Letter Five

109 9 2
                                    

03.10.2017 Salı

Merhaba Calum,

Sana her zaman olduğu gibi pazartesi yazamadığım için üzgünüm, sadece bazı şeyler ters gitti ve bunu bilmene gerek yok.

On dakikadır düşünüyorum ve aslında, bilmene gerek var.Gidişinin ardından yaşanan kötü olayları öğrenirsen belki sen de biraz üzülürsün kalpsiz herif.

Geçen hafta, söylediğim gibi çocukların evine gittim ve bil bakalım ne oldu? Senin bir kopyanı görmeyi beklemiyordum.Eğer okuyorsan bunu öğrenince kızar mısın yoksa umurunda olmamaya devam mı eder ben bile emin değilim.

Onlara kızgın olmadığımı söyledim ama bu tamamen, kocaman ve siyah bir yalan Calum.Kendime karşı o kadar büyük bir öfke hissiyle doluyum ki bazen geri dönmeni sadece bana dersimi vermen için istiyorum.Ve bu hissi ayırt edebiliyor olmak, bunun farkında olmak beni çok yoruyor.

Her neyse, Michael ve Luke, Ashton'un dersleri çok yoğun bu yüzden pek uğrayamıyor, dün kapıma geldiler ve benden özür dilediler.Sakinleşmem için bana biraz zaman tanımak istediklerini ve bu yüzden bu kadar beklediklerini söylediler.Yaptıklarının yanlış olduğunu biliyorlarmış.Onları çoktan affetmiştim bu yüzden onları içeri aldım ve salonumda oturup Ekim ayının soğuğunda birer kupa sıcak çikolata içtik.Salonumu geçirdiğim sinir krizinden sonra yeniden topladığım için oturacak bolca yer vardı.

Başka konulardan konuşmaya başladık.Tamamen eskisi gibi değildi ama çok benziyordu Calum.Beni inandırabilecek kadar çok.Aynı konunun yeniden açılmasını istemedim ama içimde kalan son şeyi de söylemek ve bu konuyu sonsuza dek kapatmak istedim yoksa onlara söylemediğim için beynimi kemirip duracaktı.

Küçük sessizlikten faydalanarak onlara senin geri döneceğini düşündüğümü bu yüzden gruba yeni aldıkları çocuğa çok fazla umut vermemeleri gerektiğini düşündüğümü söyledim.Bu hem seni hem de hiçbir suçu olmayan o çocuğu düşündüğüm için kafamda şekillenmiş cümlelerdi.

Sonra, Luke birdenbire ağlamaya başladı.Yüzünü ellerine gömdü ve hıçkırarak ağladı Calum.Onu hiç böyle görmemiştim.İki yıl önce hep birlikte gittiğimiz partide alkolü fazla kaçırdığında bile bu kadar kötü değildi ve hiç olmamıştı.Ne yapacağımı bilemedim çünkü benim kelimelerim yüzünden ağladığını düşündüm ve suçluluk duygusu bedenimi kilitledi sanki.

Hemen yanında oturan Michael onu sakinleştirmeye çalışırken sonunda ayağa kalktım ve o da bunu bekliyormuş gibi hemen bana sarıldı.Ben sırtını sıvazlayıp hıçkırıklarını durdurmaya çalışırken Michael gözlerini ovuşturuyor ve bizi izliyordu.Çok umutsuz görünüyordu ve o an senin geleceğine inanmadığını anladım.

Geri çekildim ve kızarmış mavi gözlerine baktım.Bakışlarımı bir ayna gibi yansıtan suçluluk duygusuyla dolmuş gözlerine bakınca kaşlarım çatıldı ve anlayamadım Calum, bana neden öyle baktığını anlayamadım.Belki de o da geri gelmeyeceğini düşünüp üzülüyor ve böyle hissettiği için kendini suçlu hissediyordur.

Çocuklar gittikten sonra bulaşıkları yıkadım, artık daha çok yemek yapmayı deniyorum, ve erkenden uyumaya karar verdim.Yarın okula başlıyorum ve bir kafeye iş görüşmesine gideceğim.Detayları pazartesi günü öğrenebileceksin, üzgünüm.

Hayatımı yeniden eksenine oturtmaya çalışıyorum, döneceğine dair daha çok umut beslemem gerektiğine de karar verdim.

Ama Calum, bebeğim, eksik bir ruhla nasıl yaşamaya devam edebilirim? Hayata dair zevk aldığım her şeyin yarısı yok oldu ve geri kalan yarısı senin yokluğuna dair duyduğum acıyla kıvranıyor.

Hayır, yine yapıyorum değil mi? Dönüşünü daha akıllıca bir şekilde sağlamak için uğraşmaya karar vermiştim, sana yaşadığım kötü şeyleri anlatmak gibi.Ama bu da bir çeşit kendimi acındırma türü olabilir ve bu yüzden iyi olduğumu yazdım.Kendi planımı çöpe atmış mı oldum yani? Şapşallığıma atacağın kahkahaları düşünüyorum da, sanırım artık kahkahanın sesini unuttum.Görüntünü fotoğraflarına bakarak sağlamlaştırıyorum ama sesin asla bir videodakine eş olamaz.

Sana, sahnede tüm o zorlu notalara çıkmaya çalışan sesini değil de geceleri bana fısıldayan sesini veya uykudan yeni uyanmış sesini duymayı daha çok sevdiğimi söylemiştim ve bana her sabah bunu duyabileceğimi söyleyip gülmüştün.Sabahları bir rutin haline getirmiştim ben de bunu, alarmımızdan yarım saat önce vücudumuz bizi uyandırıyordu artık bu yüzden, başını bedenime yaslardın ve ben saçlarını okşarken bana uykulu sesinle bir şeyler anlatırdın.Boştaki ellerimiz birbiriyle oyunlar oynardı.

Geri dönersen uykun henüz açılmadan bana anlattığın en saçma şeyleri bile dinlerim, sadece geri dön ve istersen Amerika'ya git, dünyanın en tanınan adamı ol umurumda değil.Seni dünyanın öbür ucuna dek takip ederim ve bana ait olduğundan her gün emin olurum, alnına bir öpücük kondurur ve ruhunu özgür bırakırım.

Sevgilerimle,

Kiera.

Too Bad At GoodBye's // c.h.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin