Bölüm 4

895 10 2
                                    

Duygu'yu hastaneden çıkarmışlardı ama Duygu daha kötü bir hale gelmiş ve sürekli Tayfun ile uyuyup, Tayfun ile uyanmaya başlamıştı. Doktor Selim bu durumu artık çözebilecek tek kişinin Bulut olduğunu anlamıştı. Duygu sabah kalkıp koşarak aşağıya indi. Çünkü bu gecede Tayfun'u görmüş sabaha kadar sarmaş dolaş uymuşlardı. Ama artık her gece gördüğü kabuslar veya güzel rüyalar onu tatmin etmemeye başlamıştı ve gerçeğini görme hayaliyle güne uyanmıştı. Aşağı indiği zaman Medine hanıma her sabah sorduğu gibi Tayfun'u sordu. "Annecim Tayfun geldi mi ? Dün gece rüyamda yakında kavuşacağız sabret sevgilim dedi. Bugün gelmiş olabilir geldi mi ?". Medine hanım artık Duygu'ya ne diyeceğini bile bilmiyor ve her gün gözündeki sevincin yok olmasını seyretmek istemiyordu. Bu sabah da farklı birşey olmadı. Medine hanim önce boğazını temizledi. " Güzel kızım bak Tayfun gelemez. O artık bu dünyada değil. Bizler onun yanına gideceğiz zamanımız geldiği zaman". Medine hanim devamını getiremedi çünkü Duygu'nun gözünden akan yaşı görünce susmak zorunda kaldı. Duygu koşarak odasına gitti. Artık dayanacak gücü kalmadığını ve buna sabredemeyeceğini anladı. Çok inançlı bir kız olduğu için ölüm gerçekleşmesi için ecelin gelmesi lazımdı ama bu ecel artık gelmeliydi. Allah'a isyan etmek istemiyordu ama artık sadece ölümü istiyor ve sevdiğine kavuşmanın hayalini kuruyordu. Yine hazırlandı ve Medine hanimin bütün ısrarlarına rağmen bir dilim peynirden başka biaey yemeden evden çıktı. Gittiği yer elbette ki mezarlıktı kaç gündür gelemiyordu  sevdiğine simdi gelmişti iste. Ama bu gelişi son olsundu dileği bir daha yalniz başına gelebilmek istemiyordu, tabutuyla omuzlarda buraya gelip sevdiğinin yanına gömülmekti hayali. Mezarlıkta Tayfun ile uzun uzun konuştu hava kararmaya yakin vedalaştı sevdiğiyle ama arkasını dönünce onu yani Tayfun'u görmeyi beklemiyordu tabi ki. Duygu inanamaz gözlerle baktı Tayfun zannettiği Bulut'a. Bulutta  abisinin aşkı ve kendi aşık olduğu kadına baktı. Duygu'nun gözlerinden bir kaç damla yaş düştü ve kekeleyerek "ya ya yasiyorsun" diyebildi. Bazen Tayfun'un hayalini kurardı ama hic bu kadar gerçekçi değildi o hayaller. Koştu Duygu biricik aşkına dokundu canlıydı işte, yaşıyordu. Kim ne derse desin buradaydı sevdiği. Boynuna atladı Tayfun'un Bulutta beline sardı kollarını sevdiği kadının beklemiyordu yakalanmayi  ama yakalanmıştı iste. Duygu ona iyice sokulurken "Ben Tayfun değilim onun ikiziyim üzgünüm ama Tayfun öldü ve arkandaki kara toprağın altında" dedi. Duygu kollarını çekti hemen bu o değildi bu o olamazdı. Ne kadar da acımasızca söylemişti. Başını iki yana salladı bunlar kötü bir rüya ve birazdan uyanacağım diye düşündü ama birazdan uyanmadı Duygu çünkü gerçek hayat bizim ruyalarimizi kontrol ettiğimiz gibi kontrol edebileceğimiz korkunç veya üzücü olunca uyanmak gibi bir şansımızın olduğu bir yer değildi. Duygu Bulut'un gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı. "Özür dilerim ona çok benziyorsunuz ben ben gerçekten " gerisini getiremedi çünkü gözyaşları onun konuşmasına engel oldu. Bulut o an daha iyi anladı Duygu'yu istiyorsa ilk önce abisinin hayaletiyle savaşması gerekecek ondan sonra ancak alabilecek bu kadını. Ama Duygu'nun onu gördüğü zaman bile nasıl sok ettiğini ve kalbini nasıl hizlandirdigini tahmin bile edemedi zaten etmesi de mümkün değildi. O hangi kadını isterse bu zamana kadar sırf tipi için yada parası için kadınlar ona gelip onun istediği şartlarda altına yatıp, onun çarpık zevklerini giderebiliyorlardi. Ama Duygu onlardan değildi sadece Tayfun içindi yaşaması. Oysa şuan Bulut onun dudaklarına yapışmayı ve en yakin otelde sabaha kadar ona eziyet etmeyi herşeyden çok isterdi. Teninin bu fonundan çok kırmızı tonunun ona yakışacagina emindi üstelik. Bulut onu eve götürmeyi ve yarin için uygunsa bir kahve almayı teklif etti. Duygu "Teşekkür ederim Bulut bey, ben kendim giderim yarın saat 12 gibi mezarlıkta buluşup içelim ama kahve Tayfun'a bu kadar benzeyen biriyle kahve içmeyi çok isterim" dedi. Bulut kadının zerafetine bir kez daha hayran kaldı ve orada ayrıldılar. Duygu tepesine gitti, Bulut ise bara.

Bulut'tan

Ben bu kadar etkileneceğimi hayal bile etmemistim resmen bana sarıldığı zaman kasiklarim  şişti. Kokusu şahaneydi fazla zayıflamış gerçekten ama yine de çok güzel. Ona Tayfun olmadığımı söyleyince başta inanmaz gibi olsa da sonradan inandı ve gitti. Bende bu anı unutmak için kendi barıma gittim. Sabaha kadar birileriyle  sevismem gerekiyordu ona tekrar kafayı takmamam lazımdı. Bara gidince ona en çok benzeyen kadını gözüme kestirdim bir kaç bakışma sonucu yanıma geldi. Bişeyler içmeyi teklif etti dudaklarını büzerek ahh Duygu'nun dudakları kesinlikle daha güzel ve doğallardı. "Direk benim odama gitmeye ne dersin bebeğim" diye sorunca yanagimdan  makas alıp kabul etti. Barın üst katında kendi fantazi odam  vardı aletleri görünce ne yapacak diye içimden gülümseyerek odaya çıkardım. Kapının önünde öpüşmeye başlayıp onu gaza getirdim. Kapıyı açınca gözleri büyüdü sonra bana gülümseyerek "Bunları hep merak etmiştim bir gün üzerimde denenecegi aklıma bile gelmemişti" deyince onu yatağa doğru iteledim ve hayvanca bir seks olacağını söyledim. Önce elbiselerini çıkardım sonra yatağa ellerinden bağladım onu. Gözlerini de bağlayınca heyecandan dudaklarını kemirmeye başladı. Ellerimle  dudaklarını dişlerinden kurtarıp ağzına vurdum ve "bunu tekrarlarsan ceza alırsın " dedim. Başıyla onayladı. İnsanların bana cevap vermemesi sinirlerimi  bozar bu yüzden bağırdım "anlamadım ne dediğini dilini mi yuttun", " hayır yani özür dilerim anladım " bu saçma cevap benden delicesine korktuğunun göstergesiydi. Ve bu güzel birşeydi. Gülümsedim ve elime aldığım kırbaçı vücudunda gezdirdim o daha ne olduğunu anlamaya çalışırken ilk darbeyi vurdum acı dolu bir çığlık yükseldi dudaklarından tahrik edici bir çığlık. "Ne yapıyorsun sen Allahın cezası acıdı" diye haykırdı ve bu beni kızdırdı bu aptal kadın bağlı ve tamamen benim vicdanimda  olduğunu bilmiyor muydu ? İkinci darbeyi daha sert göbeğine saklattim ve "yapma ama burada boyle kelimeler söyleme" deyip üçüncü darbeyi de indirdim. Dudaklarını tekrar ısırıp çığlık attı, "ama sana yasak demiştim dudaklarını isirman" deyip bir darbede vajinasına indirdim, artik çığlıkları ardı arkası kesilmeden gelmeye başlamıştı o çığlık atarken yeteri kadar tahrik olduğumu fark edip üstümü çıkardım ve o daha ne olduğunu anlayamadan içine girdim. Ne bekliyordu bilmiyorum ama "beni hazırlamadın hayvan canım yanıyor" gibi şeyler söyledi ve karşılığında göğüslerini avuclarimin arasına alarak sıktım dudaklarının arasından inleme dökülünce gulumsedim  ve devam ettim. Yarim saat kadar üstünde git gel yapıp geleceğimi anlayınca içinden çıkıp ağzına verdim ve hepsini ağzına bıraktım. Canı yanmasına rağmen zevk almıştı ve 1 saatliğine de olsa bana Duygu'yu unutturmuştu. Bu yüzden üstümü giyindikten sonra bir miktar para bırakıp ellerini çözdüm "kalk hadi giyin ve git bu odadan" dedim. Hızlıca giyinip gitti. Benim dünyam buydu iste Duygu yapamazdı bu şekilde o yüzden ondan uzak durmam gerektiğini bir kere daha kendime hatirlatmis oldum.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin