38 - boston

439 42 4
                                    

Harry

Onunla çok eğleneceğimi, bir şekilde, onu ilk gördüğüm andan beri biliyordum. Onu ilk gördüğüm an, asla onun gibi olamamaktan, ya da asla onun gibi biriyle olamamaktan korktuğumu gün geçtikçe daha iyi anlıyordum. Yanımda attığı her bir adımda, kolumun altına sokulup aldığı her bir nefeste, her yeni güne gözlerini açışında, geceleri uykusunda ve her sevişmeden sonra daldığı huzurlu uykuya tanıklığımda daha iyi anlıyordum. Ondan, ruh eşim ya da eksik bir parçam diye bahsedersem bu kelimelere haksızlık etmiş olurdum. O, bir yerde saklanmış, yaşanmayı bekleyen günlerimdi ve tanıştığımız gün hayatlarımız tamamlanmıştı. 

Günleri geçirilebilir kılan orta halli hayatımı, sonu gelsin hiç istemeyeceğim bir ömre çevirmişti. Aslında, tam olarak o bir şey yaptı diyemezdim. Sadece var olması ve etrafımda geziniyor bile olması yeterdi. Adım atarken ince bileklerinin hareketini izlemek bile keyifliydi, onunla olmak çok keyifliydi. Onu izlemek insanın ruhunu doyuran bir tatmin hissi veriyordu. O beni hayatına dahil ettikçe, yaşayacağım gün hakkını ona verip ömrünü uzatmak isteyecek kadar mutlu oluyordum. Onu çok seviyordum, onu çok güzel seviyordum ve onu sevmeyi çok seviyordum.

Mollie benimle beraber Boston'a gitmek istediğini söylediğinde panikten birkaç parçaya bölünmüş olsam da, Candy'nin ve annesinin bana alışması sadece birkaç saat almıştı. İkisi de birbirine benziyordu ama Mollie'ye hiç benzemiyorlardı. Fiziksel olarak da, tavır olarak da, sanki bambaşka insanlarla karşı karşıyaydım. Birlikte geçirdiğimiz birkaç gün içinde, her bir anında, Mollie'yi 5 yaşındaki bir çocukken sevdiğime ve birkaç günde bir 5 yaş daha büyüttüğüme yemin edebilirdim. Mollie değişiyordu, her gün ve çok güzel değişiyordu. Değişiyor olmak onu mutlu ediyordu, bunu gizleyemiyordu.

Kısa süre de olsa ailesinin yanında ve benimle olmak, ona yeni bir okyanus bahşetmek gibiydi. Mollie gibi bir kadını tanısanız belki en son ilgisini çekecek her şeye hevesli bakmaya başlamıştı. Candy'nin onu giydirmesine bile izin vermişti ve parıldayan elbisesini sevmişti bile. Burada geçirdiğimiz birkaç gün, Mollie'yi bir şarj kablosuna bağlamak gibiydi.

"Bu evden çok güzel anılarla ayrılmadığını biliyorum ama..."

Veda saatinin sessizliğini Candy bozduğunda, Mollie derin bir nefes alıp annesine baktı.

"Bu defa bomba gibi gidiyorsunuz."

Onu daha çok tedirgin edecek bir şey gelecek diye korkmuş olsam da, Mollie cümleye karşılık ufak bir kahkaha atıp omzuma yaslandı.

"Bizce çok keyifli vakit geçirdik, sizce?"

"Elbette."

Aksini düşündüğümü sanmasını hiç istemediğimden, annesinin sorusuna soluk aralığı bile bırakmadan cevapladım. Asil bir kahkaha ile kafasını sallayıp koluma dokundu. Candy yerinde zıplayıp bana sarıldı.

"Yine gelin olur mu?"

"Sen gelirsin."

Sıkıca sarılıp ayrıldıktan sonra, tombul yanağından makas alıp göz kırptığında, arsızca sırıtması beni en çok mutlu eden şeylerden biri oldu. Bu aklımdaydı, ilk fırsatta yeni ailemle minik bir tatil yapmak için çıldırıyordum.

"Gidelim artık annecim, her şey için teşekkür ederiz."

Mollie annesine sarılmak için uzandığında aralarından çekildim. Sıra bana gelince, ben de aynı şekilde sarılıp, kapıdan çıkmak üzere olan Mollie'ye döndüm. Gözleri dolmuştu, veda etmeye hazır gibi bakmıyordu.

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin