25.01.2016 Pazartesi
Bu gece küçük bir mekanda Calum'un doğum gününü kutlamıştık.Bol bol pasta, dans ve karaoke... Plan doğal olarak benden çıkmıştı ama çocukların da çok emeği vardı, Mike mekana koskoca bir dj kabini bile yaptırmıştı.
Dış kapıyı açıp içeri girdik.Açık havanın rüzgarından ve katı soğuğundan kurtulmak için acele ettik ve yol boyu iç içe geçmiş parmaklarımızı ayırmamaya özen gösterdik ama en sonunda ayakkabılarımızı ve montlarımızı çıkarmamız için bunu yapmamız gerekti.
Hafif göz makyajım gözlerimi yakıyordu ve uykum geldiği için esneyip duruyordum.Calum bu halime kıkırdayıp çoraplı ayaklarımın zeminden kolayca ayrılmasını sağladı.
Genelde birlikte uyuduğumuz küçük yatak odasına girdiğimizde kollarının arasında sızmak üzereydim.
Alnımı öptü ve uyumadan önce kıyafetlerimi değiştirmem gerektiğini söyledi.
Sıcak ve güvenli pijamalarımın içinde daha mutlu hissetmeye başlamışken birkaç dakika önce odadan çıkmış Calum'un izini sürmek için zaten pek fazla odası olmayan eve bakındım.
Salondaydı ve salondaki tek üçlü kanepemizde mayışmıştı, önündeki televizyonda bir aksiyon filmi açıktı ama dikkat ettiğini sanmıyordum.Sakin adımlarla kanepemizdeki sevimli çocuğun yanına gittim.
Kanepenin diğer ucuna oturduğumda kısık gözlerle bana baktı.Onun da uykusunun geldiği kesindi.Sonunda kollarının arasına girdiğimde beni sevgi dolu bir kucaklamanın içine çekti ve birbirine girmiş saçlarımı parmaklarıyla yumuşakça taradı.
Birkaç dakika filme baktık ve sonunda bunu yapmak istemediğimize karar verdik.Ona gerçekten uykumun olduğunu söyledim ve ışıkları söndürdük.
Artık karanlıktaydık.Sabırsızca gelişini beklerken elinde örtünmemiz için birkaç şey ve bir yastık ile geldi.
Sığabilmek için birbirimize olabildiğince sokulduk ve bundan şikayetçi değildik.Onun solukları benim yüzüme çarpıyordu ve ben de kalp atışlarını kendi göğsümde hissedebiliyordum.Dünya üzerinde benim kadar tamamlanmış ve sevgiyle kutsanmış hisseden biri daha olmadığını düşündüm.
Avuç içlerimiz ezberledikleri adresi bulmuş bir şekilde birbirlerinin içinde dinleniyordu, Calum başıma bir öpücük kondurdu.
Perdesi aralık kalmış pencereden yansıyan ay ışığı yüzünde oynaşıyordu, o kadar bana ait ve güzel görünüyordu ki gözlerim doldu.Gözkapaklarıma dudaklarını bastırırken onun da benim gibi hissedip hissetmediğini düşündüm.
Bütün gece konuştuk, aslında böyle olacağını her ikimiz de tahmin etmiştik çünkü susmak bizim olayımız olmamıştı hiç.Aramızda derin bir bağ kurulmadan önce ya da sonra, biz birbirimize oyunlar oynamazdık ve aklımızı karıştırmazdık.
Uykulu sesiyle kulağıma şarkılar mırıldandı ve beni bir bebekmişim gibi sıkıca sardı.Varlığına duyduğum minneti yüzlerce farklı cümleyle ona anlatmaya çalıştım.Onun yokluğunda hayatımın öncesini hatırlayamıyordum bile.
Başlarda beni uyarmaya çalışan mantıklı bir yanım vardı.Ona tüm ruhumla o kadar düşmüştüm ki bunun potansiyel bir tehlike oluşturduğunu bana hatırlatmaya çalışan bir his gelişmişti.Bir gün benimle olmazsa yok olmamı engellemek isteyen bir şeydi.
Ama onu sevmek ve onun sevgisinin odağı olmak o kadar muhteşemdi ki zamanla onu öldürdüm ve kendi benliğimi Calum'unkinin içinde erittim.O bendi ve ben oydum artık.
Sıcak örtülerimizin içinde bağdaş kurduk ve Calum sırtımın üzerinden uzanıp omzuma çenesini dayarken güneşin doğuşunu izlemeye çalıştık.O sırada o kadar çok gülüyordum ki bunu yapmaya karar verdiğimiz anı bile hatırlamıyordum.Yüzümdeki gülümsemenin sahibi olmasını seviyordum.
Elimi arkama uzatıp uzamaya başlamış saçlarını ve yumuşak yanaklarını okşadım.Avuç içlerimi öperken derin bir nefes çektim içime.
Çok yakında hayatımda anlamlı bulduğum ne varsa alıp götürecekti ve bu beni çok korkutuyordu.
Çocuklar ve Calum bir plak şirketiyle anlaşmışlardı ve şimdilik çok büyük ses getirmeyecek olsalar da bir albümleri olabilirdi, sektöre pek hakim değildim, ve meşhur olabilirlerdi.
Nefesim dışarıya kırılarak çıkarken Calum yüzümü kendisininkine çevirdi.Bu konunun beni tedirgin ettiğini biliyordu.Avuçlarını yanaklarıma bastırıp beni tatlı bir öpücüğün içine çekti.Bunun zihnimdeki her düşünceyi bir kenara atmamı sağlayacak kadar büyüleyici olduğunu biliyordu ama gün bittiğinde genelde yastığıma sarılıyor ve onsuz ne yapacağımı soruyordum, yani tam anlamıyla unutabileceğim bir konu değildi.
Bunu neden bir veda olarak gördüğümü sordu, uzak bir yere gidecek olabilirdi ama bizim bir bütün olduğumuzu ikimiz de biliyorduk yani bir gün, ev işleri için tartışmaya geri dönecektik ve bunun olması çok da sürmeyecekti, ona göre.
İleride bir kızımız olduğunda çocuk delisi Luke'yi kıskançlıktan öldüreceğini ve annesiyle tanıştığım ilk günün komik ayrıntılarını anlatırken çoktan yeniden yatar konuma geçmiştik.
Onun aslında komik olmayan şakalarına bile gülerdim ben, yani bu anlattıklarına uzun bir süre güldük.
Sonunda kalkmamız gerektiğini anladık çünkü Ashton aradı ve yarım saattir bizi beklediklerini söyledi.Gitmeden önce bir kaç kez daha prova yapacaklardı.
Birbirimize sataşarak giyindik ve yolda durup yemek için bir şeyler aldık.
Her zaman prova yaptıkları yere gittiğimizde çocuklar ne kadar tembel olduğumuzla ilgili ciddi olmayan sitemlerde bulundular ve Calum onlara çenelerini kapamalarını söyledi.Bir alışkanlık halini almış bas-gitar-öncesi-öpücüğümüzü gerçekleştirdik.Çocuklar iğrenç aşıklar olduğumuzu söyledi ve sonraki birkaç saat onları dinlerken converselerimi boyamak, onlarla birlikte söylemek ve iki kişilik kanepeden yere doğru sarkmak eylemleriyle geçti.
Ara verdiklerinde terlemiş ve dağılmış Calum Hood'u memnuniyetle kabul ettim ve 'Kim daha çok pizza dilimi yiyecek?' yarışmamızı düzenledik.Michael elindeki pizza dilimine aşkla bakarken Luke heyecanlı bir yüz ifadesiyle onu izliyordu.Ashton ise şişmiş karnını ovuştururken söyledikleri bir şeye gülüyordu.Calum bana baktığında, gözlerinin içindeki yıldızları tekrar gördüm.
Hepimiz gülüyorduk ve bunun hep böyle süreceğini sanıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Too Bad At GoodBye's // c.h.
FanfictionRuhumun seninle lekelenmiş kısımlarını mürekkeple akıtacağım ve en sonunda Calum Hood, sen hiç var olmamış olacaksın.