5. Bölüm

252 170 53
                                    

Küçük bir bilgi: Dera Bölgesi, yapı itibariyle özel bir yerleşim birimidir ve orada yaşayanların büyük bir çoğunluğu Ehl-i Beyt torunlarıdır. Yani çoğunluk Peygamberimiz (s.a.v)'in soyundan gelmektedir diyebiliriz.

***

15 Mart 2011

Ailece yapılan güzel bir kahvaltının ardından kimimiz okula, kimimiz işe, kimimiz ise dolaşmaya gittik.

O gün dersimiz öğlendi.

Okula giderken yolda sınıftan arkadaşım Agah'ı gördüm. Yanına yaklaştım ve kornaya bastım. Başta bir miktar irkildi. Camı açıp "atla," dedim.

Arabaya bindi. "Günaydın," dedi gülerek.

"Günaydın, n'aber?"

"İyi Allah'a şükür, seni sormalı?"

"İyi diyelim, iyi olalım."

"Sınavlar nasıldı?"

"Ona da iyi diyelim, iyi olsun. Senin?"

"Aynı şekilde. Durumlar nasıl?"

"Ne konuda?"

"Arkadaşın..."

"Hâlâ bir gelişme yok. Bekliyorum ben de."

"Anladım kardeşim."

Okula geldiğimizde bir kalabalık karşıladı bizi. Gözlerimizi kalabalığa doğru dikmiştik. "Ne oluyor?" dedi Agah. "Bilmiyorum ki, gel bakalım."

Arabayı park ettim, arabadan indik ve kalabalığa yöneldik.

"Hayırdır gençler?" deyip kalabalığa karıştım. Üst sınıflardan birinin elinde bir gazete vardı. "Olay çıkmış," dedi kalabalığın içinden bir ses. "Ne olayı?"

Gazeteyi tutan kişiye yaklaşıp "bakabilir miyim," dedim ve elimi uzattım. "Bak bakalım," deyip gazeteyi elime verdi.

Kocaman bir başlık: Dera halkı ayaklandı!

Haberi okuyuşum ile orada bulunan bir koltuğa yığılışım bir oldu.

Dera'daki aşiretlerin reisleri, yazdıkları iktidar karşıtı yazıdan ötürü içeri alınan çocukları almak için Dera'nın istihbarat sorumlusuna gitmiş ancak hakaretle karşılaşmışlar. Ve tabii kardeşim gibi sevdiğim çocukluk arkadaşımın da aralarında bulunduğu içeri alınan çocuklara ağır işkenceler uygulanmış olması da cabası.

Bunun üzerine halk bu duruma tepki göstermiş ve 1000 kişilik bir grup halinde çıkmış sokağa. Çocukların bırakılmamasını ve aşiret reislerine yapılan bu hakareti protesto etmişler.

Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilememiştim. O ana dair hatırladığım tek şey az önce görmüş olduğum kalabalığın benim etrafımda toplanmasıydı.

Sanırım fenalaşmıştım, kendimi revirde buldum. Gözümü açtığımda yanımda dayım vardı.

"Dayı," dedim halsiz bir ses tonuyla. O an kendimi tutamadım. Gözlerim dolmuştu.

"Ensar'ım, iyi misin?" dedi dayım.

Duvara doğru dönüp gözlerimi ovuşturdum.

"Dayı, haberi gördün mü?" dedim sesim titreyerek.

"Gördüm," deyip derince bir nefes aldı.

Yattığım yerden doğruldum önce, daha sonra ayağa kalktım. "Dayı, ben gidiyorum."

MUKADDERATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin