☆Özgü'den☆
"Neyse ne. Gidelim artık." dedim yüzüne bir kez bile bakmayarak.
"Peki, prenses." Bana prenses demesi gıcığıma gitmeye başlamıştı. Bence farkında, o yüzden yapıyor.
Yanımıza Dicle gelince Baran'ın kolunu dürtüp "Hadi." dedim sinirle.
"O zaman zengin kalkışı." diyerek ayaklandı. İnce espri. Komik değil.
Arkadaşlarıyla vedalaştı. Çıkacaktık ki Dicle'nin sarılmasıyla olduğum yerde kaldım. Yardım istercesine baktığımda 'Ölmezsin' der gibi baktı bana.
"Geri gelecek misin?" dedi Dicle gözleri dolu dolu olmuşken.
Bu kadar kolay üzülebilmesine şaşırmıştım. "Noldu şimdi?" dedim göz altlarına dokunarak.
"Benim hiç arkadaşım yok. Hepsi böyle senin gibi kaçtılar." dediğinde itiraz ettim.
"Kaçtığım nereden çıktı? Hadi diyelim kaçıyorum, senden olduğu nereden çıktı?" dediğimde gözleri parladı.
"Yani bu geri geleceğin anlamına geliyor." dediğinde topaelamaya çalıştım.
"Bilmiyorum. Ben buraya ait değilim. Bir bana bak, bir de etrafına. Ama belki sen benim ait olduğum yere gelirsin." deyip gülümsedim.
Kolunu sıvazlayıp "Hadi eyvallah." dedim. Biraz kaba olduğunu fark edip "Hoşçakal." diye düzelttim.
Baran'ın yanına gidip kulağına "Bilerek mi yaptın?" dedim.
"Kız kardeşim gibi. Kardeşimin yalnızlığına göz mü yumacaktım?" dediğinde hak verdim.
"Aynısı Özge'ye olsa sen böyle yapmaz mıydın mesela? Gerçi ben meydanı sana bırakmaz, kendim ele alırdım ama benim olmadığımı var say." dedi.
"Ben zaten 17 yıldır senin olmadığını var sayıyorum." dediğimde sinirle önüne dönüp yürümeye devam etti.
Kendisi de öyle yapmıyor mu? Beni yoksaymıyor mu ki bu sinir?
"Ne? Sen de aynısını yapmıyor musun?" dediğimde cevap alamadım.
Ondan bir cevap almaya çok da meraklı değildim. Arabaya bindiğimizde konuştu.
"Evine mi bırakayım seni?" dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Evimin yerini sana verecek değilim. Sen kendi gideceğin yere git, ben oradan hallederim." dediğimde başını salladı.
Camı açtığımda saçlarım rüzgarla savrulmaya başladı. Rüzgarın doğru yönünü bulup içimdeki negatif enejiyi toplayıp saç uçlarıma çıkarıp rüzgara attım.
Elimi göğsümde gören Baran "İyi misin sen?" dediğinde gözlerim kapalıyken başımı salladım.
Camı geri kapattım ve kafamı cama yasladım.
●●●●●○○○○○
"Deprem!" diyerek fırladım. Yanımda kıkır kıkır gülen Baran'ı görünce "Noluyor be?" dedim.
"Uyudun, gelince uyandırmaya çalıştım. Dürterek uyanmayınca salladım, sen de deprem sandın."
Son cümlesinden sonra tekrar gülmeye başlayınca kızardım. Arabadan inip grldiğimiz yere baktım.
Malikanelerine geri gelmiştik. Kimseye yakalanmadan gitmeyi planlıyordum. Baran ile vedalaşmayı es geçip caddeye doğru yürüyecektim.
"Sonra görüşürüz prenses." dediğinde 'Te Allah'ım' dedim içimden.
Yürümeye devam edip caddeye çıktım. Bir taksi durdurup "Bakırköy'e" dedim.
●●●●●○○○○○
Eve gitmekten vazgeçip direkt lokantaya gittim. Girer girmez kırmızı etek şeklinde önlüğü bağlayıp sipariş defteriyle kalemi aldım.
Saçlarımı cebimden çıkardıpım lastik tokayla tepeden topladım ve kasaya geçtim.
Kasanın başına oturup küçük kaselerden birine alttaki dolaptan çıkardığım kuru karanfilleri döktüm.
Bir şişe de yeni kolonya çıkardım ve hemen yanına koydum. Geniş bir tabağa da paketli nane şekerlerinden koyup 'Tip box'ı da yanına koydum.
İçeriden patron gelince kafamı öne eğdim.
"Vay, vay, vay, vay. Özgü Hanımlar gelebilmiş. Neredeydin kızım? Aklımız çıktı birşey oldu diye."
Azarlamasını beklerken korkması garibime gitmişti. Benim patronun kalbi varmış ya la.
"Turan Abi neler oldu bir bilsen." dediğimde kasanın önüne ellerini koyup "Anlat." dedi.
Konuya bodoslama dalıp "Anneme gittim." deyince öksürük krizine girdi.
Öksürmesi kesilince "Ne yaptın, ne yaptın?" dedi. Gözlerimi kısıp ensemi kaşıdım.
"Ya of. Özge çok ısrar edince daha fazla kıramadım. Gittim, terörümü estirdim. Çıktım geldim." dedim.
"Hadi hayırlısı." deyip mutfağa döndü.
Lokantaya gelen bir müşteri görünce yüzüme bir gülümseme taktım.
"Hoşgeldiniz." dedim masaya oturunca.
"Menü var mı?" dediğinde "Malesef yok." dedim.
"Ama bugünün nohut pilavı tam kıvamında." deyince kafasını salladı.
"İyi o zaman. Cacığın var mı?"
"Olmaz mı? Hemen geliyor." deyip sipariş defterine yazdım.
Tezgaha yapıştırıp zile bastım. Kasaya geri dönüp çantamdan telefonumu çıkardım.
Mesajlar bölümünde 3 bildirim görünce açtım. Baran'dandı. Ne ara kaydetmiş ki numarasını.
Baran:
Gideceğin yere vardın mı? (14.30)Baran:
Merak ettim.
(14.31)Baran:
Kızım cevap versene.
(14.35)Kime:Baran:
Sanane
(Olmadı sil)Kime: Baran:
Evet.
(14.37)Aşçımız Melek Abla zile bastığında tepsiye koyduğum siparişleri müşteriye götürdüm.
"Afiyet olsun." deyip yerime döndüm.
Baran:
İyi bari. Napıyorsun?
(14.37)Kime:Baran:
Çalışıyorum Baran, çalışıyorum!
(14.38)Baran:
Kızma ablası. Tamam sustum.
(14.38)Yazdığı şeye gülümseyip telefonu kapattım. Kasanın kapağını kapatıp açmaya başladım.
Sıkılınca yapardım bunu genelde. Müşteri bugünkü gibi az olunca oyalanacak şey de bulunmaz oluyordu. Uğraş kuraklığı.
●●●●●○○○○○
Eve gidip kendimi koltuğa attım. Televizyondan rastgele bir kanal açıp elime yelpazemi aldım.
Menopoza girmiş karılar gibi sallamaya başladım. Stresten erken girmiş olabilir miydim lan yoksa?!
Saçmalama lan salak! Biyoloji bilgisini şeettiğim!
Kapının çalmasıyla "Kim gelir ki bana?" deyip kapıya doğru yürüdüm.
Aklıma gelen felaket alametiyle yatağımın altındaki baseball sopasını elime aldım.
Kapıyı açtığımda baseball sopasını havaya kaldırdım. Ama kapıda gördüğüm kişinin kafasına bunu geçiremezdim çünkü zararsız mı değil mi diye karar veremediğim tek kişiydi.
"Baran?"
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum... Sizi çook seviyorum...♥♥♥
-Ceyda
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardeşimin Abisi ~ÖzBar~
Fiksi PenggemarBabası onları terk ettikten sonra annesinin başka bir adamdan çocuk yapması üzerine hem o adamla hem annesiyle konuşmamıştı Özgü. Ama kardeşinden hiçbir zaman desteğini çekmemiş, hep koruyup kollamıştı. Kardeşinin isteği üzerine sadece bir kereliğin...