KAİNATIN GÖZÜNDEN:
Dikişlerim tamamlanmış, travmatik bir ruh hali içinde duvara odaklanmıştım.Yaşadıklarımı ve insanlara yaşattıklarımı düşünüyordum.
Serhat'ın elini şıklatmasıyla kendime geldim ve etrafa bakındım. Sesimi çıkaracak veya adamlara engel olacak halim yoktu.O yüzden kendimi salmış ve tepkisizdim.
Önce kollarımı ardından bacaklarımı çözdükten sonra bir tekerlekli sandalye getirdiler.
Serhat :
"Nerede bu muradiye hanım?Görevliler biriniz bakın buraya!" diye bağırdı ve dakikalar içinde hademe görünümlü bir adam gelip, tekerlekli sandalyemle beni götürmeye başladı.Başım istemsiz aşağı eğiliyordu.
Hademe benimle bir asansöre bindi ve asansördeki birkaç düğmeye bastı. Hissizdim, kimsesizdim ve sefil bir haldeydim.
******
Asansörden indiğimizde bir kapıdan geçtik ve koca bir salona giriş yaptik.Salonun içinde birsürü kız vardı.Kimi tv izliyor, kimi masa tenisi oynuyor, kimiyse aralarında konuşup kahkaha atıyorlardı ama salona girmemle hepsinin gözü benim üzerime l dikildi.Sanki oraya ait değilmişim, ayrık otuymuşum gibi bakıyorlardı.Haklılardı da, ben buraya ait değildim.Adam beni bıraktıktan sonra, suratındaki kırışıkları, güzel yüzünü örtmüş yaşlı bir bayana seslendi ve salondan çıktı.
Kadin tekerlekli sandalyeme yaklaştı ve dibime gelip:
-Ben muradiye, buradakiler bana Muradiye Abla derler ama sen istediğini diyebilirsin, dedi.
Gözlerinin içine baktım.Buraya geldim geleli böyle merhametli bakan gözler görmemiştim.Dakikalar içinde etraftaki kızlar, uğraştıkları işlere dönmeye başladılar.Bense Muradiye ablanın sandalyemi sürmesiyle etrafa bakınıyordum.
-Bak bu salonun dışında sağda kızların yatak odasına açılan bir kapı ve hemen sol taraftaysa mutfak var dedi.
Ben Muradiye ablanın anlattıklarını dinlerken, mutfağa acılan kapının çarpılmasıyla irkildim.
*****
Kapıyı çarpan Su'ydu!
Elinde bir ekmek bıçağı vardı ve boynuna dayamıştı.
Herkesin gözü bir anda bu sefer ona çevrilmişti.Kızlar donmuş bir şekilde , gözlerini fal taşı gibi açmış, Su'yu izliyorlardı.Muradiye Abla:
-Su! Napıyorsun sen kızım, sacmalama kendini mi öldüreceksin?" dedi.
-Ben zaten ölüyüm Muradiye abla.
Ben zaten buraya geldiğim ilk gun ölmuştum, kiz kardeşim beni ayakta tutuyordu.Artık o da olmadığına göre ben zaten ölüyüm, dedi
Birden lafa daldım:
-Su! Kötü şeyler yaşadın biliyorum, benzer şeyleri ben de yaşadım, burdan kurtulmanın bir yolunu bulucam ve seni de alıp çıkacağım, dedim.
Su, sol gözünden akan yaşı, bıçağı tutmadığı eliyle silerek:
-Sen ne anlarsın ki!Kardeşimi öldürdüler!Bana tecavüz ettiler ve bak bakalım benim yaşadıklarımı yasamismisin? , deyip üzerindeki tshirtü çıkardı. Sol göğüs ucunda sargı bezi vardı.Onu eliyle attıktan sonra göğsünden kanlar süzülmeye başladı.Aman Allahım! Ona ne olmuştu? Göğüs ucu yoktu ve kanlar içindeydi.
-Su sana yalvarıyorum, bunu beraber atlatacağız, sadece sakin ol, sana yemin ediyorum zamanı geldiğinde buradan seni de alip çıkacağım.O it Serhat, Okşan, Hikmet ve sana bunu yapanlarin hepsinin canına okuyacağım, kardesinin intikamını almadan ölmeyeceksin, dedim.
Su gözlerinde bir umut belirerek elindeki bıçağı yere bıraktı ve gözyaşları içinde diz çöktü.
Oturduğum tekerlekli sandalyeden sızılar içinde olsa da kalktım ve Su'ya yöneldim.
Onu kollarım arasında sardım ve fisildadım:
-Sana yemin ediyorum onları geberteceğim ve bir mezar taşları bile olmayacak!
*****Etraftaki kızlar aralarında savurduğum tehditleri konuşuyorlardı.Muradiye abla yanımıza geldi ve:
-Hadi kızlarım ikiniz de çok kötü haldesiniz, dedi ve Su'nun göğsüne o sargıyı tekrar koyarak tutmasını söyledi.Ve ikimize de bellerimizden destek olarak sağdaki kapıdan geniş bir koridora çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sex Tanrıçası #Wattsy2017
Novela JuvenilTanrı, meleklerini tenselliği olmayan bir idrakten, hayvanlarını idrakı olmayan bir tensellikten,insanlarınıysa idrak ve tenselliğin birleşiminden yarattı. İnsanın idrakı tenselliğini aşarsa, insan, meleklerden bile daha iyi olabilirken, tenselliği...