Bölüm 9

635 12 0
                                    


Duygu'nun şaşkın bakışlarından şüphe ettiğini anlayan Tayfun hemen durumu toparlamaya çalıştı. 'İkizim  ölünce kuzenim Ahmet numarasını aldı ve benim elim bir türlü onu Ahmet diye kaydetmeye varmadı silemedim  ikizim yazısını" dedi. Ama Duygu bir kere şüpheye düşmüştü. Onun Tayfun'unun  sol yüzük parmağında minicik bir ben vardı ve bu benden Bulut'ta yoktu. Tayfun bunu Duygu'nun fark ettiğini hiç bilmiyordu bile. Duygu Tayfun'un eline baktı ve sol elinde osmanlı tuğrası olan bir yüzük olduğu için görülmüyordu. Bu gece bu konu Duygu için netlesecekti ucunda ölüm olsa bile. Zoraki bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına ve "anlıyorum sadece biraz kötü hissettim öyle yazınca artık gidelim mi herkes dağıldı zaten?" dedi. Tayfun bunu da ucuz atlattığını düşünerek gulumsedi ve kalktılar. Duygu iki adım atmamıştı ki fenalaşır gibi Tayfun'un koluna girdi. "Beni eve bırakabilir misin Bulut ? Pek iyi hissetmiyorum kendimi" diyip daha çok yaslandı Tayfun'a. Tayfun'un kalp atışları öyle hızlıydı ki korktu sevdiği kadın anlayacak diye ve memnuniyetle kabul etti bu teklifini. Arabaya binerlerken Duygu elini tuttu Tayfun'un "yüzüğün çok güzelmiş bakabilir miyim" dedi ve bu kadar yakınlıkla mantıklı düşünemeyen Tayfun direk yüzüğü verdi sevdiği kadına. Arabaya binip direksiyona geçti. Direksiyonu tutan elinden sol parmağına bakıp beni gören Duygu çıldırmak üzereydi. Bu oydu Tayfun'du. Onun elleriyle gömdüğü sevdiğiydi. Onun için ölmüştü Duygu ve Tayfun yaşıyordu. Tayfun'a döndü Duygu ve gülümseyerek "beni Tayfun'la olan tepemize götürür müsün Bulut" dedi. Tayfun gülümsedi bu kadın ne kadar güzel seviyor diye düşünüp tepenin yolunu tuttu. Birlikte çıktılar tepeye Duygu oturdu ve bu tepeye bir daha gelmeyeceğim diye düşündü. Sıra ondaydı ve bu sefer onun intikamı çok daha acılı olacaktı, gözünden yaslar akmaya başlamıştı bile. Sevdiği adam yaşıyordu. Tayfun'a baktı. "Yara izini hala taşıyorum Tayfun kalbimin tam üstünde. Her sabah o ize dokunuyorum her gece o ize sarılıyorum, sanki senin izinmiş gibi, sanki sen benimle yaşıyormuşsun gibi. Sen öldün biliyorum ama artık dayanmaya gücüm kalmadı ne zaman kavusacağımızı düşünüp o günü hayal ediyorum. Bende seninle öldüm" dedi. Tayfun anlamayan gözlerle bakıyordu sevdiği kadına anlamış olamaz diye düşündü. Ama Duygu direkt gözlerinin içine bakıyordu. Duygu anladığını Tayfun anlamasın diye "buraya her geldiğimde Tayfun'a bunları söylüyorum, onu çok özledim Bulut seni her gördüğümde o zannediyorum, kalbim hızlanıyor, basım dönüyor ama sonra kendime o Tayfun değil diyorum o senin sevdiğin adam değil. Çok benziyor ama o değil. Onun bakışı değil,onun kokusu değil, onun dokunuşu değil diyorum. Ama bu gece tıpkı onun gibi bakıyorsun, onun gibi kokuyor, onun gibi dokunuyorsun. O yüzden bu gece onun gözlerine bakar gibi söylemek istedim bunları" dedi ve Tayfun'a sımsıkı sarıldı içine sokarcasına, can olurcasına. Biliyordu bir daha asla görmeyecekti onu biliyordu kendini bir daha ona sarılacak kadar yakınında durmayacaktı bu yüzden sıkıca sarıldı sevdiği adama son kez olduğunu bu sefer Tayfun değil, Duygu biliyordu. Sonra yavaşça ayrıldı Tayfun'un kolları arasından gülümsedi burukça. "Kalkalim artık üşüdüm" dedi. Tayfun onu eve bıraktı. Yol boyunca ikisi de hic konuşmadı sadece Duygu Tayfun'u izledi. Eve girer girmez babasının arabasının anahtarını alıp çıktı evden Tayfun'un peşine düştü. Yavaş ve sakin bir şekilde takip etmeye başladı. Barın önünde durdu Tayfun ve Duygu'da park etti arabayı. Tayfun bara girince o da girdi. Yavaş yavaş peşinden gidiyordu sevdiği adamın. Onun peşinden kendi ölümüne gidiyordu ve bunu çok iyi biliyordu. Tayfun, Bulut'un odasına girdi. Kapıyı kapatır kapatmaz Selim ile Bulut'u kendisini beklerken buldu. Duygu bir kaç dakika bekleyip girdi odaya ve gördüğü şeyler akıllara zarardı. Çok güvendiği 3 adam viski içip konuşuyorlardı. Duygu'yu ilk Selim fark etti ve donup kaldı. Selim'in bakışlarını takip eden Bulut ve Tayfun, Duygu'yu görünce birbirlerine baktılar ve Bulut "siktir " diyebildi. Duygu ise ellerini birbirine vurarak alkışlıyordu. Çılgınlar gibi alkışlıyordu hemde. Selim bir sinir krizi yakın diye düşünürken Bulut ve Tayfun bu işin içinden çıkış olmadığını ve Duygu'yu kaybettiklerini düşünüyorlardı. Selim ayağa kalktı ve Duygu'ya doğru bir adım attı Duygu ise alkışlamayı bırakıp bir adım geri çekilip eliyle dur işareti yaptı. İlk defa Duygu'nun gözlerinde bir duygu görüyordu Selim nefret. Ve ilk defa korktu. Duygu gülümsedi. Önce göz kırptı bu üç adama bakıp "ne oldu bu gecenin degerlendirmesini mi yapıyorsunuz? Yoksa ne güzel uyuttum diye kutlama mı yapıyordunuz ?" dedi. Tayfun "sana herşeyi açıklayabilirim Duygu yalvarırım dinle beni hic birşey sandığın gibi değil" dedi. Duygu'nun gür kahkahası böldü lafını "Tayfun sensin" dedi önce. Sonra "yaşamana sevindim Tayfun beni öldürüp yaşamak nasıl bir duygu?" diye sordu. Tayfun hic birşey diyemiyor sadece gözlerinin içine bakıyordu sevdiği kadının. Duygu gülümsedi ve Selim ve Bulut'a baktı. "Ulan sizde adam mısınız be! Siz ne kadar igrençsiniz ne kadar ucuz ve basitsiniz" dedi. Direk Selim'i hedef alıp konuşmaya devam etti "İki yıldır yaşadığım herşeyi bilip bana yalan mı söyledin ? Ne için para için mi yoksa ün için mi ? Söyleseydin ben sana istediğin herşeyi verebilirdim en az onun kadar zenginim  bende" dedi. Selim açıklama bile yapamadan sıra Bulut'a gelmişti. "Ya sen. Ulan bende seni şerefli biri sanmıştım. Kardeşinin yapamadıklarını yapmaya çalışıyor sanmıştım. Hatta seni takdir etmiştim benim yapamadığımı yapabildiğin için ama yine takdir ediyorum böylesine bir iğrençliği ben yapamazdım helal olsun sana da şeref yoksunu " dedi ve o da konuşamadan sıra Tayfun'a geldi. "Sen gerçekten .." dedi ve durdu. "Ahhh ne diyeyim sana. Nasıl yaptın be bana bunu ? Nasıl bir oyun kurdun? Sevgin bittiyse ayrılsaydın. Başkası vardıysa söyleseydin oldum dedin lan sen, bana kalbini verdin sandım ve iki yıldır hergün kendimi suçladım. Keşke daha fazla ısrar etseydim taksi için. Keşke ben ölseydim, keşke buluşmaya gitmeseydim diye ben her gün her saat öldüm ulan. Sen naptın yaşadın dimi? Artık bitti beyler oyun bitti. Maymun gözünü açtı. Kendinize yeni bir oyuncak bulun ve birazda onunla oynayın" deyip arkasını döndü. Başı deli gibi dönüyor ve neredeyse önünü görmekte zorluk çekiyordu. Tayfun kolundan tuttu koşup "Hayır Duygu hic birşey sandığın gibi değil açıklayabilirim" dedi ama Duygu öylesine iğrenir gibi bakıyordu ki devam edemedi Tayfun konuşmaya Duygu son kalan gücüyle boşta kalan elini havaya kaldırdı ve Tayfun'a tokat attı. Tayfun bunu hatta bin beterini çoktan hak etmişti. Bu yüzden sessizce başını önüne eğdi. Duygu ise kolunu elinden kurtardı ve parmağını sallayarak "sakın ama sakın bir daha bana dokunma senden nefret ediyorum ve benim için artık sen mezarı bile olmayan bir ölüsün" dedi. Üç adamı da donup kalmış bir şekilde arkasında bırakıp koşarak bardan çıktı. Sinir krizi geçirmek üzereydi ve bunu eve gitmeden yaşamak istemiyordu. Hızlıca arabaya bindi. Göz yaşlarını serbest bıraktı. O deli gibi ağlayıp çığlıklar atarken Tayfun barın kapısından onu getirdiği son hale bakıyordu. Duygu bir süre sonra çıldırmış gibi direksiyonu yumruklamaya başladı. Bu şekilde eve gitmesi neredeyse imkânsızdı ama gitmeliydi yapabilirim dedi kendi kendine ve arabayı çalıştırdı. Şimdi takip sırası Tayfun'a geçmişti. O arabayla Duygu'yu takip ediyordu. Eve gittiğinden emin olmalıydı sonuçta. Eve gidene kadar Duygu onlarca kez kaza yapıyordu neredeyse ve her seferinde Tayfun'un kalbi hızlanıyor aklı başından gidiyordu. Duygu eve gelmeyi başarınca Tayfun da bara geri döndü. Odaya girer girmez ilk yumruğu Selim'den yedi. İkincisi ise gecikmeden Bulut'tan gelmişti. Tayfun patlayan dudağını sildi. Selim ve Bulut çıldırmış gibiydiler Tayfun ise herseyini kaybetmiş bir adam gibiydi. Selim bağırmaya başladı "herşey senin yüzünden senin yüzünden onu kaybettim" diye Tayfun Bulut'a baktı. Bulut'ta Selim gibi düşünüyordu ve bu aşikardı. Güldü Tayfun "Ulan siz beni suçlayınca masum mu oluyorsunuz? Duygu'ya yalan soylemediniz mi ? Benim yaşadığımı bile bile yalan söylediniz. O ağlarken onu elde etme planları kurdunuz. Ne oldu şimdi asıl karaktersiz  ben mi oldum. Yalancı bir tek ben miyim? Bu oyunda siz masum değilsiniz beyler. Bu oyunda tek masum olan Duygu idi ama onu da biz yok ettik. Ne sanıyorsunuz Duygu sizi ya da beni dinleyecek mi ? Bana bakarken görmediniz mi gözlerini buz gibiydi. Ne dedi duymadınız mı? Ölmeme rağmen beni seven kız artık mezarsız bir ölüsün dedi bana. Ulan şimdi bana attığınız iki yumruk ne kadar koyabilir ki bana ben zaten ölüyüm artik" dedi ve koca adam sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Üçünün de acısı aynıydı aslında üçü de Duygu'yu kaybetmişlerdi. Ve bir daha geri dönüşü yoktu. Duygu sabaha kadar herşeyi Medine hanım ve babasına anlattı. Babası öfkeden çıldıracak gibiydi boyle birşey nasıl olabilirdi. Bunu kızlarına bu şerefsiz nasıl yapardı. Duygu intikam almak istiyorum dediğinde babası ve Medine hanım ne kadar karşı çıksa da sonunda yanında olmazlarsa Duygu'nun gerçekten kötü biri olacağına düşündüler ve yanında olmaya karar verdiler.

Her tur top aynı takımda olacak diye birşey yok ve artık top Duygu'nun ayaklarında. Maçın geri kalanını Duygu yönetecek ve Duygu Tayfun'dan çok daha acımasız olacak. Çünkü bu adamlar kalpsiz ise Duygu daha da kalpsiz ve en az onlar kadar merhametsizBakalım Duygu nasıl bir intikam planı yapıyor. Ve Tayfun, Bulut ve Selim ne yapacak. Bunların hepsini yeni bölümde okuyacağız. Şimdiden sizlere keyifli okumalar :)

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin