Bölüm 13

447 10 5
                                    

Tayfun elbette ki bunu beklemiyordu. Ama Duygu onunla evlenmesini istiyorsa onunla evlenecekti. Duygu onun evinin kadını olmak istiyorsa Tayfun bundan ancak zevk alırdı. Gülümsedi Tayfun aynı eskisi gibi. "İstediğin buysa seninle hemen evlenirim" dedi. Sonra devam etti gülümsemesi yüzüne yayılırken "tek istediğim su hayatta eskisi gibi mutlu olmamız beni seviyor olduğunu bilerek yaşamak" dedi. Adeta Duygu'nun evlenelim  demesiyle özgüveni tekrar yerine gelmişti. Duygu ise sinsi bir şekilde gülümsedi. "Yalnız çok büyük bir düğün isterim haa bu arada eskiden hayalini kurduğumuz gibi İtalyan bir modacı hazırlayacak gelinliğimi. Hmmm çok masraflı olacak yani" dedi gülümseyerek. Beraber o tepede saatlerce geleceğe dahil hayaller kurdular. Sonra Duygu şirkete Tayfun ise Bulut'un yanına gitti. Duygu avukatları arayıp bütün şirketi Tayfun'a hıybe ettiğini ve gerekli islemleri bugün akşama kadar bitirmelerini söyledi. Tayfun ise Bulut'a evleneceklerini  anlattı. Ama bu işte bir iş vardı. Bulut bunu anlasada sesini çıkarmadı çünkü Duygu ve Tayfun'un birlikte olmalarını içten içe istemiyor hatta Duygu ona gelse dünyanın en mutlu erkeği kendisi olacağını gayet iyi biliyordu. Bir hafta boyunca Duygu ve Tayfun ilk zamanlarına döndüler çılgınlarca eğleniyor geç vakitlere kadar birbirlerinden ayrılmıyorlardı. Düğün hazırlıkları ise sorunsuz gidiyordu. İkisi de beklemek istememiş ve bir ay içinde evlenmek için herşeyi aceleye almışlardı. Duygu pazar günü Tayfun'a ailesiyle zaman geçireceğini cumartesi akşamından söylemişti. Tayfun her ne kadar bende geleyim diye ısrarcı olsa da Duygu onu reddetmiş ve ailesine zaman ayırması gerektiğini söylemişti. Pazar günü Duygu Tayfun'un hiç bir aramasına geri dönmedi. Pazartesi günü de geri dönmeyince Tayfun korkmaya başlamıştı. Ama aksam buluşacakları için üstüne gitmedi bu korkularının. Taa ki odasının kapısı çalıp sekreter elinde iki zarfla girene kadar. "Tayfun bey bunlar size geldi efendim az önce. Kontrol edemedim üzerinde özel yazıyor diye ve kurye acil olduğu notunu iletti" dedi. Tayfun gülümseyerek kızın adını hatırlayamamanın verdiği mahcubiyetle "önemli değil" dedi ve zarfları aldı. Kız odadan çıkınca Tayfun önce büyük zarfı açtı. İçinde Duygu'nun ona şirketi devrettiğine dair belgeler vardı. Tayfun'un o an için gözleri doldu. İçine kötü bir his peyda oldu. Diğer zarfı titreyen elleriyle açtığında Duygu'nun el yazısı karşıladı onu.
"Merhaba Tayfuncuğum.
Biliyorum fazlasıyla klişe olacak ama sen bu mektubu okuduğunda ben çok ama çok uzaklarda olacağım. Bu an sana da tanıdık geldi mi? Bende evleneceğimizi düşündüğüm biran sen benden gitmiştin. Ama senin ki benimki kadar normal bir gidiş değildi Tayfun sen ölerek gitmiştin. Hadi ama sevgilim sakın bana kızma. Yada boşver kız. Çünkü ben sana çok kızgınım. Seninle bir haftadır sevgilicilik oynuyordum. Ve sen o zekanla bunu anlayamadın Tayfun. Ben senin beni öpmene bile tahammül edemezken seninle evlenmek benim için imkânsız Tayfun. Ben aşkımı seninle birlikte o mezara gömdüm. Simdi gidiyorum ve çok mutlu olacağım sana da sende mutlu ol diyemeyeceğim çünkü ben sen gidince mutsuzluktan ve umutsuzluktan gebermiştim. Bu arada bu bir intikam mektubu değil Tayfun senden istediklerim var. O şirket artık senin ne olursa olsun o şirkete sahip çık. Çalışanların işsiz kalmasını istemiyorum ve bu sayede sende hayallerini gerçekleştirmiş olacaksın. Ve Tayfun beni sakın arama. Çünkü ne kadar ararsan ara asla bulamayacağın bir yerde olacağım. Son olarak sevgilim bende artık bir kalbin yok bu yüzden o kalbi başkalarına açmaktan sakın çekinme

Hoşçakal.

                              Duygu

Tayfun mektubu yüzlerce kez okudu. Bu esnada açık olan televizyondan Duygu'nun babasının ismini duydu. Ünlü işadamının kızınında düşen uçakta olduğu bilgisi elimize ulaştı. Uçak kazasından kimse sağ kurtulamadığı bilgisini sizlerle paylaşıyoruz. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına sabır diliyoruz. İste Tayfun'un çıldırmadan önce son duydukları bunlar olmuştu. Ve Duygu istemese de Tayfun'a kendi çektiği acının aynısını yaşatmıştı. Tayfun arabasına binerek önce Duygu'nun evine gitti evde tam bir cenaze havası hakimdi. Duygu'nun babası kalp krizi geçirmişti ve Medine Hanım sakinleştirici ile zorlukla ayakta durabiliyordu. Duygu'nun olduğu düşünülen cesete DNA testi yapılmış ve maalesef Duygu'ya ait çıkmıştı. Tayfun iste simdi gerçekten kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı. Bulut ve Selim şok üstüne şok yaşıyor adeta çıldırmanın eşiğine geliyorlardı ve kendilerini suçluyorlardı. Hepsi sevdiği kadın için bir araya gelmiş ve tabutunu omuzlarına aldılar. Mezarlığa götürdükleri tabutun içinden çıkan bedenin Duygu olmamasını ne kadar isteseler de bu mümkün değildi maalesef ve Duygu'yu o toprağa bıraktılar. Medine Hanım'ın çığlıkları mezarlıktan dışarıya çıkıyor "kızım" diye bağırıyordu. Sanki dua edercesine. Duygu'nun kendi annesi ise yetişememişti cenazesine. Babası zorlukla ayakta duruyordu. Hastaneden çıkıp gelmişti ve geri oraya dönme şartıyla bırakmıştı doktoru. Toprak birini daha alıyordu şüphesiz yanına ve bu beden yerine orada yatması gerektiğini düşünen üç genç adam perişan oluyordu. Herkes dağıldı. Duygu'nun babasını hastaneye götürdü ambulans ve Medine hanım biraz daha kalmak istiyorum kızımla diyerek gitmedi onunla. Tıp kı Selim, Tayfun ve Bulut gibi. Aradan gecen dakikalar boyunca sessiz sessiz ağladı dördü birlikte. Sonra Medine hanım sildi gözünün yaşlarını ve Tayfun'un yanına gitti. "Ayağa kalk" diye bağırdı fısıltıdan farksız sesiyle. Tayfun ayağa kalktı ve Medine hanım Tayfun'un yüzüne tokatı yapıştırdı. Sırayla bunu Bulut ve Selim'e de yaptı. Sonra önce Tayfun'a döndü ve konuşmaya başladı. "İki yıl boyunca bir ölüyle yaşadım. Her sabah evden çıkmadan bir lokma yesin diye yalvardım ben o ölüye. Her akşam gece yarılarına kadar dua ettim bugün başına birşey gelmesin diye. Ve sen onu öldürdükten sonra tekrar dirildin. O senin yüzünden öldü Tayfun " sonra Bulut'a döndü. "Bir gün bana gelmiştin ve Duygu'yu seviyorum demiştin hatırladın mı? İste o gün onu o mezardan çıkaracak kişi sensin diye düşünmüştüm ama sen onun üstüne toprak attın. Duygu senin yüzünden öldü Bulut" diye bağırdı. Medine Hanım cık cıkladı. "Ve Selim iki yıl boyunca sen Duygu'nun yanında tuttuğu tek dostuydun. Her sinir krizi sonrası onu sen bulup getirirdin bize. Biz seni dost sanmıştık be Selim. Meğer sen bizim en acımasız düşmanlarımızdan bile daha acımasızmışsın" dedi. Üç gençte başı öne eğik dinliyorlardı bu kadını gözyaşları eşliğinde. Ama Medine Hanımın bugün susmaya niyeti hic yoktu. Bağırdı avazı çıktığı kadar "benim gül kokum  sizin yüzünüzden öldü. Onu siz öldürdünüz. O sizin yüzünüzden öldü" dedi ve daha fazla dayanamayarak olduğu yerde yığılıp kaldı.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin