışık yok diye detaylıca düşünmeye başlayacaktı ki hemen kendime geldim. Farkında olmadan çok saçma şeyler düşünebiliyordum. O sırada arkamdan bir ses gelince elim refleks olarak belimdeki silahıma gitti. Ne olur ne olmaz diye bu silahı vermişlerdi. Karanlıkta sesin nerden geldiğini anlamaya çalışıyordum. Ama belli değildi. Daha da hızlanarak yürümeye başladım. İkide bir arkama bakıyordum. Sesler hala geliyordu. Sanki biri beni takip ediyordu. Kim olduğunu tahmin edebiliyordum. Kesin buradaki ajanlardan biriydi ve benim ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. Hemen yolumu değiştirip ilerden sola döndüm ve hızlıca koşup odanın birine girdim. Nefes nefese kalmıştım. Kapıya kulağımı dayayıp dinledim. Ne olur ne olmaz diye bi 10 dakika bekledim. Sonra yavaşca çıktım ve Alisa'nın odasına doğru ilerledim. Ses yoktu. Sanırım izimi kaybetmişti. Hemen Alisa'nın odasına girdim. Alisa beni görünce hemen ayağa kalktı. O sıra da arkadan gelen kapının kilitlenme sesiyle ikimiz birden kapıya bakakalmıştık...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 29, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

CEHENNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin