Bölüm 3

973 12 2
                                    

Bulut, Duygu'yu kaptığı gibi doktor Selim'in yanina götürdü. Selim karşısında Tayfun'u gördüğünü zannetti ve şok halinde bir Duygu'ya bir Tayfun'a yani aslında Bulut'a baktı. Bulut bu durum uzun sürmesin diye hemen açıklama yaptı. 'Ben Bulut, Tayfun'un ikiziyim lütfen yardım edin'. Selim Duygu'ya ilk müdahaleyi yaptıktan sonra tomografi çektirilmesini uygun gördü. Çok kıymet verdiği bu genç kadına bisey olmasını istemezdi. Bulut durumu kısaca Selim'e anlatıp, Duygu'nun kendisini Tayfun zannettiğini söyledi. Selim o an Duygu'nun onu Tayfun'un yerine koyup sevmesinden deli gibi korksa da bir yandan da belki bu güzel kadının iyileşmesine yardımcı olur diye düşünmeden edemiyordu. Ancak Bulut'un Selim'den istediği şey Duygu'ya onu kendisinin bulduğunu söylemeyip ben seni buldum demesiydi. Doktor Selim başta ne kadar itiraz etmiş olsa da sonrasında durumu kabul etti.
Aradan 2 saat geçmiş, Duygu'nun durumu gayet iyiye gitmişti. Salih Bey ve Medine Hanım hastaneye geldiler. Kızları için ikisi de çok endişe ediyor ve bu durumun sonucunda ne olacağını bilmemekten korkuyorlardı. Odadan çıkan Selim Duygu'nun uyandığını söyledi.

Medine Hanım'dan

Odaya girdiğimiz zaman gözlerinin içi yeniden gülen kızımızı bulmayı tabi ki beklemiyordum. Duygu serumlu  olan kolunu kaldırmadan bana sarılıp 'annecim bugün çok ilginç birşey oldu anlatsam inanmazsın' dedi. Guzel kızımın sesini bile delicesine özlediğimi o an yeniden anladım. "Ne oldu bitanem bugün ?" , Duygu gulumsedi yıllardır ilk defa içten bir gülümsemeydi bu gamzeleri çıka çıka gülümsedi. Keşke şuan zaman dursa ve Duygu'm hep böyle gülümsese. "Annecim bugün mezarlığa gittim, sonra Tayfun'la bizim tepemize gittim, bir kaç serseri bana saldırmaya kalktı sonra ne oldu biliyor musun? Ben bayılmak üzereyken Tayfun geldi anne. İnanabiliyor musun Tayfun ölmemiş? Bence bize şaka yaptı. Sonrada ben üzülünce dayanamadı ve geldi anne. Baba duydun mu Tayfun ölmemiş." Duygu bunları söylerken aklımdan sadece kızımın artık eskisi gibi olamayacağı geçiyordu. Artık o sadece Tayfun diyen bir çocuk olacak ve delirmesinden sürekli bizi korkutacak. "Olur mu kızım öyle şey. Sen onun ölüsünü gördün ve biz onun mezarına gittik hatırlasana, hic yaşayan biri sana kalbini verebilir mi ?" dedim ama derken de pişman oldum. Duygu bağırıp çağırıyor "Siz yalan söylüyorsunuz neden bana inanmiyorsun oydu diyorum hem o değilse kim getirdi beni buraya. Söyle nerede beni buraya getiren kişi" onun bu haline daya fazla dayanamıyorum, gözümden istem dışı bir damla daha göz yaşı düştü benim meleğim bu hallere gelmişti iste o an keşke Tayfun yerine ben ölseydim dedim. "Kızım Selim getirmiş seni hastaneye o bulmuş seni sonrada bize haber verdi zaten" bu cümlem onu ikna etmek yerine iyice çileden çıkardı ve az önce gülen göz bebekleri tekrar hüzünlendi. Yavaş yavaş gelmekte olan sinir krizinin habercisi olan gözyaşları da akmaya başlayınca Salih hemen Doktor Selim'i çağırdı ve sakinleştirici yaptılar.

Bulut'tan

Duygu'yu ilk cenazede görmüştüm. Ben daha 20 yaşında evlatlıktan red edilen evlattim. Hayırsız evlat benim bu hikayede. Ailem Tayfun ikizim olmasına rağmen cenazesine gelmeme onay vermemişlerdi ve ben uzak bir köşede olanı biteni izliyordum. Kardeşimin son anlarında yanında olmaya çalışıyordum. Onu gördüm, Duygu'yu gördüğüm an kalbim hızlandı. Sonradan Tayfun'un sevdiği kadın olduğunu ve kalbinin onun bedeninde can bulduğunu öğrendim. Duygu'dan Tayfun'u mezara koydukları zaman acı bir çığlık sesi duyuldu "Tayfun durun" diye o an kalbim acıdı bu yaşıma kadar hiç bir zaman gözyaşı dökmememe rağmen gözümden yaş geldi. Sonra Duygu'yu yakın takibe aldırdım. Her gün aynı şeyleri yapıyordu sabah mezar akşam tepe. Bir kadın bir adamı böyle güzel sevebilir mi diye düşündüm. Tabi ki de sevemez acısı geçince bitecek başkasını sevecek sandım. Yurtdışına çıktım bir yıldan fazla kaldım orada. Geri dönünce Duygu'nun yüzlerce fotoğrafını çekmişti adamlarım ama hepsi ayni gibiydi. Ya mezarlıkta ya da tepede. Mehmet'i çağırıp "neden başka fotoğrafı yok, bu kız başka bir yere gitmedi mi" diye fırçaladım. Ama aldığım cevap beni oldukça şaşırttı ve Duygu'ya bir kere  daha hayran bıraktı. "Hayır abi kız kazadan beri her sabah 10 da evden çıkıyor, önce mezarlığa gidiyor ses dinleyiciden anladığımız kadarıyla sürekli Tayfun'a ben mutluyum sakın orada benim için üzülüp ızdırap çekme sevgilim, mutlu ol gibi şeyler söylüyor, 4 gibi mezardan çıkıp tepeye gidiyor gece yarısına kadar orada kalıyor". Bu söylediği hic inandırıcı gelmedi basta. " Mehmet saçmalama oğlum bu kız hic yemekte mi yemiyor" dedim. Aldığım cevap içimi sizlatti "Abi kızı hic boğazından birşey geçerken görmedik. Zaten son iki yılda 15 kilo vermiş, muhtemelen sadece yaşayacak kadar yemek yiyor". Evet bu andan sonra kendi yaşadığım aşklar benim için sadece kelime olarak kalmıştı ve bu koca yürekli küçük kadın beni kendine resmen aşık etmişti. O gece onu takip ediyordum ama beklemediğim birşey oldu Duygu saldırıya uğradı yanına gittiğim zaman gözlerini açıp bana aşkla, sevgiyle ve büyük bir ihtiyaçla bakıyordu. O ilahi sesiyle Tayfun deyip kollarımın arasında bayıldı. Doktor Selim'i tanıyordum ve Duygu'ya aşık olduğunu da biliyordum. Bu yüzden bu gece yaptığım hatayı ancak onunla kapatabilirim diye düşünüp Duygu'yu onun yanına götürdüm basta anlamasa da neden Bulut olduğumu ona söylemek istemediğimi sonra kabul etti. Ben Duygu'nun Tayfun'un yerine koyarak sevdiği biri olmak istemiyorum ben kardeşinin aşkına aşık olan adam olarak devam etmek istemiyorum hayatıma o yüzden bu her ikimiz içinde çok daha iyi olacak diye düşünmüştüm o zamanlar ama simdi olsa asla böyle birşey yapmazdım ve şuan ki gibi derin acılar çekiyor olamazdım bu acılarımın sebebini gelecekte sizlerde  göreceksiniz.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin