3.11.2017 Perşembe
Günler önce kafamı karıştıran cümlelere kulak misafiri olduğum mutfak kapısının yerine ön kapıda bekliyor ve gecenin üzerimize örtülmesiyle hırçınlaşan soğuğun çenemi titretmesine izin veriyordum.
Çoktan kapıyı çalıp içeriden gelen müzik sesinin ve ince kıkırtıların arasına karışmam gerekiyordu.O kadar gergin hissediyordum ki hissettiğim soğuğa rağmen avuç içlerim terlemişti.
Avuçlarımı kot pantolonuma silip zile uzandım.Bunu yapabilmem için amacımı kendime hatırlatmam gerekmişti.Kapıyı pijamalı bir Mali açtığında elimden geldiğince geniş gülümsedim.Midem kasılıp duruyordu, neredeyse bulanıyordu ama şu an düşünemezdim.
Sıcaklığa minnetle kucak açıp atkımı ve montumu zaman kazanmaya çalışarak çıkardım.Ne giymem gerektiğini bilememiştim.Mali'nin pijamalarından birini giyme düşüncesi de istemsizce hoşnutsuzluk hissi vermişti.
Son bir derin nefes alarak normal davranmaya çalıştım.Mali çoktan geniş salona geçmişti.Çoraplı ayaklarım üşümeye başlarken yumuşak adımlarla seslerin kaynağına ilerledim.
Yaklaşık dört kişilerdi, Mali dahil.Hepsi de şarkı söylüyor, koltukların üstünde ya da yerde zıplayıp duruyorlardı.Birkaç tanesinin elinde şişeler vardı ve durmadan başlarını havaya kaldırıp yüzlerini buruşturarak içiyorlardı.
Mali'nin bu kadar lise işi bir parti vermesi bir yana, eve alkol girmiş olması beni ciddi anlamda şaşırtmıştı.Calum ve Mali'nin babasını kaybetmemizde alkolün etkisi büyüktü.Joy o zamandan beri çocuklarının alkol kullanmasına ve eve alkol girmesine sıcak bakmıyordu.
Ağzım aralanmış bir halde salonun girişinde dikildiğimi fark edebilen bir kız beni bileğimden tutup yanlarına götürdü.Bileğimi hızlıca kurtarıp dik dik baktım ama çoktan kendi aralarında yaşadıkları diyara geri dönmüştü.
Mali kahkahalar atarak ucuz pop şarkılarından birisini söylerken ne yapmam gerektiğinden emin değildim.Eğer hemen şimdi yukarı çıkmaya kalkışırsam her şeye rağmen dikkat çekebilirdim.Bu yüzden beklemeyi tercih ettim.
Neredeyse yarım saat boyunca onlara uyum sağlıyormuş gibi görünmeyi denedim.Mali beni ne zaman koltuğun üstüne çıkarmaya kalksa çıktım ve sözlerini bilmediğim şarkıları mırıldandım.Bilincimin açık kalması içinse tek bir yudum bile içmedim.
Kızlar boşalan şişelerle saçma oyunlar oynamaya başlamışken sıkıntıdan ölüyordum.Bir yanım amacımı gerçekleştirip defolup gitmek için yanıp tutuşuyordu.Diğer yanımsa öğreneceklerinden deli gibi korkuyordu.
Saat gece yarısını geçtiğinde çıt çıkarmamaya özen göstererek parmak uçlarımda doğruldum.
Adının Kate gibi bir şey olduğunu hatırladığım kızın ayaklarına sarılmış huzurla uyuyan Mali hafifçe kıpırdanınca gerginlikten kulaklarıma kadar kızarmıştım.Diğer kızların uyanacağına ihtimal vermiyordum gerçi.Yıllardır kızlar gecesi yapmayı bekliyormuş gibi bir halleri vardı.
Döşemeleri gıcırdatmadan merdivenlerin başına geldim ve omzumun üzerinden son bir bakış atıp Calum'un odasına giden yolda devam ettim.
Kalbim şimdi neredeyse boğazımda atıyordu.Boğazlı kazağımın altındaki derimden ter sızıyordu.Kapı kulpunu yavaşça indirip tanıdık manzaraya bir adım attım.Odayı fazla incelememeye karar vererek sadece herhangi bir ipucu bulabileceğim şeylere bakmaya başladım.
Sessiz olmam demek yavaş olmam demekti ve bu da sinirlerimi daha çok geriyordu.Araştırmama çalışma masasından başladım.Karşısındaki duvarda en sevdiğimiz grupların posterlerinin yer aldığı çalışma masası odanın geri kalanı gibi neredeyse boştu.Calum'un eşyalarının benim evimde olduğunu düşünürsek bu normaldi.Ama öğrenmemem gereken bir şeyi öylece kapının önüne koyacak ya da almama izin verecek değillerdi ya?
Çalışma masasında sadece eski okul notları ve gittiği ya da gittiğimiz bazı filmlerin biletleri vardı.Calum bu tür hatıralara her zaman saygı duyduğu gibi değişik bir şekilde onları ve onları saklamayı severdi.
Dolan gözlerimi azarlayıp yüzüme hava gelmesi için biraz yelledim.Sırası değildi.
Kıyafet dolabı ve banyodan sonra küçük komodine yöneldim.Neden en sona bıraktığımı içten içe hem biliyor hem bilmiyordum.Sadece bir histi.
Yorganı düzeltilmiş yatağa çöküp çekmecelerin içini aradım.Bir önceki denemem geldi aklıma.Bir amacım olmadan bu çekmeceyi açtığım gün Mali beni zorla odadan çıkarmıştı.O an bir anlam ifade etmeyen şeyler şimdi birer olasılıktı.
İlk çekmece o güne kıyasla daha az eşyaya sahip olsa da bir şey değişmemişti.İkinci çekmeceyi titreyen ellerimle zar zor araladım.Titrek nefeslerim de odanın içinde yankılanıyordu.Gözlerimi kapatıp açtım.Son şansım buysa kimse gelmeden değerlendirmem gerekiyordu.
Kalın kağıt tomarları ile kaşlarımı çatıp onları kucağıma koydum.Başım dönüyordu.
İlk birkaç sayfa Calum'un kimlik bilgilerini ve birkaç özel bilgisini içeriyordu.Daha önceki tıbbi kayıtları onları takip ediyordu.Sayfaları hızlıca geçerken kağıtlar ellerimi yaralıyordu.
Sonlara doğru tek bir olayın farklı kısımları anlatılıyordu.Anlayabildiğim tek şey, Calum kaza geçirmişti.Kazanın günü ve saati bile belliydi.Polis tutanakları, cenazeyi alan kişilerin yani ailesinin imzaları...
Ellerimi yanmış gibi hızla çekip ağzıma kapattım.Sessiz hıçkırıklar yüzünden bir kriz geçireceğimi sandım.Tüm dünya sallanıyordu ve tam şu an bu odaya bir meteor düşmüştü.Zorlukla harekete geçirdiğim bacaklarımla ayağa kalktım.Saçlarımı çekiştirip duruyordum.Farkına varmadan sayıklıyordum.Gerçek olamazdı bu.
Gidebilmek için, kaçabilmek için bahaneye ihtiyacı vardı.Belki bu şekilde birilerini kandırmıştı ve Joy bunları atmayı unutmuştu...
Göğsüm acı ve hiddetle ezilirken bunun hiçbir şey olduğunu biliyordum.Yalnızca emin olmak zorundaydım.Sonrasında her şey bitecekti.Bir kabusun uyanmadan önceki evresi gibiydi.
Kağıtlardan bazılarının fotoğrafını çekip yerine koydum.Görüş açım o kadar bulanıktı ki sonrasında merdivenleri hızla inerken neredeyse düşüyordum.
Deli gibi Mali'nin telefonu için bakınırken kenara kaldırılmış orta masanın üzerindeki titremeyle dikkatim dağıldı.
Joy Mali'yi arıyordu.Muhtemelen çok yakında burada olacaktı.Aramanın bitmesini beklerken ağrıyan gözlerimi ovuşturdum.Birkaç dakikada ruhsuz bir bedene dönüşmüştüm sanki.
Arama sonlanıp ekranda cevapsız arama imgesi belirdiğinde tereddütsüz bir şekilde, elime aldığım telefonun şifresini düşünmeye çalıştım.
Şifre hiç değilse sayılardan değil desenlerden oluşuyordu.Yine de deneme hakkım çok azdı.
Birkaç başarısız denemeden sonra gerginlikten sızlamaya başlamış kemiklerim ve kemirilmekten kanamaya başlamış dudaklarımla düşünmeye geri döndüm.
Küçük bir olasılık olsa da büyük bir "C" harfi çizdim.Ekran kilidi küçük bir ses çıkararak açılırken yüzüme vuran ışığa bir lanet savurup kızları kontrol ettim.Uzun bir uykuda gibilerdi ama işim bitmeden Joy'un gelmesi fikri acele etmeme yol açıyordu.
Mesajlaşmalarına ve uygulamalarına girdim.Mektuplarımın Calum'a ulaşmasını sağlayan çocukla konuşmuştu ama sonra her şeyi silmişti.
Aradığım şey konuşmalar değil bir isimdi.Calum ile iletişim halinde olduğunu gösterecek tek bir şey.Ama yoktu.Uygulamaları doğrudan Calum'un hesaplarına çıkıyordu.Çocukların çaldığı mekanlara uğrayan, bölgedeki birkaç hayrana Calum'un ağzından cevaplar yazmıştı.
Anahtarın kilitte dönme sesi geldiğinde yanaklarımı silmiş, telefonu yerine bırakmış bir halde kızların başında kanepede oturuyor ve görmeyen gözlerle açık televizyonda oynayan bir diziye bakıyordum.Ne trajedi ama.
Joy beni gördüğünde şaşkınlığı yüzüne yansımasına rağmen sesini çıkarmadı.Sakince kalktığım koltukta on sekiz yıllık bir hayat bırakıyordum.
İyi geceler dileyip sarsak adımlarla kapıya ilerledim ve eşyalarımı alıp çıkıp gittim.Joy'un yüzü bana ne kadar aldatıldığımı anlatıyordu sanki.
Bir iç hesaplaşmaya doğru yürüdüğüm gecede ayın solgun ışığı gözyaşlarıma vuruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Too Bad At GoodBye's // c.h.
FanfictionRuhumun seninle lekelenmiş kısımlarını mürekkeple akıtacağım ve en sonunda Calum Hood, sen hiç var olmamış olacaksın.