Aşk Pırıltıları

72 3 0
                                    

  O berbat günün üzerinden bir hafta geçmesine rağmen ben hala kendime gelemedim ve o günden sonra eve gitmemeye başladım. Çünkü ben artık  sadece biyolojik yoldan babam olan o adamı görürsem gerçekten hiç bir şey olmamış gibi davranamazdım.
  Bir haftadır şirkete bile uğramıyordum.Telefonumu kapattım,kendime yeni bir ev aldım ve hiç kimseye adresimi vermedim.Tabiki numaramı da değiştirince iyice ulaşılmaz bir insan olmuştum.
  Şimdi ne mi yapıyorum?Penceremin karşısında bir koltuğun üzerine,üzerimde polar battaniyemle ve elimde kahvemle yağan yağmurun nasıl denizle birleştiğini,cama vuran damlalarını,gözümden akan tek tük gözyaşlarımı arada beceriksizce sol elimle silip tekrar aynı manzarayı izlemeye devam ediyorum.
  Bir düşününce aslında aile olarak pek de güçlü bir bağımızın olmadığını anlamak o kadar da zor değil.Fakat insan ne kadar kendini kandırsa da hayallerini yaşamak istiyormuş ve o hayalleri yaşayabilmek için çevresindeki insanları kendi beyninde değiştiriyormuş.
  O pencerenin önünde 2 saat kadar oturduktan sonra çalan kapının sesiyle kendime geldim.Oflayarak kapıyı açtığımda karşımda hiç beklemediğim bir insan duruyordu .Cem.

-Cem.Senin burada ne işin var?

-Öncelikle günaydın.

  Dedi ve elindeki market poşetleriyle içeriye girdi.Elindeki poşetleri tezgaha bıraktı ve içlerinden bir şeyler almaya başladı.Bense olayın şokundan zar zor konuşabilmiştim.

-Günaydın.

  Yüzüme bakmadan konuşmaya devam etti.

-Hayal sana bir şey soracağım?

-Sor.

-Fesleğenli omlete ne dersin?

  Ne demeye ve ne yapmaya çalıştığını merak ederek konuştum.

-Cem sen ne yapıyorsun?

-Hmmm.Anlaşılan tatil sana yaramamış.Şimdi bak tanıştırayım.Bu fesleğen ve bu da yumurta.Bunlar ve bir kaç tane malzeme daha birleşince fesleğenli omlet oluyor.

  Bir elinde fesleğeni diğerinde de yumurtayı tutarak kahkaha atmaya başladı.Bende gülümseyerek omzuna yumruk attım ve o da <o> deme demeye başladı.

-Dalga geçme benimle!

-Tamam.O zaman ciddi durmaya çalışayım.

  İkimizde birbirimizin gözünün içine bakarak ciddi durmaya çalıştık.Fakat,bu pek de uzun sürmedi.Kahkahalarla Cem'e yağı uzattım.

-Tamam.Kabul o zaman sen omleti  yapıyorsun ve ondan sonra beni rahat bırakıyorsun.Ha bu arada da benim burada olduğumu da hiç kimseye söylemiyorsun.

-Orasını hallolmuş bil de açıkçası buradan gitmek gibi bir niyetimin olduğunu pek söyleyemem.

  Karşısına dikilip konuştum.

-O nedenmiş?

  İki elini omzuma koydu.

-Şöyle söyleyeyim...şimdi senin şu an içinde bulunduğun durumu en iyi bilen insan benim.

-Yani?

  Sağ elinin iki parmağını alnına   götürüp hazır ola geçti.

-Ben Sebastian!Emrinizdeyim efendim!

  Gülümsedim.

-Hmm.Rahat ol asker Sebastian.

-Askeri oldu değil mi.

  Şeytani gülümsememi takınıp sorusunu yanıtladım.

-Biraz olmuş olabilir.O zaman asker Sebastian,sen bu malzemeleri dolaba yerleştir,kahvaltıyı hazırla.Ben de üzerimi giyinip geliyorum.

-Hemen.

  Dedi ve önümde eğildi.Ben de hiç durumu bozmadan reverans yaptım ve gülümseyerek odama gittim.
  Üzerime dar bir pantolon ve uzun kollu tek kolu omzumdan aşağı sarkan sarı kazağımı giydim.Makyajımı yapıp takılarımı taktım.
  Aşağı inerken omletin ve kahvenin kokusuyla adımlarımı hızlandırdım.Son basamağı da indikten sonra olduğum yerde kaldım.Sonra kendimi toparladım ve masaya sanki bir hafta aç kalmış bir insan gibi koşarak gittim.
  Masaya oturup hemen kahvemi yudumlamaya ve daha sonrada tabağımdaki omleti yemeye başladım.

-Cem...omlet müthiş olmuş ya.

-Beğenmene sevindim.

  Dedi ve karşımda ki sandalyeye oturup o da yemeye başladı.Bu sırada çalan telefonumun sesiyle ayağa kalktım.Ekranda Clara'nın adını görünce hemen telefonu açtım.

-Clara.

-Hayal...sen nasil bir arkadassin ya!İnsan demez mi hiç ben en yakin arkadasima numarami vermeyi unuttum diye.Kiriliyorum ama.

-Clara canım ben gerçekten çok özür dilerim ama sen benim numaramı nereden buldun.

-Bulurum ben.Hatirlatayim tek dedektifleri olan avukat siz değilsiniz Hayal Aydin.Eee ne yapiyorsun?

-Fesleğenli omlet yiyorum.

-Öyle değil!

-Nasıl gidiyor Türkiye?Ask var mi ask?

-Yok aşk meşk Clara!Kızım ben sana daha kaç kere söyleyeyim inanmadığımı.Ha bu arada yanıma yolladığın dedektif süsü verilmiş damat adayının da senin eserin olduğunu biliyorum.

-Aaa ama bak var ya cok yakisikliydi.

-...

-Cevap vermediğine göre değildi.

-Yakışıklı falan değildi Clara.Neyse Türkiye'ye tekrar dönüş ne zaman?

-Patlatayim mi bombayi?

-Gönder gelsin.

-Haftaya oradayim.Sanirim iki ay boyunca orada çalişacağim.

-E bu süper bir haber.Fakat üzgünüm canım ama benim kapatmam lazım görüşürüz.

-Görüşürüz.

  Gülümseyerek Cem'in yanına gittim.

-Arkadaşın sana koca aramakta ısrarcı gibi galiba.

-Öyle biraz ama benim aşka inanmadığımı bildiği halde aşık olmam için elinden geleni yapıyor.

-Türkiye'ye mi dönüyor?

-Evet.İtalya'dan gelecek ve sanırım iki ay bizim büroda çalışacak.

-Çok yakınsınız herhalde.

-Evet...öyleyiz.Eee ne yapıyoruz Sebastian beni evden çıkarabilmek için ne gibi düşünceleriniz var?

-Söyleyeyim o zaman şimdi sen ve ben buradan çıkıyoruz,önce bir kafeye gideriz,sonra da sahile ineriz nasıl fikir?

-Sahil işi okey ama aynı şeyi kafe için söyleyemem.Kafe değil de ben bir yer buldum oraya gidelim.

  İki elini teslim olurmuşcasına kaldırdı.

-Patron sensin.Sen ne dersen tamamdır.

-O zaman önce benim bulduğum yere gidelim.

-Sonra da sahile.Hem bak orada bir balıkçı var süper bir şey ya.Biraz dolaştıktan sonra oraya geçeriz.

-Kabul.

Oyunumuz Hayat/TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin