Bölüm 12

517 11 2
                                    

Duygu bir kaç gün içerisinde hastaneden çıkarılmıştı. Oz annesi de ziyaretine gelmiş ve isterse onu götürebileceğini birlikte çok mutlu olabileceklerini söylemişti. Ama artık mutluluk duygu için bir kelimeden başka birşey değildi ve anlamsız oluşu onu değersiz kılıyordu. Duygu babasının evine dönmeyi red edince herkes ikinci bir intihar girişiminde bulunmasından korktu. Lakin Duygu bu sefer kendi canına kıymayacak ve mücadele edecekti. Tayfun ise ne kadar denerse denesin Duygu'yla sağlıklı bir iletişim kurmayı başaramamıştı. Günler birbirini kovalarken Selim sık sık Duygu'yu ziyaret etmeye başlamıştı ve Duygu'nun yaşadıklarından kendini sorumlu tuttuğu için vicdan azabı ile yanmasına engel olamıyordu. İsler Bulut cephesinde de farklı değildi tabi. Her gece kulüpte sabaha kadar içiyor sabah olmadan da kendine becerecek birini arıyordu. Tabi aradığı en büyük özellik ise biraz olsun Duygu'ya benzer olmasıydı sevişeceği kadının. Duygu ise çalışmaya başlamış ve kendisini tamamen işe vermişti. Gittiği psikolog yaşadıklarını kabullenmemek için bu şekilde davrandığını söylüyor ve sıklıkla Duygu'nun bir sinir krizinin eşiğinde olduğu konusunda ailesini ve sözde arkadaşlarını uyarıyordu. Çünkü herkes biliyordu ki Duygu ikinci kez ölmeyi kafasına koyarsa  bu sefer kimse ona engel olamaz ve kimse onu kurtaramazdı. Aradan geçen günler Tayfun'u daha büyük bir azaba sürüklüyor yaptığı şeyi sürekli düşünmesine sebep oluyordu.
Duygu pazartesi sabahı şirkete gitti ve her sabah olduğu gibi herkese gülümseyerek selamladı.

Duygu'dan

Bugün gerçekten heyecanlıyım. Yeni bir firmayla görüşme yapılacak ve onları ikna etmeyi başarabilirsem şirketin mevcut değeri en az iki kat artacak. Adamların yıllık reklam için yaptığı harcama neredeyse bizim bütün çalıştığımız firmaların toplam yıllık harcamasından fazla. Bunu düşünmek bile heyecanlanmama sebep olurken Tayfun yine her sabah ki alışkanlığını yaparak şirkete bir buket kırmızı gül yolladı. Odanın kapısı çalınınca saate baktım saat 9:08di. Burçin yani asistanım içeri girerek "Duygu hanım yine kırmızı güller geldi ne yapayım" diye sordu. Her sabah olduğu gibi çöpe at dememi  öylesine bekliyordu ki vazoya koy dediğim zaman "hemen atıyorum" dedi. Bu bile benim kahkaha atmama sebep oldu. Bir kaç saniye sonra dediğimi anlayıp şaşkın bir şekilde yüzüme baktı. "Bugün gelen çiçeğin üstünde not var mı Burçin " diye sorduğumda başını olumlu anlamda sallayıp notu getirdi. Duygu'm belki bugün ki notu okursun. Pes etmeyeceğim. Seni seviyorum ve çok özür dilerim. Yalvarırım beni affet. Konuşmak istiyorum şirketin karşısındaki kafede bekliyorum seni bugün belki gelirsin diye. Tayfun".

Yazardan
Duygu ruhsuz bir kahkaha attı. Burçin ise sadece Duygu'yu izliyordu kızcağız resmen bu ruh değişimlerinden bir sonuca varmaya çalışıyor ama bir türlü başarılı olamıyordu. "Duygu hanım iyi misiniz?" diye sordu. Duygu ise "demek bu kadar istiyor ona istediğini verelim di mi Burçin. Bu çiçekler sıkıcı olmaya başladı" dedi. Sonra "ben çıkıyorum biraz işim var arayan olursa cepten ulaşabilirsiniz bana" dedi ve çıktı. Eğer istediği konusmaksa Duygu ona istediğini verecekti. Kaç gündür peşinde yavru bir köpek gibi dolanıp masumum ben rolleri kesmesi artik Duygu'ya fazla gelmeye başlamıştı. Kafeden içeri girdi ve direk Tayfun'un olduğu masaya yöneldi. Tayfun Duygu'yu görünce adeta şoka girmiş gibi kilitlenip Duygu'ya bakmaya başladı. Ta ki Duygu masaya eğilip "arabanla beni takip et burası konuşmak için uygun değil" diyene kadar. İkisi bir kafeden çıktı ve Tayfun tek kelime etmeden kendi arabasına bindi. Birlikte onların tepesine gittiler. Duygu'ya göre kendi duyduğu saf aşk iyi bir finali hak ediyordu ancak Tayfun'un aşkı asla iyi bir finali değil iyi herhangi bir şeyi bile hak etmiyordu. Tepede durdukları zaman Duygu arabadan indi ve sakince onların gittiği kısmına geçti. Tayfun'da sessizlik içerisinde Duygu'nun yanına oturdu. Tayfun için Duygu'nun gelmesi o kadar sürpriz oldu ki sanki konuşacağı herşeyi unuttu. Evet her gün o kafede bekliyordu ama Duygu'nun gelmemesine o kadar alışmıştı ki bir gün konuşabilme ihtimallerini bile düşünmemeye başlamıştı. Aralarındaki sessizlik sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı ki Tayfun daha fazla dayanamadı ve "nasılsın" diye sordu. Duygu'nun son yaşananlardan sonra iyice kilo verdiğini ve göz altlarındaki morlukları görmemek için kör olmak gerekirdi. Duygu'nun ise Tayfun'dan beklediği en son soru bile nasılsın değildi. Yüzünde acı bir gülümseme oluşurken "iyiyim sen nasılsın" diye sordu. Bu soruyu da Tayfun beklemiyordu. Ama cevap vermeliydi önce yutkundu ve ardından "İyi değilim" diye sordu. Duygu ise ifadesiz bir yüz ifadesiyle "bir sorun mu var yardımcı olabileceğim birşey ise anlat" dedi. Bu ise Tayfun için nasıl olduğundan daha beklenmedik bir cevaptı. Duygu'nun ona iyi olma geber demesini beklerdi ama bunu beklemezdi. "Duygu sanki hiç birşey olmamış gibi mi yapacaksın. Yalvarırım yapma boyle bu bağırıp çağırmandan daha çok canımı acıtıyor birşey söyle bana. Hayvan herifin tekisin de Allah belanı versin de ama böyle sanki eski iki arkadaşımışız hic bir şey olmamış gibi davranma" dedi ve gözünden bir damla yaş aktı. Duygu ise zoraki bir gülümsemeyle "ağlama lütfen seni affettim. Artık mutlu olabilirsin" dedi ama bu söyledikleri kendisini bile şaşırtmıştı ki Tayfun'un şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Duygu tekrar konuşmaya başladı "Bulut'a söyle şirketi istiyorsa ona satabilirim. Birkaç gündür alıcı arıyorum ve bir kaç kişi buldum ama o isterse önceliği ona vericem" Tayfun gerisini dinlemedi "neden" diye sordu ve cevaptan ölesiye korkuyordu "çünkü fazla çalışan var ve ben onların işsiz kalmasını istemiyorum" diye cevap verdi Duygu. Ama Tayfun'un sorusunun cevabı kesinlikle bu değildi. "Sen" dedi Tayfun. Biraz duraksadi ve tekrar devam etti "sen neden vazgeçiyorsun o şirketten" diye sordu. Duygu ise yüzüne yalancı bir gülümseme yerleştirip Tayfun'u döndü ve direk gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı. "Çünkü benden iyi bir yönetici olmaz. Ben kim iyi kim kötü onu bile ayırt edemezken. Ayrıca artık amacı bile olmayan birinden başkalarını ileriye taşıması beklenemez çünkü benim kendi hayatımdan bir beklentim yok. Ve yalanla doğruyu ayırt edemeyen biri olarak şirket yönetmek benim harcım değil çünkü sevdiğim adamın bile ne kadar yalancı olduğunu yıllarca anlayamadığım ve beni sevdiğini sandığım için ben vazgeçiyorum. Eğer ki istersen şirketi sana da devredebilirim. Eskiden birlikte kurmayı düşünürdük tabi o hayalinde yalan değildiyse" dedi tek kaşını kaldırarak. Tayfun ise "hayır" dedi. "Gerçekti " diye devam etti. Duygu'nun yüzünde ise kocaman bir gülümseme oluştu tıp ki eski Duygu gibi baktı gözleri ama sadece bir an için. Sonra zehirli dilini tekrar çıkardı dışarı ve " o halde benden aldıklarına " dedi durdu "ah kusura bakma dilim hala alışamadı çaldıklarına diyecektim. Çaldıklarına karşılık şirketi sana hediye ediyorum. Çünkü sen benden çaldıklarına hayatımın sonuna kadar bile uğraşsam asla öğrenemeyeceğim bir şey öğrettin bana bu yüzden şirketi sana vericem" dedi ve gülümsedi yine. Tayfun ise istemsiz bir şekilde "ne öğrettim" diye sordu. Duygu bu sefer dudaklarından ruhsuz bir kahkahanın dökülmesine izin verdi ve "ah şapşal tabi ki de güvensizliği. Az çok tanırsın beni herkesi sevip hemen güvenirdim ama artık eski Duygu yok. Bu yüzden artık kimse bana kazık atamayacak" dedi ve Tayfun'un dumur olmuş yüzüne bakarak göz kırptı. Tayfun ise daha fazla dayanamayarak "artık hiç şansımız yok di mi? Beni tektekrar sevme imkânın yok mu ?" diye sordu sevdiği kadının gözlerinde gördüğü nefrete rağmen. Duygu düşünürmüş gibi yapıp "neden daha atacağın kazıklar bitmedi mi? Yoksa beni zorla becerirken aldığın zevk çok mu hoşuna gitti?" diye sordu ama bu sorular Tayfun'un aklına o günü yeniden getirdi. Nasılda sağır olmuştu sevdiği kadının yalvarmalarına göz yaşlarına. "Allah benim belamı verin Duygu. O gün için çok pişmanım yemin ederim. Ne olur affet beni" dedi. Duygu ise gözünden akan yaşa inat gülümsedi ve "seni affediyorum Tayfun" dedi. Bu cümle Tayfun'u adeta cesaret vermişti. "Seni seviyorum" diyerek Duygu'ya yöneldi ama o an beklemediği tepki Duygu'nun çığlık atarak kendini korumaya çalışmasıydı. İşte bu Tayfun'u yerle bir etti. Duygu ondan korkuyordu. Ne kadar cesur görünür ise görünsün Tayfun'dan  korkmuştu. "Sakin ol lütfen" dedi Tayfun yatıştırıcı olması için uğraştığı ses tonuyla. Duygu biraz daha sakinleşince Tayfun tekrar başladı konuşmaya "seni bu hale ben getirdim. İstersen bir saha asla beni görmezsin. İstersen hayatından silinip gidebilirim. Duygu ben bu vicdan azabıyla yaşayamam. Sen bana bu gözlerle bakarken ben dayanamam. O gün yaşadıklarımızdan sonra o yüz ifaden gözümün önünden gitmiyor. Seni evde bulduğumuz zamanki halin sürekli rüyalarıma giriyor ve benim  kopuyor sana birşey olacak diye sen ne istersen yapmaya hazırım. Git dersen yemin ederim ki bir daha asla karşına çıkmam. Şimdi söyle bana güzelim ne istiyorsun" diye sordu. Duygu ise Tayfun'un gözlerinin içine bakarak "evlen benimle" dedi ve Tayfun'u bugün bilmem kaçıncı kez şoka sokmuştu.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin