BÖLÜM 32

4.8K 92 29
                                    

Aman Tanrım! Klaus bana çok büyük bir oyun içerisindeydi. Üstelik bu saatten sonra Jose'ye olanları anlatsam bile bana inanmaz çünkü anında söylemedim. Yatakta bir sağa bir sola dönerek kendimi uykunun kollarına bırakmaya çalıştım. Ama tatlı şey bu gece beni içine çekmedi. 

***

Sabah uyandığımda gözlerimin altında mor halkalar oluşmuş, gözlerimse kıpkırmızı olmuştu. Geceleyin bir türlü uykuya dalamamıştım. Daldığımda ise her saat başı uyandım. Kesintisiz uykuya daldığımda ise sanırım saat 7 falandı. Geç uyandığım için staja geç kalacaktım. Kahvaltı bile etmeden evden çıktım. 

Odama girdiğimde ise masamın üzerinde bir buket çiçek vardı. Jose dün gece geçirdiğimiz güzel zamandan dolayı teşekkür etmek istemiştir. Çiçekleri alıp kokladım. Birkaç kez içime çektikten sonra kenara iliştirilmiş notu farkettim. Kartı zarfından çıkarıp okudum. 

Senin kadar güzel olamasalar da umarım bu güzel demeti kabul edersin. Seni görmek için sabırsızlanıyorum.

-Klaus

 Klaus o kadar hasta bir insan olmuş ki benim staj yerime çiçek göndermeye bile cüret etmiş. Lanet olsun ki sırf bu çiçekleri Klaus gönderdiği için çöpe atmak zorunda kalacağım. Büyük bir sinirle kartı yırttım. Küçük parçalara ayrılmıştı ki elimden masaya silkeledim kalıntıları.

"Jessica." 

Ah. Çiçekleri arkama alarak önümü döndüm. Neyse ki gelen Jose değil de Chris. 

"Chris." 

"O çiçekler de ne öyle?"

"Şey, onlar mı? Onlar şey ya..." 

"Benimki de soru sanki. Kesin Jose'dendir." Sanki yüzü düşmüş gibiydi. Ama niye yüzü asılsın ki? Bana öyle gelmiş olmalı. Ayrıca konumuz bu mu şimdi, banane. Paçayı iyi kurtardım. 

"Evet, Jose işte." 

"Neyse, ben derse giriyorum. 5 dakikaya sınıfta ol. Bugün Shakespeare'ın 66. Sonesi'ni geniş çaplı inceleyeceğiz. Umarım konu hakkında bilgi birikimin vardır." 

"Elbette ki var. En popülerlerinden birisi ki öyle olmasa bile bir İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi olarak bilmiyor olsaydım kendimden utanırdım."  

"Güzel. Hadi oyalanma." diyerek odadan çıktı. Ben de masanın üzerindeki yırtılmış kağıt parçalarını ve çiçeği alarak çöp kutusunu boylamasını sağladım. Gerekli dosyaları da alarak odadan çıktım ve sınıfa girdim. Chris beni görünce sınıfa dönerek "Evet arkadaşlar, Jessica da geldiğine göre başlayabiliriz. Bugün büyük şairlerden Shakespeare'ın çok ünlü bir şiirini işleyeceğiz. İçinizden belki bilenler vardır. 66.Sone." dedi.

Sınıftan Marry isimli bir kız " Bay Pheys, o bilinmeyecek bir şiir mi? Açıkçası Shakespeare'ı Shakespear yapan bir eser olduğunu düşünüyorum." dedi.

Adam isimli öğrenci de "Marry'ye daha fazla katılamazdım." diye ilave etti. 

Sonra bir başkası daha ayağa kalkarak "En sevdiklerimden birisi." dedi. Giderek herkes aklındaki fikirleri söylemeye devam ederken Chris konuyu uzatmamak için "Pekala, anlaşılan herkesin çok sevdiği bir şiir. Şimdi izninizle şiiri Jessica'nın okumasını istiyorum. Bizim için okur musun?" diyerek sorusunu bana yöneltti. 

"Memnuniyetle Bay Pheys." diyerek masanın üzerinden kitabı aldım ve şiiri okumaya başladım. Ezbere bilmediğimden değil elbette ki biliyorum. Ama kimse değerli satırları karıştırmak  istemez. 

'Tired with all these, for restful death I cry, 

As, to behold desert a beggar born, 

Alışılmamış DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin