Bölüm 10

673 14 2
                                    

2 hafta sonra

Duygu şirketi başlangıçta yapilan sözleşme sayesinde Bulut'un elinden alıp kendi kraliyetini ilan etmişti. Şirkete yeni olmasına rağmen delicesine müşteri geliyordu. Tabi bunda Duygu'nun babasının soyadını kullanıyor olmasının da payı elbette yok değildi. Duygu artık ne küçük kız çocuğuydu ne de aşka inanan ve aşık bir kadındı. Duygu artık intikam için yaşayan bir ölüydü ve bu intikam hissi onun yasam kaynağı haline gelmişti.

2 hafta önce

Duygu sabaha kadar ağladı ve düşündü. Onları nasıl yok edeceğini ya da onları nasıl pişman edeceğini. Halbuki Tayfun o davet gecesi Duygu'yu görür görmez anlamıştı yaptığı yanlışı. Seviyordu işte bu kadını ve ne olursa olsun istiyordu. Pişman olmuştu zaten geçen yıllarda ama ne yapacağını bilmiyordu şuan. Bulut ve Selim zaten bu kadına aşıktı. Onun ağladığını görmek bile yetiyordu pişman olmaları için ama olmadı. Duygu bunları görmedi ve göremezdi de. O artık eskisi gibi olamazdı. Sabah ilk iş Duygu, Bulut'u aradı. Duygu'nun aradığını gören üçlü neredeyse bayılacaklardı. Bulut sesi hoparlöre verdi ve telefonu açtı. "Alo" dedi Bulut. Duygu derin bir nefes aldı söze başlamadan önce "Selam Bulut. Avukatı aramadan önce seninle konuşmak istedim. Bugün saat 14:00 da ya şirketin bütün hisselerini bana devret ya da yaninda şuan sesimi duyan bütün orospu çocuklarına sen dahil dava açacağım " dedi. Herkes birbirinin yüzüne kilitlenmiş bakıyordu. Bulut iste benim kadınım bu olmalıydı diye düşündü. Ve " nerede buluşuyoruz" diye sordu. Duygu sesli bir şekilde güldü. "Avukatım seni arayacak, bu tarz detayları onunla konuşabilirsin şayet karaktersizlerle buluşmuyorum" dedi ve telefonun kapanma sesini duydu Bulut. Sesli bir küfür savurdu. Duygu ise çok kolay olduğunu düşündü. Tayfun hışımla ayağa kalktı ve bir şişe viski aldı dolaptan. Üç bardağa da doldurdu. Ve hızlı bir şekilde içmeye başladı. Selim senelik izne çıkmıştı ve oda başladı içmeye. Bulut ise sadece aşağı yukarı yürümeye başlamıştı bu kadın onu çıldırtıyordu. Bu kadın onu deli edecekti gerçi bu kadın üçünü de delirtecekti ya neyse.

Şimdiki Zaman

Duygu saatine baktı çalışırken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı ama saat akşam 9'a geliyordu. Çıktı şirketten bütün katlar boşalmıştı. Güvenlik görevlisine iyi aksamlar diyerek gülümsedi ve arabasına bindi. Bir gece kulübüne gitti son iki haftadır her gece buydu yaptığı tek şey. Gece daha doğrusu sabaha karşı çıktı oradan ayakta duracak hali yoktu. Ve bu halde direksiyona geçti. Onun ayakta duramayan halini görünce Tayfun bindi arabasına ve yine Duygu'nun peşine düştü. Tayfun bile artik çıldıracaktı onun bu halleri artık Tayfun'u canından bezdirmişti. Başlarda dağıtıyor toparlar dedi ama olmuyordu bu nasıl dağıtmaktır dedi kendi kendine. Duygu 200 m sonra sahilde park etti arabayı ve müziği açtı. Kapılarıda kilitleyip uykuya daldı. Bu da hep yaptığı bir şeydi son zamanlarda. Tayfun yine arabanın dışında izledi onu. Bulut ise dayanıyordu acılarına rağmen Duygu'suz olmaya. Selim ise dayanamıyordu. Defalarca Duygu'yla görüşmek için denedi ama Duygu onu görmezden geliyordu. O hiç yokmuş gibi davranıyordu. Tayfun bekledi sevdiği kadını gözünü dahi kırpmadan. Zaten uyusa bile rüyaları hep bu kadındı. Karar vermişti artık konuşacaktı onunla. Sonunda ölüm olsa yine de konuşacak ve bir sonuca varacaktı. "Seviyorum lan seni diyecekti" , "ayrı kaldığımız yeter, gel evlenelim  2 yıl geç olsun ama olsun" diyecekti. Ama diyecekti işte bugün sevdiği kadına sarılmayı hayal etti. Kolay olmayacaktı ama ilk adımı bugün atacaktı. Tayfun bu düşüncelerle kargaşayı yaşarken Duygu'nun uyandığını fark etmedi. Duygu nerede olduğunu idrak edene kadar Tayfun'da onun uyandığını anladı. Duygu'nun önce gözleri doldu. Sonra o gece kendine verdiği sözü hatırladı ne olursa olsun onun yaninda ağlamayacaktı ve gülümsedi Duygu. Tayfun bir an Duygu'nun gözlerinin içinde iki yıl önceki o kadını gördüğüne yemin bile edebilirdi ama sadece bir an. Sonrası yine buz gibi bakışlar. Duygu arabayı çalıştırırken dikiz aynasında Tayfun'un arabasını tam olarak onun çıkmasını imkânsız hale getirecek şekilde park ettiğini anladı. Aracını park ettiği yer ise tam olarak iki duvar arasıydı ve imkânsızdı oradan çıkması. Yani Duygu ya Tayfun ile konuşacak ya da denize sürecekti arabasını. Duygu bu konuşmaya hazır değildi. Ve bu kapandan nasıl çıkacağını düşünüyordu. Tayfun ise cama tıklattı ve "Beni dinlemek zorundasın seni sev..." dedi. Lakin Duygu gerisini dinlemek yerine müziği son ses açtı ve aracıyla Tayfun'un trilyonluk aracına vurdu. İlk seferde araç tam olarak çıkmadı arkasından. Ama sanırım onuncu vuruşta araç yola savrulmuştu. Tayfun ise şok içinde Duygu'yu izliyordu. Bu kadın ne ara bütün keçileri kaçırmıştı. Duygu düşmek üzere olan tamponuyla döndü ve camını aşağı indirerek Tayfun için orta parmağını havaya kaldırdı. Ve bu Tayfun için ikinci şok dalgası gibi bir şeydi. Duygu eve gidip duş aldı ve oradan babasının arabasıyla şirkete geçti onun bu sakin halleri babasını da Medine hanımı da fazlasıyla korkutuyordu. Tayfun ise Bulut'un yanina tam bir pimi çekilmiş bomba gibi gitmişti. Sinirden elleri titriyordu. Bu kadın delirmiş olmalıydı. Neler olduğunu korumalardan öğrenen Bulut, Tayfun'un bu halini görünce kahkaha atmamak için kendini sadece beş dakika kadar tutabilmişti. Sonrası Tayfun'un küfürleri eşliğinde fazlasıyla alkol almasıyla geçmişti. Bulut ise biraz sakinleşince "kusura bakma ikizim ama bu kadını ilk ben tanısaydım asla ona senin yaptığını yapmazdım şuan yatağımızda ikinci belki üçüncü çocuk için çalışıyor olurduk ve bu kadın tam benlik diye boşuna demiyorum" dedi. Tayfun ise kararlıydı kıracaktı o keçinin inadını ve yeniden kendisinin olmasını sağlayacaktı. Seviyordu bu kadını ve istiyordu en doğal hakkıydı bu onun. Bu gece yine deneyecekti ama bu sefer kaçmaması için onu kendi evine götürecekti. Planını yapmıştı. Aksama kadar bekledi Duygu'yu ve Duygu yine o bara gitti. Gece yarısına kadar içti ve çok sarhoş oldu. Tabi bunda Tayfun'un ona yolladığı karışımlarında etkisi vardı. Duygu ayağa kalkar kalkmaz sendeledi. Ama arabaya kadar dayanmalıyım dedi. Dışarı çıkınca bir anda kendini Tayfun'un arabasında bulmayı beklemiyordu. Ama gözleri daha fazla dayanamadı ve kendiliğinden kapandı. Aradan gecen zaman boyunca Tayfun onun uyanmasını bekledi. Saat öğlene gelmişti artık. Ve Duygu yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı. Tayfun hemen kalktı ve evin kapılarını kilitledi. Onu birlikte geldikleri dağ evine getirmişti. Camlara tabi parmaklık yaptırmayı akil etmişti çünkü biliyordu ki bu hırçın kadın onunla aynı havayı solumamak için herşeyi yapacaktı. Onu bağlamayı bile düşündü ama sonra vazgeçti. Duygu gözlerini açtı yavaş yavaş. Tayfun derin bir nefes aldı. Bakalım neler olacak dedi kendi kendine. Duygu nerede olduğunu anlamaya çalışır gözlerle etrafı süzdü ve bu evi hatırladı. Boğazı düğümlendi lakin karşısındaki adamı görünce resmen o duygusal hali gitti ve yerine panter olan hali geldi. Tek kaşını havaya kaldırdı ve "Benim burada ne işim var" dedi. Tayfun gülümsedi "günaydın sevgilim bende uyanmani bekliyordum hadi kahvaltı hazır" dedi. Bu Duygu'yu çileden çıkarmıştı "sana bir soru sordum orospu çocuğu benim burada ne işim var" diye bağırdı. Tayfun bu sefer kızmaya başlamıştı. "Sabah sabah bu güzel aşk sözlerin için teşekkür ederim bitanem ama önce kahvaltı yapmak istiyorum" dedi. Duygu bu esnada yataktan çıkmış Tayfun'un karşısında duruyordu. "Beni burada tutamazsın gidiyorum" dedi ve kapıya yöneldi. Tayfun ise mutfağa gidip masaya oturdu. Duygu kapıdan ümidi keser kesmez camlara yöneldi ve bu onu çıldırtmıştı. Mutfağa hışımla girip Tayfun'u kahvaltı yaparken bulunca iyice delirdi ve "ah sevgilim kahvaltı zevkini bölmek istemezdim ama buna beni sen mecbur bıraktın" der demez masayı ucundan tutup yere devirdi. Tayfun ise gülümsedi. Onun bu hallerini keşfetmek harikaydı. Onu daha önce hiç kendisiyle kavga ederken görmemişti ve bu hali çok tahrik ediciydi. Tayfun ayağa kalkıp karşısında durdu Duygu'nun. Duygu ise tokatı yapıştırdı. Tayfun bu sefer bunu beklemiyordu. Ama Duygu'da bu hareketine karşılık Tayfun'un  onun dudaklarına yapışmasını beklemiyordu. Tayfun ısrarla Duygu ağzını aralasın diye baskı yaparken Duygu put gibi kalmıştı karşısında. Onu itmelisin dedi mantığı ve Duygu Tayfun'u itip tekrar tokat attı. Tayfun ise elini yanağına götürüp okşadı. "Bundan sonra bana attığın her tokat için seni öpeceğim" dedi ve tekrar Duygu'yu öptü bu sefer ilkinden daha nazik bir öpücüktü. Tayfun kesinlikle bu kızın tadını özlemişti. Duygu ise heyecandan deli gibi aran kalbini susturmaya çalışıp çırpındı sevdiğinin kollarında. Tayfun bir süre sonra onu bıraktı. Duygu ise önce dudaklarını silip sonra yere tükürdü ve işaret parmağını sallayarak "eğer bir daha bunu yaparsan seni gerçekten öldürürüm ve bu sefer emin olmak için cesedine bile sıkarım" dedi. Heyecanlanmıştı ve bunu bu egoist piçin bilmesine gerek yoktu. "Şimdi hayatımdan gitmedi istiyorum Tayfun seni istemiyorum. Ne seni dinlemek ne de sesini dahi duymak istemiyorum anladın mi ? Benim gibi bir düşman kazanmak istemezsin buna emin ol. İntikam hırsıyla yakma beni daha fazla" dedi. Tayfun ise onun sadece gözlerinin içine baktı. Ve önünde dizlerinin üzerine çöktü. "Senden hic bir zaman vazgeçmedi bu kalbim. Seni hep sevdim Duygu. Yalvarırım beni dinle ve bize br sans ver. Seni öldüreceklerdi yada ben seni bırakacaktım. Ben sen yaşa istedim yaşa ve benimle olmasan bile hayatta ol istedim. Yemin ederim seni hala çok seviyorum bak bize bir şans versen herşey çok güzel olacak" dedi. Duygu ise buz gibi gözlerle onu dinledi ve "bittiyse eve gitmek istiyorum" yutkundu. Sonra o sözler döküldü dudaklarından "seni sevmemişim ki ben hiç Tayfun sadece vicdan azabıydı benimkisi. Rahatladı gönlüm. Kalbin bende ve benimleyken öldün diye vicdanım rahatsızdı. Ama artik rahat benden bisey bekleme Tayfun seni sevemem  artık" dedi. Tayfun ise bu laflarına çıldırmıştı. "Başkası olmadı ben yokken neden o zaman" diye bağırdı. Gülümsedi Duygu ruhsuzca "geceleri ne yaptığımı bilmiyorsun" dedi. Tayfun ona dokunmaya kıyamamıştı ve başkasının mı olmuştu o. Tayfun aniden ayağa kalktı ve ellerini tuttu Duygu'nun. Duygu neredeyse ağlayacaktı ama direnmek zorundaydı. Ondan intikamını bu şekilde alacaktı. "Hayır de sen benim masum çiçeğimsin hala oyleyim desene " artik Tayfun bağırıyordu. Duygu ise ruhsuz bir kahkaha attı. "Ben hiç sana ait olmadım Tayfun unutma bunu ve ben senin olmak istemedim" dedi. Bu Tayfun'u çıldırtmıştı. Duygu'ya tokat atacak kadar. Duygu yere düşünce üzerine yürümeye başladı. Duygu geri kaçmaya çalışırken çıldırmış gibiydi Tayfun. "Sen sadece benimsin ve benim olacaksın" diyordu. Duygu ise çılgın gibi çırpınıyordu. Duygu'nun gömleğini bir hamlede yırttı. Eteğini beline kadar çekti ve iç çamaşırını kenarlarından tutarak parçaladı. Duygu üzerindeki adamı atabilmek için delicesine çırpınıyordu. Ama Tayfun yerinden bile kıpırdamıyordu. Bütün çırpınışları boşuna gidiyordu. Yalvarmaları ve çığlıkları çiğ gibi büyüdü. Tayfun'a sert tokatlar atmaya başlamıştı. Tayfun ise onun ellerini başının üstüne sabitlendi ve kemeriyle baksirini indirdi. Duygu'nun gözlerinin içine baktı ağlamaktan kızarmıştı ve hala çırpınıyordu. Bir hamlede içine girdi. Duygu'nun bütün bedeni kasılmıştı ama Tayfun'un gözü sinirden bunu görmedi bile. Gitgelleri sert ve acımasızcaydı. Altındaki kadının sessiz gözyaşlarını ancak içine boşaldıktan sonra fark etti. Ve yavaşça içinden çıkınca gördüğü kan onu beyninden vurulmuşa çevirdi. Duygu ise hareket dahi etmeden yatıyordu. Dayanamamış bayılmıştı. Tayfun onu hızlıca kucağına aldı ve yatağa götürdü. Artık o da ağlıyordu. Üstünü değiştirdi Duygu'nun önce sonra kuruyan lanet olası o kanı sildi. Duygu kendine gelene kadar bekledi. Duygu kendine geldiği zaman hic birşey söylemeden yataktan kalkmaya çalıştı Tayfun hemen yanına gitti. Elini tutmak istedi ama Duygu hemen elini çekti. İğrenç bir varlığa bakıyor gibi baktı gözlerinin içine. "Bundan sonra senin ölümünü görmeden rahat etmeyeceğim Tayfun. Ama öyle bir kerede ölmene izin vermeyeceğim seni yaşadığım heran öldüreceğim. Ve seni asla affetmeyeceğim bunu sakın unutma" dedi. "Özür dilerim. Ben... Ben .. Çok öfkelenmiştim. Ahhh" diye bağırdı ve gözünden bor kaç damla yaş gelmişti. Ama Duygu artık bomboş gözlerle bakıyordu ona. Sevdiği adam ona nelerde  yapmıştı. Oysa o sadece sevmişti. Tayfun Duygu'yu serbest bıraktı. Duygu etilerdeki kendi evine geldi ve banyoya girdi. Soyununca boynunda ve göğsündeki morluklar kendini pislik hissettirmişti. Banyoya girdi ve delicesine keselendi.  Ama bu pislik hissi geçmiyordu. Eline aldığı jilete ve bileklerine baktı. Yaşam ve ölüm anlık bir karardı artık onun için. Gözyaşları küvete damlıyordu.

Bakalım Duygu ne yapacak ?
Tayfun'un ona kendini affetirmesi gereken listeyi artık baya kalabalıklaştırdı.
Tayfun simdi ne yapacak ?
Duygu'nun tercihi ölmek mi yoksa savaşmak olacak ?
Bütün bu cevaplar gelecek bölümde
İyi okumalar :)

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin