23 - zor sabahlar

950 70 36
                                    

-11 gün önce

"Mmmhh, mmm..."

Odayı yüksek sesli bir müzik doldurdu. Alarm sesi olduğunu fark etmem uzun sürmemişti ki, Harry'nin üzerimdeki kolu kıpırdadı. Mırıldadığım şarkıyı kestim.

"Onyx?" dedi uykulu sesiyle.

"Gitmedim." diye cevapladım onu hala boş duvarı süzerken. Çıplak karnımı gıdıklayan elini geri çektiğinde, vücudum içeri büzüşüyormuş gibi hissettim ve tekrar cenin pozisyonu aldım.

"Zor bir sabah, değil mi Morgana?"

Geri dönüp ona bakamadım ama canının yandığını hissettiğime yemin edebilirdim. Sesinin tonundan ya da bana sarılamayışından bunu hissedebiliyordum.

"Eliza..." diye fısıldadım göz yaşlarım yastığa düşerken. Tıkanan burnumu çekip, elimi kafamın altına yasladım.

Yataktan kalktığını duyduğumda, gözlerimi sımsıkı yumdum. Ne olacağını kıpırtısızca beklemekten başka hiçbir şey yapmadım.

"Buraya geliş hikayenden başlamak ister misin?"

Adımlarının baş ucuma yaklaştığını duyduğumda gözlerimi açtım. Görüş açımda dar pantolonunun sardığı harika bacakları ve elinde tuttuğu kotum vardı.

"İsterim." dedim kayıtsızca. Sanki beynim yok gibiydi, şu an ne sorsa cevaplayacak gibiydim. Ağrıyan kafamı kaldırıp iki elimle sıkıca yatağa tutunduğumda, hemen önümde diz çöktü. Ellerime değen çarşaf sıcacıktı. Çarşafı ikimizin ısıttığını düşündükçe ömrümden ömür gidiyordu.

"Her şey, her şey çok güzeldi. Yani, sen gitmiştin ve sanki öyle olması gerekiyor gibiydi. Sanki sana gittiğin için kızgın değilmişim gibi, doğrusunu yaptığın için seni tebrik etmek istermiş gibi... Hayatımın aşkıyla beraberdim. Evet ondan ayrı kaldığımda göğsümün ortası sızlasa da iyiyim, hayal ettiğim her şeyi yaşıyordum. Sonra ben, dün sabah..." diye yutkundum soğuk kot sağ ayağımın bileğinden geçerken. O sanki hiçbir şey olmamış gibi bana pantolonumu giydirmeye devam ederken, ağlamadan da olsa konuşmaya devam ettim.

"Dün sabah Peter'a bugünden sonra boşanmak istediğimi söylemiştim." dedim diğer bileğim de kumaş parçasının içinden geçerken. Her şey can yakıcı bir sakinlikteydi. Boğazıma kadar dolu olsam da tek bir damla göz yaşına dahi halim yoktu.

Tek bir noktaya bakarak konuşuyor olmam ve sık sık duraksamam karşıdan görülse muhtemelen deli olduğum düşünülürdü ama Harry hala dünyanın en normal şeyini yaşıyormuşuz gibi davranıyordu. Tek kolunu belime sarıp beni nazikçe ayağa kaldırırken, pantolonumu dizlerimden daha da yukarı çekti.

"Ve sonra?" dedi kotumun popoma tam olarak oturması için yukarı çekiştirirken. Belime sardığı kolunu hiç bırakmadı, sanki bıraktığı an düşecekmişim gibi beni sımsıkı tutmaya devam etti.

"Onunla kalacaktım, onunla kalmak istiyordum ama sonra ne oldu bilmiyorum."

Son gücümle omuzlarına tutunduğumda, beni yatağa geri oturtup düğmemi ilikledi. Karşımda öylece oturaktan vazgeçip, iki koluyla belime sarıldığında, saçlarını okşadım. Ve öylece yere çöküp, kafasını dizlerime yasladı.

"İçim, içim bir şekilde rahat etmedi. Ona, geri döneceğimin sözünü veren bir not yazıp, evime gittim. Yani, evime. Evim olarak ilk bildiğin yere. Amacım sadece biraz kendi kendime kalmaktı ama o salonda durdukça delirecek gibiydim. Aklıma gelen her şey, hayatım, çocukluğum ve gençliğim, sana duyduğum heyecan... Düşündükçe aklımı kaybedecek gibi oldum. Gelip, sana veda edecektim sadece..."

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin