28 - cehennem

470 39 12
                                    

Yutkunurken nefesim bir ceviz büyüklüğündeymiş gibi boğazımda takıldı. Bir an için, hiçbir şey hissetmemek ne demekse, onu hissettim ama bu dünyanın en kısa anıydı, milyonda bir falandı.

"Ama sana aşık oldum, yemin ederim oldum. Her şey çok farklıydı. Evet senden faydalandım, evet ilk başlarda genç ve aşık oluşunu kullandım ama sana aşık olmam o kadar kısa zamanımı aldı ki. Eliza ile gözümün önünde o kadar mutlu olduğunuzu görmek bütün dünyamı değiştirdi buna yemin ederim."

O anın sonrasında, bütün duyguları aynı anda yaşadım. Kalbim sanki camdan yapılmış gibi göğsümden düşüp ahşap zeminde parçalandı. Parmak uçlarım uyuşurken, öfkenin sıcaklığı yüzümden vücuduma yayılıyordu. Hangi birine olduğumu hiç bilmediğim pişmanlıklarım yüzüme tokat gibi anılarımı çarparken, hüzün göğüs kafesimi parçalamak istercesine oturmuştu kemiklerime. Biri boğazımı sıkıyor gibiydi ama karşı koyamayacak kadar çaresizdim, ölmek istemesem de. En sonunda sesim bir fısıltıya dönüştü.

"Çık evimden."

Peter panikle yerinden kalkıp saçlarımı sevmeye çalıştığında, olabildiğince sert bir tokat attım.

"Bana bir daha, sakın dokunma."

Öfkenin sağladığı sıcak göz yaşları yüzümü ıslatırken, yerimden kalktım.

"Morg-"

"Sakın, adımı sakın söyleme."

Elimi alnıma götürüp kendi etrafımda dönmeye başladım. Bir yandan ağlayıp, bir yandan gülüyordum ve bunun peşinden neyi getireceğini bilmiyordum. Bir kahkaha ile sarsıldığımda, kusacak gibi oldum. Gökyüzü yere düşmüş gibi hissediyordum. O kadar yoğun kahkaha atıyordum ki, nefes almak imkansızdı. Ayakta kalabilmek için sandalyeye tutundum.

"Söylememek bana kafayı yediriyordu. Harry'ye aşı-"

Lafını dahi bitirmesini beklemeden gülmeyi kesip üzerine yürüdüm ve omuzlarından ittim. Yalpalayarak koltuğa geri düştüğünde şaşkınlığıma anlam veremiyor gibi bakıyordu.

"Harry'den bahsetmeye kalkarsan seni yemin ederim öldürürüm."

Gözlerimin içinde yanan alevden dolayı görüşüm bile bulanıklaşmıştı.

"Bir gün birine aşık olman ya da biriyle mutlu olman ihtimali bütün vicdan azabımı dindirecekti. Seni başka birinin kollarında görmek hem cennet hem cehennemdi."

"KONUŞMA DAHA FAZLA!"

Hiç düşünmeden yükselttiğim sesim ve bulduğum ilk şeyi ona fırlatışım yüzünden yerinden sıçradı.

"ÇIK DEDİM EVİMDEN!"

"Eliz-"

"SİKTİR GİT ÇIK ŞU KAPIDAN!"

Onu birkaç hamlede geçip, kapıyı savururcasına açtım. Ne yapacağını bilmeksizin öylece duruyor olması, sadece daha çok öfkelenmeme sebep oldu.

"Sana, siktir git, dedim."

Yumruklarımı sıkıp dişlerimin arasından konuştuğumda, aceleyle kapıya yürüdüğünü görebilirdim ama o kadar yoğun nefesler alıyordum ki hiçbir şey göremiyordum, başım dönüyordu.

"Ben..."

"Varlığından haberdar olmak istemiyorum, asla."

Kapıyı suratına çarptığımda, kopan gürültüyle ben bile irkilip yerimden sıçradım. Sonrasında tek yapabildiğim alnımı kapıya dayamak oldu. Ayakta kalabilmek için kapı koluna tutunurken, derin bir iç çekip ciğerim çıkana kadar ağlamaya devam ettim.

"Morgana?"

Annemin sesini duymuştum ama her şey uğultudan ibaretti, o kadar şiddetli ağlıyordum ki, o kadar canım yanıyordu ki bütün duyularımı kapatmıştım. Aldığım her derin nefesten sonra daha büyük bir çığlık koparıyordum ve boğazım yırtılacak kadar çok acıyordu.

Her şeyi, boşuna yaşamıştım. Beynim bana her şeyi boşuna yaşadığımı tekrarladıkça daha çok çığlık atıyordum. Hayatımı boşuna harcamıştım, bir hiç uğruna her şeyimi harcamıştım. O bir hiçti ve ben sırf o mutlu olsun diye bütün mutluluk şanslarımı harcamıştım. Onun yüzünden ve onun sayesinde hissettiğim her şey koca bir hiçten ibaretti. Bütün acılarım, bütün mutluluklarım, bütün heyecanlarım ve bütün hüzünlerim, bütün korkularım ve bütün cesaretim boşunaydı. 

"Morgana sakin ol ne oldu?"

Annemin panikli sesi bir kez daha kulaklarıma dolduğunda, ona tutundum.

"Anne."

Bacaklarım artık beni taşımıyordu, dizlerimin bağı çözüldü. Son bir çığlıkla, ağlayarak, kucağında yere çöktüm. Hiçbir zaman, ölmeyi bu kadar çok istememiştim. Yaşadığımız son yarım saati, bu dünyada hiçbir yere saklayamazdım . Beynimin hiçbir yerine koyamayacak kadar canım yanıyor olsa da onunla yaşayacaktım. Gözümün önünde, her gün bu gerçeğe bakarak yaşayacaktım. Unutması imkansız, düşünmesi öldürücüydü ve bu benim gerçekliğimdi.

Gözlerim kararırken, boğazım yırtılırcasına çığlık atıp ağlarken, ciğerlerim patlayacakmış gibi canım yanarken, aklımdan geçenler aklıma sığmıyordu. Beynimin büzüşüp minicik kalacak kadar küçüldüğünü hissediyordum. Nefes almak istiyordum ama neredeyse imkansızdı. En sonunda, dişlerimi ve yumruklarımı sıkmaya takatim kalmadığını fark ettim. Çenem kasılmaktan yorulmuştu. 

Ben cehennemi yaşamıştım, sadece cehennemi. Hatta, ben yaşamamıştım. Cehennemi yaşamak zorunda bırakılmıştım ve bunun acısını çıkarabileceğim kimse yoktu. 

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin