2. Bölüm

452 213 71
                                    

26 Ocak 2011

İçimi bir korku kaplamıştı. Yusuf'a mesaj attım, fakat tehlikeli işlerle uğraşmaya dalmış olsa gerek, cevap vermiyordu.


***


Zorlukla uyuduğum gecenin sabahında içimdeki korku uyuyarak geçirdiğim her dakika büyümüştü sanki. Kalkar kalkmaz ilk yaptığım şey telefonuma bakmak oldu. Ne bir mesaj vardı, ne de bir cevapsız arama. Yapabileceğim tek şey kötü bir şey olmasın diye dua etmekti, ki zaten öyle yapmıştım.

Kendime gelmek için yıkadığım yüzüm, sanki benim kontrolümden çıkmıştı. Benden bağımsız hale gelmiş gibiydi. Tamamen istem dışı somurtuyordum.

"Umarım bu konu başımızı ağrıtmaz," diye geçirdim içimden. Sonrasında dalgın bir vaziyette kahvaltı sofrasına oturdum.

Dayım beni çok iyi tanıyordu. Önüme bakıyordum fakat gözlerini bana diktiğini hissedebiliyordum. Başımı kaldırıp bakışlarımı ona çevirdiğimde, "hayırdır?" dercesine başını sallayıp tek gözünü kırptı.

Bir şey demeden önüme döndüm, ağzıma birkaç lokma attıktan sonra "afiyet olsun," deyip masadan kalktım. "Oğlum yemedin hiçbir şey," dedi annem. "Okulda yerim annem ya, aç değilim."

Ellerimi yıkamak üzere lavaboya gittim, iki dakika geçmeden dayımın sesi duyuldu. "Dökül bakalım," dedikten sonra sanki kaçmamı engellemek ister gibi kapının önüne geçip kollarını birbirine bağladı.

"Bir şey yok dayı ya," dedim aynadan yüzüne bakarak. "Hadi ordan, dayın var karşında. Anlat hadi, kız mevzuları mı yoksa?"

"Yok be dayı, işim olmaz."

"Ne o zaman?"

Ellerimi kurulayıp dayıma döndüm. Cebimden telefonumu çıkarıp, Yusuf'un attığı fotoğrafı gösterdim.

Gözlerini kısarak fotoğrafa bakarken aynı zamanda fotoğrafta yazan yazıyı sesli bir şekilde okuduktan sonra "ne bu?" dedi.

"Arkadaşım attı dün."

"O mu yazmış?"

"Sanırım evet."

"Yalnız arkadaşın yaptığının farkında değil galiba, kimliği bir tespit edilse..."

"Ne olur?"

"İçeri alırlar muhtemelen."

Derin bir nefes aldım.

"Dayı içimde kötü bir his var," dedim.

"Söyle arkadaşına, başına dert olmadan önce o yazıyı yok etsin."

"Cevap vermiyor."

"Okula gidince ararsın tekrar. Sahi okul demişken..."

Cümlesini bitirmesine izin vermeden "geç kalacağım ben, haydi görüşürüz dayı," deyip evden çıktım. Annem "Allah'a emanet ol!" diye bağırdı. "Siz de anne, görüşürüz."

Arabaya biner binmez ilk işim Yusuf'u aramak oldu. Açacağını düşünmezken "alo," diye bir ses duydum. Hemen telefonu hoparlöre alıp "Yusuf, ne yapıyorsun? İyi misin?" dedim. "İyiyim kardeşim, okuldayım. Sen?" "Okula gidiyorum. Yusuf o yazıyı kim yazdı?"

Biraz bekledi. Ardından "biz yazdık arkadaşlarla," dedi.

"Hangi arkadaşlar?"

"Okuldan arkadaşlar."

"Nereye yazdınız peki?"

"Okulun duvarına."

"Oğlum siz kafayı mı yediniz? Aksiyon mu arıyorsunuz hayırdır?"

"Ne alakası var? Biz sadece içimizdekini dışa vurduk."

"Ha o kadar kolay yani. Yusuf o yazıyı imha edin kardeşim. Bak eğer biri görürse başınıza bela olur."

"Umrumda değil Ensar, gerçekten umrumda değil."

Şaşırmıştım. Bu benim tanıdığım Yusuf olamazdı. Yusuf bile bile kendisini tehlikeye atmazdı. Birileri aklına girmiş olmalıydı.

"Kardeşim bak, sana zarar gelsin istemiyorum."

"Biliyorum."

"Ne olur bak, hatrım için..." cümlemi bitiremeden telefon kapanmıştı.

Okula vardığımda, sinirliydim. Arabanın kapısını sertçe kapatıp hemen sınıfa çıktım. Gerginliğim yüzüme yansımış olacak ki, herkes neyim olduğunu soruyordu. Ben de sınav stresi deyip geçiştiriyordum.

***

Yarı ayık, yarı dalgın bir kafayla çıktım sınavdan. Sanırım en kötü sonucumu alabilirdim.

Aradan birkaç saat geçti. Öğle yemeği için sınıftan arkadaşlarla bir kafeye gitmiştik. Sohbetin arasında telefonum çaldı. Arkadaşlardan müsaade isteyip telefona baktım. Yusuf'un kardeşi Elif arıyordu.

Telefonu açtığımda ağlıyordu. "Ne oldu?" dediğimde ise biraz duraksayıp "abim..." dedi, "abimi içeri almışlar."

MUKADDERATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin