Crowley'e Yolculuk

230 10 0
                                    

       Sabahın ilk ışıklarıyla çevrenin aydınlanması onlar için bir ümit kaynağıydı. Güneşin, tenlerine dokunuşunu onları öylesine mutlu ediyordu ki biraz daha uzun sürsün diye her şeylerini feda edebilirlerdi.  Gökyüzündeki bulutlar oldukça seyrekti. Kuşların cıvıltıları, kulaklarına adeta bir müzik senfonisi gibi geliyordu. Mutluluk hormonları resmen tavan yapmıştı. Oysaki daha dün ölümle yüz yüze gelmişlerdi. Dünkü polisler normal değillerdi. Büyük olasılıkla bedenleri ele geçirilmişti. Fred ilk gözlerini açan isim oldu ve hazırlanmaya başladı. Kaçarken alabildiği eşyalar arasında birkaç çikolata ve muzlu süt bulunmaktaydı. Bunu görünce biraz üzülse de hiç yoktan iyidir diye düşündü. Artık gitme vakti gelmişti lakin gitmeden önce burada güçlerini yenilemeleri onlar için bir avantaj olacaktı.

       Crowley’de ne ile karşılaşacaklarını bilmiyordu. Acaba eskiden bildikleri sığınak hala Psişik Güçler birliğinin elinde miydi? Yoksa karanlık taraf orayı da mı ele geçirmişti? Bu sorular sabahın onlara verdiği huzuru altüst etmişti. Fred: “Uyanma vakti geldi. Yeni günün bize ne getireceği belli olmaz, hazırlık yapmalıyız. Hemen bir çember oluşturalım ve gücümüzü tazelendirelim.” dedi. Aaron uykulu gözlerle: “Ne?” diye sordu. Aaron neredeyse hiçbir şeyin farkında değildi. Kendisinin farklı olduğu hissediyordu ama neler yapabileceği hakkında bir fikri yoktu. Duygu yoğunluklarını hissetmesini durusezi olarak biliyordu. Bazen başkalarının düşüncesini duymasını da telapatiye bağlıyordu lakin bu güçlerin nereden geldiğini ya da nasıl yaptığını kendisi de bilmiyordu.

        Elementi havaydı. Babasınınki ateş, annesininki ise suydu. Barbara, Aaron’a gülerek: “Yapman gereken tek şey birliğimizin mührünü önüne çizerek bizimle birlikte gerekli olan sözleri söylemek.” dedi. Aaron anlamış gibi yapıp başını salladı ve “Haydi bitirelim şu işi.” dedi. Çemberi hemen kurdular. Herkes eliyle birliğin sembolünü çizmekteydi. Aaron’da, Vicky’e bakarak çiziyordu. Vicky önce ters bir üçgen çizdi. Sonra üçgenin sivri kısmına bir paralel çizgi, onun altına da ortasına gelecek bir şekilde bir yuvarlak karaladı. Sonra üçgenin her iki tarafına da bir “S” şeklinde işaret yaptı. “S” harfinin bitim noktasında bir nokta vardı. Bir “S” ters çizilmişti bu arada. Üçgenin ortasında küçük bir yuvarlak ve yuvarlağın içinde bir nokta daha. Oradan üçgenin tabanına doğru çıkan bir paralel ve onu dik kesen bir paralel daha üçgenin dışında. Paralelin üstünde de aleve benzeyen bir karalama.

  Sonra beklemeye başladılar. Aaron bağdaş kurarak oturmaktan rahatsız olmuştu. Yüzünü buruşturmaya başladı ama böyle oturmaya devam edebilirdi. Biraz sonra Eliesha sözleri söylemeye başladı: “İçimdeki negatif ve gereksiz enerjiyi toprağa boşaltıyorum ve gökten yüzümüze yansıyan ışığı(Güneş ya da ay ışığı olabilir.) sevgi ile kabul ediyorum.” Herkes sözleri söyledikten sonra yerde bir sarsılma oldu ve yer içine göçtü. Birbirlerine şaşkınlıkla bakıyorlardı. Eliesha çok geçmeden durumun farkına varmıştı.

   Aaron’da kontrol edemeyeceği bir güç vardı ve bu gücün fazlası ona zarar vermekteydi. Gücünün bir kısmı toprağa geçince toprak bu yükü kaldıramadı ve çöktü. Nick dili tutulmuş bir şekilde: “Çemberin ortası çöktü, buna inanabiliyor musunuz?” dedi. Barbara’da aynı şaşkınlık içerisinde: “Sanırsam biraz daha burada kalmalıyız.” dedi. Fred kararlı ve keskin bir ses tonuyla: “Hayır, bugün yola çıkıyoruz ve yolda Aaron’a bilmesi gerekenler anlatacağız.” diye seslendi.

     Çantayı omzuna aldı ve bir lider edasıyla yürümeye başladı. Aslında gerçekten de bir lider olmak için doğmuştu. Atalarını onurlandırmak için her şeyi yapmaya hazır bir askerdi. Eliesha’nında ondan aşağı kalır yanı yoktu, yanında büyüğünden dolayı olsa gerek. Barbara ve Nick anlaşamasalar da birbirlerine delicesine aşıktılar. Bu yüzden hala aralarındaki ilişkiyi sürdürüyorlardı. Nick çok duygusal olmasına rağmen Barbara onun bu duygusallığı, aşırı bir baskı olarak algılıyordu.

Psişik Güçler BirliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin