47 - baba

144 12 3
                                    

Kendinizi tanımadığınızda, hayat çok zorlaşır. Yeterince korkunç görünmeyebilir ama çok zorlaşır. Kendinizi tanımaktan korktuğunuzda ise bu durum tam tersi şekilde yol alır; her şey çok korkunç görünür ama kendinizi tanımaktan korktuğunuzu kabul ettiğiniz için hayat kolaylaşır. Korkunç, kabul etmesi zor ama kusursuz bir andır. Kendimi tanımaktan artık korkmuyordum.      

"Nereden çıktı peki bu fikir birden bire?" diye sordu Harry huzursuzca, kucağına uzattığım ayaklarımla oynarken. Boğazıma kadar çektiğim battaniyeme biraz daha kıvrıldım.           

"Bilmem, bir şekilde daha iyi hissettireceğinden emin gibiyim." dedim omuzlarımı silkip. Bunu söylerken duygusuz ve düşüncesizdim. Düşünmüş ve öyle yapmak istemiştim ve bu konuda da kimsenin fikrini almamıştım.

Halının motifini izleyen bakışlarını kaldırıp nihayet benimle buluşturduğunda, Harrry'nin gülümseyişindeki tedirginliğini, hatırı sayılır bir enerjiyle bütün odaya yaydığını hissettim.

"Babanla tekrar görüşmenin iyi bir fikir olduğundan şüpheliyim."

Gözlerimin içine bakarak, son derece net bir şekilde endişesini ifade etmişti. Ortamı ve diyaloğu biraz yumuşatmak adına gülümsedim.

"Çünkü?" diye sordum elimden geldiğince sevimli görünmeye çalışarak. Gözüm bir anlığına da olsa pür dikkat konuştuklarımızı dinleyen Rebecca'ya kaydı. O da en az Harry kadar gergin ve bu konuşmadan rahatsız görünüyordu. Biricik dostum Paul her ne kadar Effy ile hararetli bir sohbet içinde görünse bile bu konu açıldığından beri bir kulağıyla bizi dinlediğini anlayabiliyordum. Bütün bunları gözlemlemek için çok az bir zekaya sahip olmak yeterliydi.

Birlikte kurduğumuz minik yuvamızda, arkadaşlarımızla-benim arkadaşlarımla- keyifli vakit geçirirken, nasıl olduysa bir şekilde, babama neden bizi öylece bırakıp gittiği yönünde hesap sormak istediğimi dile getirmem ortalığı bir anda neredeyse morga dönüştürmüştü. Korkunç bir biçimde benim haricimdeki herkes bana deliymişim gibi davranıyordu ya da ben böyle hissediyordum.

"Bunu bana neden daha önce söylemedin?" diye sordu Harry kısık sayılacak bir ses tonuyla. Küçük sohbetimize dahil olan Rebecca'nın ve dinlemiyormuş gibi yapan Paul'ün bile gayet rahat duyabildiğine emindim.

"Daha önce düşünmüyordum çünkü." deyiverdim gayriihtiyari. Bunu neden söylediğimi bilmiyordum, daha önce defalarca kez babamla görüşmeyi düşünmüştüm. Tek istediğim onunla görüşüp, yüz üstü bıraktığı bir anne ve iki kız çocuğuna rağmen hayatta kalmayı başarabildiğimiz için utanmasını sağlamaktı. Sefil hayatına birkaç dakikalığına güneş gibi doğup, bir köşede ağlayarak öldüğünü bilmek için öylece vedalaşmak istiyordum. Kulağa korkunç geldiğini biliyordum ancak babam kadar korkunç değildi.

"Çok özür dilerim, ben bunun içinde olamayacağım."

Harry ondan hiç beklemediğim öfkeli bir tavırla kucağındaki battaniyeyi sıyırıp kalktığında, dizlerine uzattığım ayaklarım koltuğa düştü. Ben ne olduğunu bile anlayamamışken, Harry çoktan odayı terk etmişti. Ne öfkesine ne de bana bu şekilde davranmasına alışıktım.

"Sorun ne?" diye sordum bir şeyler bildiğini bildiğine emin olduğum Paul'e dönerken. Tam ağzını açacağı sırada, alt kattaki verandanın kapısı sert bir şekilde çarpıldı.

"Mollie..."

"Ne?"

Korkunç bir şaşkınlık içinde o kadar sert çıkışmıştım ki Rebecca aniden sıçradı.

"Effy, rica ediyorum bunu sen hallet yoksa..."

Paul'ü ilk defa bana karşı bu kadar öfkeli görmüştüm. Dakikalar öncesinde sakin sakin bir şeyler anlatıyor olan halinden eser yoktu. Ne olduğuna ya da kimin ne bildiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Kendimce kafamda kurduğum 5 dakikalık bir intikam planını sesli olarak dile getirdiğim için benimle dalga geçmesi gereken en yakın arkadaşlarım, bana cinayet işlemişim gibi davranıyordu.

"Yoksa?" diye çıkıştım Paul'e sonucunun ne olacağını hiç düşünmeden. Daha ayağa kalkıp üzerine yürüdüğüm ilk anda, bunu yapmamam gerektiğini anlamıştım ancak ayaktaydım. Karşısına dikilmiştim ve artık her şey için çok geçti.

Kısacık bir an için, Paul'ün bana bakışları yüzünden birkaç tonluk beton yığını altında hissettim kendimi. Öyle kısa bir andı ki tarif etmem mümkün değildi. Paul bana acıyarak baktı, dudak büzdü ve gözlerini devirip ellerini beline koyarak karşımdan çekildi.

"Yoksa sen her şeyi kendim hallettim sanacaksın." dedi sakince. Duraksadım. Ne demek istediği hakkında hiçbir fikrim yoktu ancak altından her ne çıkacaktıysa, öyle tahmin ediyordum ki yıllarca altından kalkamayacaktım.

"Bunun için çok pişman olacağım Mollie, beni affet ama Harry'yi bulmalıyım."

O kadar içten bir özür dilemişti ki bir şekilde her ne söylediyse benim daha iyi olmam için söylediğine tekrar emin olabilirdim. Bilemediğim ya da anlam veremediğim tek şey neden bu durumda olduğumuzdu.

"Kızlar, rica ediyorum." diye çaresizlik ve panik içinde bana bakmadan eliyle beni işaretti etti ve burnundan solur bir halde merdivenlerden indi.

Harry'yi bulması gereken kişi neden ben değildim de oydu veya kızlar neyi halledecekti? Dahası, Harry neden bulunması gereken kişiydi ve neden en yakın arkadaşım bir öfke patlamasıyla beni neredeyse dövecek duruma gelmişti?

"Ben söylerim..." dedi Effy,Rebecca'ya bakan tedirgin bir tavırla. Nihayet suçlu gözleri artık benimkilerle buluştuğunda sabrım taşmak üzereydi.

"Neyi?" diye bağırdığımda kızlar istemsizce sıçradı.

"Mollie, baban iyi biri değil." dedi Rebecca neredeyse ancak kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla. Bunu biliyordum, bunu zaten biliyordum. Bunu Rebecca söylemeden önce de biliyordum. Bunu herkes her şeyi öğrenmeden önce de biliyordum ama bilmediğim başka bir şey vardı.

"Harry'nin Peter'dan boşanacağını ve neden evlendiğini, nasıl öğrendiğini düşünüyorsun?"

Effy'ye döndüm.

"Ne?"

"Harry ile görüşmeye başladığından beri babanı hayatından uzak tutan kişi Harry."

İrkildim. Duyduğum şeyin doğruluğundan emin değildim. Algılayamıyordum. Kısa bir süre için küçük bir peri masalı içinde yaşıyor gibiydim ve zihnim duyduğum cümlenin bu hayattaki gerçeklik payını canlandıramıyordu.

Çok kısa bir an için, başımın döndüğünü anımsadım. Dizlerim, vücudumu taşımaktan pes etmişçesine güçsüzleşti. Kendimi koltuğa bıraktım. Seslerin çok yüksek olduğunu duyabiliyordum ancak gürültüden rahatsız olmuyordum. Korkunç bir uğultu eşliğinde gözlerimi kapattım.

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin