7. Bölüm

222 145 83
                                    

Cenaze günü gelip çattığında, bir burukluk vardı içimizde.

Dayım gitmişti artık, yoktu. Bunun sonucunda içimde tarifi olmayan bir yalnızlık hissi doğdu.

Aslında şöyle bir bakarsak, insanın her şeye rağmen yalnız olduğu gerçeği, kabullenilmesi zor ve bir o kadar da kaçınılmaz.

Cenaze evi dolup taşıyordu. Evin bahçesinde daha önce görmediğim birçok insan vardı. Dayımı tanıyan veya tanımayan, birsürü insan gelmişti onu son yolculuğuna uğurlamaya.

Herkes salondaydı. Salonun kapısının yanındaki kahverengi merdivenlerden yukarı çıktım.

Merdivenlerin sağ tarafındaki odaya baktım buğulu gözlerle. Dayımın odasıydı burası.

Kapının kolunu tuttum önce. Anılarım canlandı gözlerimin önünde. Yavaşça kapıyı açtım. Dayım sevmezdi öyle kuru kalabalığı. Bir yatak, bir dolap, bir masa, kitaplık, bir de elinden düşürmediği gitarı. Odası bundan ibaretti.

Düşünüyordum. Dayımla yaşadığım güzel günleri, hatta henüz yaşayamadığımız günleri...

"Daha final haftam bitmemişti, bitince gezecektik birlikte," deyip ağlamaya başladım.

İçimden birsürü şey geçiyordu. Duygularım da aklım kadar karışıktı.

Ben oturmuş ağlarken, abim girdi odaya. Gözleri şişmişti. Ama yine de güçlü görünmeye çalıştığı her şekilde anlaşılıyordu.

Hiçbir şey söylemeden yanıma oturdu. Sonra sımsıkı sarıldı bana.

"Abi, kalbim çok acıyor," dedim ağlayarak.

"Biliyorum kardeşim, biliyorum..."

***

Vakit gelmişti. Önce ölü yıkanacaktı, sonra cenaze namazı kılınıp toprağa teslim edilecekti.

Abim ve babam,  gasilhaneye gitmek üzere arabaya binecekken abim bana baktı ve "gelmiyor musun," dercesine başını salladı. "Hayır," dedim. Babam arabadan inip yanıma geldi. "Neden gelmiyorsun?"

Yere baktım. "Ben dayanamam dayımı öyle görmeye," dedim.

Babam sırtımı sıvazlayarak "güçlü ol," dedi ve arabaya bindi.

"Allah'ım sen güç ver!" diye dua ettim.

Dualar okundu, ölü yıkandı, ve nihayetinde mezarlığa gelindi.

Dayımı toprağın altına gömecektik. El birliğiyle sırtladığımız tabutu, onun için hazırlanmış olan mezarın yanı başına bıraktık önce. Sonra kefene sarılı olan dayımı çıkardılar tabutun içinden, dualar eşliğinde toprağa verildi.

Benim hiç gücüm yoktu. Ruhsuz gibiydim sanki.

Herkes baş sağlığı dileyip uzaklaşıyordu mezarlıktan.

Geriye sadece biz kalmıştık.

Toprağa sarılıp ağlıyordu annem. Yanına gidemedim. Uzaktan izledim sadece.

Hiçbir zaman ağlarken görmediğim babamı, ilk kez ağlarken gördüm. Ailece çok severdik dayımı, o yüzdendi bu haklı hüznümüz.

***

Mezarlıktan ayrılıp eve gelmiştik. Telefonlar susmak bilmiyordu.

Hiçbir şey yapmadan odama gittim yine. Telefonumu sessize alıp, yatağıma uzandım.

MUKADDERATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin