12 - 6021

1.6K 84 13
                                    

-29 gün önce

Bardan çıkmadan önce Paul'ün öfkeli bakışlarıyla son kez karşılaştım.

"Bana kızma."

"Sadece mutlu olmanı istiyorum. Umarım doğruyu seçersin."

Boynumu büküp kapıdan çıktım. Harry'nin beni alması için gönderdiği arabaya atlayıp bekleyişe çekildim. Vicdan azabı çekmemek için düşünmemeye çalışıyordum ama elimde değildi. Bu gece Harry ile olacaktım ve Paul de onunla olduğum yalanına ortak olacaktı. Paul gerçeği bilen tek kişiydi, Peter bile bildiğini bilmiyordu ama biliyordu. Bana karşı bu kadar anlayışlı olmasının tek sebebi buydu. Öyle ki, sırf ortaya çıkmasın diye Effy'nin yanına bile gitmeyecekti. Bütün bunların yükünü nasıl taşıdığımı bilmiyordum ama bildiğim tek şey Harry'nin yanında olmak için deliriyor oluşumdu.

"Arka kapıdan gireceğiz." diyerek arabayı durduğunda kapıyı açmak için yöneldiysem de, benden önce davrandı. Teşekkür edip, gülümseyerek takip ettim. Attığım her bir adımda kalbim de hızlanıyordu. Harry'ye kavuşacak olmam mı sebepti, Peter'a yalan söylediğimden miydi yoksa gizli olduğundan mı, bilemiyordum. Mümkün olduğunca da düşünmemeye çalışıyorum.

"21. kata çıkacaksınız, kat boş. Bay Styles 6021 numaralı suitte sizi bekliyor."

Gülümseyip teşekkür ederek, asansörün 21 numaralı tuşuna bastım ve kapının kapanmasını izledim. Asansör yükselmeye başladığı an göğsümün üzerinden yüzüme doğru yükselen sıcaklığı hissedebiliyordum. Ayakta durabilmek için asansörün demirine tutunup derin nefesler almaya başladım. Harry'nin yüzünü aklımın önüne getirmeye çalışıyordum ama yine de bulanıktı. Ne Eliza'nın ne de Candy'nin yüzü aklımdan çıkıyordu. Vicdanımı Peter'dan çok onlar yokluyordu, bu şüphesizdi. Eliza'nın minik elleri ve Candy'nin hastalıktan çökmüş göz altları lüks bir otelin asansöründe, canıma okuyor, aklımı dövüyordu.

Asansörün kapısının açıldığını fark ettiğimde daha derin bir nefes alıp demiri bıraktım ve omuzlarımı dikleştirdim. Sonra her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Asansörün "0" tuşuna bastıktan sonra kapının kapanmasını beklerken, kendimi, asansörün hemen karşısındaki 6021 numaralı odanın kapısında bulmuştum. Kapıya koşmuştum.

Yuvarlak kulplu kapı kolunun döndüğünü duyduğumda yumruğumu sıktım. Hemen kapının ardında, beni siyah tişörtüyle Harry karşıladı. Sevdiğim bukleli saçları, topluydu? Seviyor muydum? Bana bakarken çatılan şu kaşlarını seviyor muydum? Merakla parlayan, yeşilini asla kelimelere dökemeyeceğim gözlerini seviyor muydum? Birbirine bastırdığı, pembe dudaklarının kıvrımlarını seviyor muydum?

"Gerçekten geldin."

Dikkatle izlediğim dudakları bu cümleyle aralandı.

"Gelmemeli miydim?"

Sorduğum sorunun cevabı basitti, gelmemeliydim. Bu konuda hiçbir fikri olmadığı için beni hazırlıksız yakalayarak kolunu belime dolayıp beni kendine çekti.

"Geleceğini biliyordum." dedi şeker kokan nefesini yüzüme üflerken. Kollarımı göğsüme yaslamıştım, güç bela omuzlarına tutunduğumda burun burunaydık. Muhtemelen ikimiz de dudaklarımızın tadını tekrar almak için çıldırıyorduk. Peki, en azından ben, onunla öpüşmek için olduğum yerde ölebilirdim. Neyse ki aklımdaki her şeyi, beni daha fazla bekletmeden, öpücüğüyle dağıtırken, beni kendine daha çok bastırdı. Zihnim bomboşken, güç bela ayağımla kapıyı kapattım ve beni sertçe kapıya çarpmasına izin verdim. Ne yaptığımı bilmiyordum ama ne yapmak istediğimi biliyordum. Daha önce hiç bu kadar sorumsuz davranmamış ya da kontrolü kaybetmemiştim, fırsatını bulmuşken kendimi kaybediyordum, hepsi buydu.

normal 21 // hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin