17.10.2017 Pazartesi
Hey Calum,
Öncelikle söylemek isterim ki işten atılmadım.Jane'in yüzünü tekrar görmek berbat olsa da sanırım katlanabilirim.
Her hafta en az bir kez yaşadığım korkunç olaylar köşesine gelirsek...
Bunları sen vicdan azabı çek diye uydurduğumu düşünebilirsin ama anlattığım her şeyi yaşıyorum ve uydurmuş olmayı diliyorum Calum.Keşke ben de senin gibi kaçıp gidebilseydim ve geçmişimi umursamayabilseydim.İnsanlar seni unutmaya başlıyor ve ben korkuyorum.Dün gece kafeden çıktığımda Michael ve Luke'yi görmeyi beklemiyordum, bana sürpriz yapmak istediklerini söylediler.Michael Karen'in evine gidebileceğimizi söyledi, birlikte zaman geçirmek için güzel bir yoldu ve ben koca bir günün ardından yorgundum ama aklıma Mali'nin geçen gün söylediği birkaç şey geldi.
Çocukları uzun zamandır görmediğini söylemişti ve onları özlediği ile ilgili başka şeyler.Onları görmenin Mali'yi mutlu edebileceğini düşündüm.Eskiden her zaman birlikteydik ve Mali küçük ekibimizle zaman geçirmeye bayılırdı.Şimdiyse onu geçmek bilmeyen mutsuzluğumla boğuyor gibiyim ve ona bunu borçlu hissettim.
Çocuklara fikrimi söylediğimde kabul ettiler ve bunu neden daha önce düşünemedikleriyle ilgili kafayı yediler.Yanımda bir kırmızı ve bir sarı kafayla neredeyse daha da ufalmış hissederek yürüdüm.Yolun yarısında Michael'in sırtındaydım çünkü yorulduğumu söylemiştim ve o anlarda kahkahalarıma engel olamadım.Eskiden daha sık yaptığımız bir eğlenceydi bu ve neredeyse unutmak üzereydim.Gidişinin ardından ilk defa içten bir kahkaha attım ve bu korkunç hissettirdi.
Evinizin olduğu sokağa girdiğimizde Michael'in sırtından indim ve evinizin önündeki minik siyah gölgeleri anlamlandırmaya çalıştım.
Seni milyonlarca kez bu kapının önünde beklemiştim ve unutmak kolay değil.
Kolumu tutup beni rahatlamam için ikna etmeyi deneyen Luke'yi umursamadım ve koşarak siyah torbalara ulaştım.
Kafam çok karışmıştı Calum, taşınıyor olamazdınız değil mi? Çünkü sen geri dönecektin ve kendi evine dönmek istersen onları bulamayabilirdin.
Kaşlarım çatık bir halde sıkı düğümlerini açtım ve içlerine baktım.Luke ve Michael de arkamda durmuş beni izliyorlardı.Senin eşyalarındı Calum, kokunun sindiği, adının yazdığı, parmaklarının dokunduğu yüzlerce şey aptal çöp torbalarına tıkılıp evden atılmıştı.
Titreyen parmaklarım geçen sefer öfkelendiğim gömleğini tutup kaldırdı.O kadar kötü hissetmeye başlamıştım ki midemdeki her şeyi boşaltmak ve hıçkırarak ağlamak istiyordum.
Michael destek olmak için belimi tuttuğunda ve Luke diğer poşetlerin içindekileri şaşkınlıkla çıkardığında beynim daha berrak düşünebiliyordu.
Hızlı bir hareketle kapıyı çaldım ve göğsümü sıkıştıran şeyle birlikte tüm bunların neyin nesi olduğunu sormak için yanıp tutuştum.
Kapıya annen çıktığında birkaç saniye donakaldım ama sonra Mali'nin adını seslenmeye başladım.O sırada çocuklar annenden özür diliyordu ve ben hala titriyordum.
Mali merdivenlerden koşarak indi ve muhtemelen bembeyaz olmuş yüzümü gördü.Dudakları öylece hareket etti ve yanaklarımı yalayan yaşların sıcaklığını hissettim.
Nedenini sordum Calum.Orada yeni eşyaların olduğunu söyledi bana, bunlara daha fazla ihtiyacın yokmuş.
Ağlamayı kesmiştim ve ben kapının önünde tepkisizce kaldırıma oturmuş yüzümü dizlerime gömmüşken Luke ve Michael sessizce sırtımı sıvazlayıp ellerinden geleni yapıyorlardı.Onların da hayatını bencilce ellerinden alıyorum öyle değil mi? Seni bir hatıra olarak hatırlayıp hayatlarına devam edebilirler ama bu şansı onlara tanımıyorum.
İzlediğimiz tüm filmlerde ve okuduğum her kitapta unutmak ve devam etmek çok daha kolaydı.Yeni bir erkek arkadaşım olurdu senin yerini tutacak veya sadece intihar eder ve acıma son verirdim.Ama hayır, benim için sonu gelmeyen bir kabus gibi.Hem nefes alıp hem de almamak.Cennette yanmak gibi, uyurken bile kalbimi dağlayan bir şey bu Calum ve geçmiyor.
Annen yüzüme bile bakmadan Mali'yi içeri sokmuştu yani ıssız sokakta üç kişiydik.Luke ve Mike'ye baktım, yüzlerindeki endişeyi gördüm ve buna hakkım yoktu.
Toparlanıp ayağa kalktım.Alabildiğim her poşeti elime geçirdim, amacımı anladıklarında diğer poşetleri çocuklar aldı ve evime gittik.Sanırım artık benimle kalıyorsun.
Keşke bu mektupların eline ulaşıp ulaşmadığını bilseydim ama bir yanım ulaştığını biliyor.Eğer ulaşmıyor olsaydı mektupları verdiğim arkadaşın bir noktadan sonra bunu yapmak istemezdi değil mi? Kim ölü doğan mektupları göndermek için bu kadar zahmete katlanır? Beni umursamıyorsun bile.
Kafamda bir sahne kuruyorum.Benim acınası mektuplarım posta kutuna geliyor, postacı rahat bir tavırla, benim için ne kadar önemli olduğundan habersiz bir şekilde onu oraya atıveriyor.O sırada sen apartman dairende yeni kız arkadaşınla aşık olduğum kahkahalarını paylaşıyorsun veya alnına bir öpücük bırakıyorsun.Nefes alamıyorum.
Mali'nin on yedinci doğum gününde arka bahçenizde barbekü partisi vermiştiniz.Yemekten sonra dans edebilmemiz için ses sistemi kurmuştun.Herkes oturduğu yerden bizi izlerken teklifsizce elimi tutmuş ve beni kendinle birlikte sürüklemiştin.I Bet You Look Good On The Dance floor çalıyordu, birlikte kahkahalar atmamıza sebep olacak şapşal figürler sergiledik.Herkes gülerek bizi izlerken kırmızı elbisemin etekleri uçuşuyordu.Bazen birkaç saniyeliğine elimi bırakıyordun ve beni çimenliğin diğer ucuna dek gitmem için cesaretlendiriyordun.O birkaç saniyede parmak uçlarım seninkileri bulmak için karıncalanıyor ve midem kaybolma duygusuyla çalkalanıyordu.Şimdi uzun süredir yoksun ve vücudum ve zihnim seni hatırlıyor.Ama dediğim gibi başkalarının seni unutabilecek olması beni korkutuyor.Adını hatırlayacak son kişi olma ihtimalim soğuk terler dökmeme sebep oluyor.
Sana kolyemi de gönderiyorum.Sendeyken daha güvende olabileceğini düşündüm ve senin bulunduğun gizli dünyaya bizimle ilgili bir şey gönderme fikri de hoşuma gitti.Gerçek şu ki ben bunu yapamıyorum.
Sevgilerimle,
Kiera.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Too Bad At GoodBye's // c.h.
FanfictionRuhumun seninle lekelenmiş kısımlarını mürekkeple akıtacağım ve en sonunda Calum Hood, sen hiç var olmamış olacaksın.