7 | MEYUS

7.9K 185 117
                                    

Boy Epic, Scars

🍁

Uras'a baktım.

Belki sadece yanında durmam önemliydi onun için.

Bir kozdum lakin ne için kullanıldığımı bilmiyordum. Kırmaktan parçalamaktan çekinmiyordu. Nefret ? Bunu sormama dahi hacet yoktu. Nefret edecek kadar görmüyordu bile beni.

Deniz'in nasıl bu duruma geldiğini anlayabiliyordum. Fakat nasıl olur da ona böyle büyük bir acı yaşatmış olan o adam için dostluğumuzu harcamıştı? hiçbir zaman öğrenemeyeceğimi mi düşünüyordu? Tüm kötü anlarımda yanındaydı. Benimle, benim için, benden daha çok savaşmıştı. Bunu sadece yanımızda olabilmek için mi yapmıştı yoksa gerçekten dost olduğumuz için mi, zihnim bir sonuca varmamı engelliyordu. Yine de acısına bir anlam yüklemek istemedim. Uras'ın ona düşman gözüyle bakıyor olması, bendeki değerini öldürmüyordu. Ona kin besleyemiyordum. Acısını ondan uzakta, onun için, onunla paylaşıyordum. Bunun farkında bile değilken. Belki de Deha'yla baş başa verip bir şeyler planlarken.

Arabayı sert bir manevrayla kırarak boş bir patika yolda ilerlemeye başladı.

Uyumak istiyordum. Sadece birkaç dakikalığına da olsa güvende hissederek uykuya dalmak istiyordum. Bunu ondan dilenebilir miydim? Bana olan nefretini yutabilir miydi?

"Bir gün de olsa," diyerek fısıldadım. Yoldan gözlerini ayırmadan, kendini hiç bozmadan, sanki konuşan bir insan değilmiş gibi, sanki yokmuşum gibi umursamadan beni. Yutkundum. Bunu ondan istemek zordu. Biraz korkutuyordu da. "Duramaz mısın?"
Arabayı bir tümsekten geçerken yavaşlatmamış olması, yerimde sarsılmama sebep olmuştu. Tümseği görmemişti, ya da göremeyecek kadar düşünce doluydu zihni.

"Durmam." dedi. Sesinin üzerine kapatılmış bir kavanoz var gibiydi. Beni duymuş olması içimde bir çiçeğin köklerinden toprağa tutunmuş olması gibi sağlam bir his yaratmıştı. Lakin sapından tutarak çiçeği var gücüyle çekmesiyle birlikte o hissin köreleceğini de biliyordum. Yarattığı her hissi yok etmek onun elindeydi.

"Durmazsan, ölecekmişim gibi."

Bakışları bana döndü. Gözlerinin ardında, cennetin azgın şelalelerinden akan o suların birbirine çarpışını gördüm.

"Ölmeyeceksin." dedi. Buna farklı anlamlar yüklemek öylesine basitti ki. Bense durup buna güldüm. Komik değildi. Bana güven vermek için söylediğini biliyordum. Gözlerim kapanıyordu neredeyse fakat direniyordum. İzlediğim, duyduğum ne varsa zihnimi ezecekmiş gibi hissediyordum. İlk kez bir ölüme şahit olmuyordum fakat ilkini atlatmamın da pek kısa sürdüğü söylenemezdi.

"Uyumak istiyorum."

"Uyu o zaman."

Başımı ona çevirdim. Arabayı bir evin önünde, tekerleklere çığlık attırarak durdurdu. Kontağı kapatırken, uslu bir çocuk gibi onu izliyordum.

"Beni uyutur musun?"

Anahtarı yuvasından çıkartırken eli direksiyonun altında asılı kaldı. Üzerinden çıkardığı ceketinin yerinde siyah bir tişört vardı ve buradan baktığımda bile kaslarının gerildiğini görebiliyordum. Sırtındaki kanatları dahi kabarırken başını kaldırıp bana baktı. Usul usul onu seyrediyordum. Meleklerin varlığının gölgesine, güzelliği çentik atıyordu.

Yutkundu ve hareketleri eski hızını kazanarak onu ceketini giymeye zorladı. "Beni annen mi sanıyorsun?"

Omuz silktim. "Bu durumda böyle bir şey isteyebileceğim kimse yok."

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin