1. Bölüm

661 236 160
                                    

Güneş batmak üzereydi. Gökyüzü kusursuz maviliğini bir kenara bırakıp kızıl tonlarına kucak açmış, adeta bir sanat eserine bürünmüştü.

Okuldan çıkmış, arabama doğru yönelmiştim. Üzerimde final haftasına girmiş oluşumuzun gerginliği vardı. Bir an önce eve gidip, tabiri caizse kendimi dünyadan soyutlamak ve hunharca ders çalışmak istiyordum. Hayallerimdeki mesleğe kavuşmayı dört gözle bekliyor, bunun için çabalıyordum.

Tam arabanın kapısını açmıştım ki, arkamdan biri seslendi. Sınıftan arkadaşım Asım idi. Arkamı dönüp "efendim," dedim. "Çıkışta biraz takılacağız, sen de gelsene," dedi. Kaybedecek zamanımın olmadığının bilincindeydim. Ve maalesef teklifini geri çevirmek zorundaydım.

"Dostum ya, teşekkürler teklifin için. Ama çalışmam lazım," dedim ve bunu dediğim sırada Asım'ın yüzünde bunu diyeceğimi bildiğini belli eden bir ifade oluştu. "Evet, anlaşıldığı üzere hiç şaşırmadım. Kardeşim biraz sosyalleş artık, hayat ders çalışmaktan ibaret değil."

Aslında haklıydı, fakat idealleri olan bir insan için hayat çalışmaktan ibaretti.

"Final haftası bitsin, söz veriyorum sizi ben gezdireceğim," dedim. "İyi madem, sana iyi çalışmalar," deyip az ileride bekleyen arkadaşlarının yanına gitti. "İyi akşamlar," diye bağırdım ve arabama bindim.

Ders çalışmak dışında en sevdiğim eylem araba sürmekti, bu kesinlikle sorgulanamaz bir gerçek. Bir yandan araba kullanırken bir yandan şarkı mırıldanıyor, kendi çapımda eğlenip motive olmaya çalışıyordum.

Evin bahçesine yaklaştığımda, dış kapının önünde kime ait olduğunu bilmediğim bir araç gördüm. Arabayı park edip önce araca, daha sonra evin bahçesine baktım. Eve doğru yöneldiğimde annemi gördüm. Çardakta oturmuş, biriyle konuşuyordu. Ağır adımlarla yanlarına gittim. Annemin karşısında oturan beyefendi başını bana çevirdiğinde, çok sevdiğim dayımın uzun bir zaman sonunda bize geldiğini fark ettim.

"Oo dayı, hoş geldin!" dedim neşeli bir ses tonuyla. "Oo yeğenim, hoş buldum!" diye karşılık verdi. Esprili ve neşeli kişiliğinden hiçbir şey kaybetmemişti.

"İmaj değiştirmişsin," dedim.

"Değişiklik yapayım dedim, olmuş mu?"

"Yakışmış."

Meşhur sarılışımızı gerçekleştirdikten sonra, "evin önündeki araba senin mi yoksa?" dedim gülerek. "Aynen öyle, yeni aldım. Artık birlikte gezeriz bol bol," deyip anlamsızca kahkaha attı. O güldükçe ben gülüyordum, ben güldükçe o gülüyordu. Dayımla aramızda farklı bir bağ vardı. "Hayırlı olsun, gezeriz tabii. Ama ben bir üzerimi değiştirip geleyim," deyip odama çıktım.

Yemek yemek için aşağı indiğimde çoktan herkes masaya oturmuş, beni bekliyordu. Sohbet almış başını gidiyordu. Bir an önce ders çalışmak için alelacele yemeye başladım. Ablam şaşırmış bir ifadeyle bana dönüp, "kıtlıktan mı çıktın Ensar? Az yavaş ol," dedi ve güldü. "Ders çalışmam lazım ya," deyip bir lokma daha attım ağzıma. "Ee, doktor olmak kolay değil öyle," dedi ablam. Bunun üzerine babam, "bilmez miyiz doktor hanım?" deyip gülümsedi.

"Afiyet olsun herkese," dedim ve yukarı çıktım. Neyseki dayım her gelişinde en az on gün bizde kalıyordu. Final haftası biter bitmez dayımla gezecektik. Tabii arkadaşları da unutmamak lazım.

Ellerimi yıkadıktan sonra elime kahve bardağımı alıp odama girdim. Sağ elimle bardağı tutarken, sol elimle sağ cebime uzanıp cebimden çıkardığım telefonumu yatağıma fırlattım.

Tam bardağı masanın üstüne koymuş, masanın başına oturmuştum ki, telefonuma gelen mesaj sesi tüm dikkatimi dağıtıverdi. Mesaj eskiden burada, şimdilerde ise Dera'da oturan çocukluk arkadaşım Yusuf'tan gelmişti. Bir fotoğraf atmıştı. Başta anlam veremedim, fakat daha sonra olayın ciddiyetini fark eder etmez onu aradım. Telefonu açtı. "Yusuf," dedim endişeli bir ses tonuyla. Ses vermiyordu. Kapatıp tekrar aradım, yine ses yok.

Kalp atışlarım hızlanmıştı. Fotoğrafa tekrar baktım, Arap dünyasında en çok kullanılan slogandı bu.

"Halk düzenin yıkılmasını istiyor."

MUKADDERATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin