VICTORIAN

169 4 19
                                    

              “Canterbury Cathedral’inde çekilmiş bir fotoğraf…” Arkasında: ” Yıl 1865, sıcak bir yaz günüydü.” yazılıydı. Fred’lerin bulunduğu odanın duvarında bu fotoğraf asılı duruyordu. Fotoğrafta ellerini önünde birleştiren bir kadın bulunuyordu ve katedralin hemen önündeydi. Kadının soylu bir aileden geldiği belliydi. Yaklaşık yaşı 30-35 civarıydı. Saçları siyah, uzun ve yanlarından burguluydu. Boynunda taştan bir kolye bulunuyordu.  Üzerinde Victoria dönemine ait bir kıyafet vardı. Kıyafetin boyun kısmı dar ve kuyruğu oldukça uzundu. Nick dolaptan su almak için yatağından kalktığında kapının altına sıkışmış olan mektubu görmüştü.

      Yavaşça kapının yanına gitti ve uzanıp mektubu eline aldı. Bir tur çevirerek kimden geldiği öğrendi:”1867 London, Madam Sophia...” Nick gözlerine inanamamıştı. Hemen Fred’in yanına gitti ve Fred’i yavaşça sarsarak:”Fred uyan hadi! Elimde çok garip bir mektup var.” dedi. Fred dün gece yorgun düştüğü için kendine gelmesi biraz uzun sürmüştü. Gözlerini hafifçe açtığında Nick’in şaşkın bakışlarıyla karşılaştı. Fred:”Ne oluyor Nick? Daha sabahın beşi dostum.” dedi. Sesleri duyan Aaron’da hafifçe yatağında döndü ve:”Biraz sessiz olun.” diye mırıldandı. Fred yavaşça doğrularak ayaklarını yere değdirdi. Nick’e bakıp elindeki mektubu çekti.

      Nick:”Madam Sophia diye birinden.” dedi. Fred:”Hadi açalım.” der demez mektubu üzerinden yırttı ve içindeki kağıdı çıkardı. “My sweet Aaron, “I shall bid father good-night first,' said Catherine, putting her arms round his neck, before we could hinder her…” by Madam Sophia.”  Fred kağıttaki yazıyı okuduğunda gözlerinden bir damla yaş düştü. Nick:”Ne yazıyor?” dedi endişeli bir sesle. Fred:”Bizimkilerin başı dertte. Zamanında yani Victoria’nın kraliçe olduğu dönemde, Emily Bronte adlı bir yazar vardı. Bu yazarın “Wuthering Heights=Uğultulu Tepeler” adlı eserinden bir bölüm yazılı burada. Aaron’ı ele geçirmeye çalışıyorlar.” dedi.  Nick:”Peki bu ne anlama geliyor?” diye fısıldadı Fred’in kulağına doğru.

    Fred:”Dışarıya çıkalım, Aaron bundan haberdar olmamalı.” diyerek yataktan kalktı. Birlikte dışarıya çıktılar. Sağ taraftan ilerleyip soldaki koridora geçtiler ve ilk merdivenlerden aşağı indiler. Sonra camdan kapıyı kullanarak bahçeye çıktılar. İlerideki yuvarlak, tahta masanın yanına oturdular. Nick gözleriyle etrafta bir tur attı. Kimsenin olmadığını da kanaat ettiklerinde Fred anlatmaya başladı:“Bir söylentiye göre Aaron’ın teyzesi Sophia Harvey büyük bir psişikti ve ışınlanma yeteneğinde bayağı ustalaşmıştı. Seneler sonunda zamanda yolculuk yapabilir hale gelmişti. Örgütler arasındaki savaş sürerken Sophia geçmişe gidip bazı şeyleri düzeltmeyi denemişti lakin her şey daha da kötü bir hale geldi. Psişik Güçler Birliği bu yüzden Sophia’yı sürgün etti. Güçlerinin bir bölümünü de elinden alındı. Bize gelen en son duyumlara göre Sophia intikam için hazırlıklara başlamış. Damnare ile anlaşma yapacağını düşünüyorum. Bizimkileri acilen uyarmalıyız.” 

      Nick afallamış bir şekilde Fred’e baktı ve:”Peki bu mektup 1876 yılından geldiğine göre Sophia hala ışınlanabiliyor mu?” dedi. Fred:”Bu bir numara olabilir. Psişik Güçler Birliği onun ışınlanmaması için kafasına bir saatli bomba yerleştirmişti. Işınlandığı anda bomba aktif hale gelecek şekilde ayarlandı. Çok ince bir tasarım…” dedi. Yavaşça ayağa kalktılar ve Elita’nın odasına doğru ilerlediler. Ne kadar acil bir olay olsa da bu saatte onu rahatsız etmenin doğru olmayacağı biliyorlardı. Elita’nın kapısının önüne geldiklerinde içerideki havanın daha da boğuk bir hale geldiklerini fark ettiklerinde bunun doğal bir şey olmadığı anladılar.

     Fred hızlı bir şekilde Elita’nın kapısını açtı. İçeriye girdiklerinde Elita yerde yatıyordu. Bir süredir nefessiz kalmıştı. Fred heyecanlı bir şekilde:”Nick acilen herkesi uyandırman lazım, git ve uyandırma sistemini aktif hale getir! Buradaki koridordan sola dön ve ikinci odaya gir. Giriş kodu:6691 çabuk ol!” dedi. Nick:”Tamam.” deyip fırladı. Fred’de o sıra Elita’ya gerekli olan ilk yardımı yapmakla meşguldü. Nick odaya girip bilgisayarı açtı ve olabildiğinden hızlı bir şekilde uyandırma sistemini devreye soktu. Çok geçmeden herkes bahçeye inmişti. “Neler oluyor?” mırıltıları yavaş yavaş bir gürültüye dönüşüyordu. Nick mikrofonu açtı ve konuşmaya başladı:”Herkes sakin olsun, gereken açıklamayı birazdan Fred sizlere yapacak.” dedi. Sonra Nick hızlı bir şekilde odadan çıktı ve Fred’in yanına gidecekken onun bu tarafa geldiğini gördü. İçinde çok kötü bir his vardı.

Psişik Güçler BirliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin