Letter Six

104 11 2
                                    

10.10.2017 Pazartesi

Hey Calum,

Sana detayları pazartesi anlatabileceğimi söylemiştim, yani ilk önce sözümü tutmak istiyorum, umarım hayatımın sensiz devam eden kısmının gereksiz ayrıntılarını dinlemek seni sinir hastası etmiyordur, evet bunu dilemekten başka şansım yok.

Okulumla ilgili anlatabileceğim çok fazla şey yok, henüz bir fikir sahibi olabilmekten uzağım.Filmlerdeki gibi ben sınıfa girdiğimde bütün yüzler bana dönmedi ya da koridorda aşağılayıcı bakışlara maruz kalmadım.Ah, pardon lise filmleriyle karıştırmış olmalıyım, şu an gülüyorum eğer bunu düşünüyorsan.O filmlere karşı tuhaf bir tutkum vardı ve rahat pijamalarımızın içinde kanepemizde uzanırken film seçme zamanı geldiğinde beni evin içindeki herhangi bir yere göndermeye çalışırdın. 'Bacağıma kramp girdi sanırım yan evden ilk yardım çantası alabilir misin?' veya 'Sanırım mutfak yanıyor kokuyu alabiliyorum.' gibi saçma bahaneler üretirdin.Şu an bile gülüyorum, Tanrım...

Yine de başaramazdın beni göndermeyi ama ben senin şirin yüz ifadene dayanamaz ve senin sevdiklerinden birini seçerdim.Eğer bir kış günündeysek bana en sevdiğim portakallı sıcak çikolatadan yapardın ve evin içi ılık olurdu, sen fazla sıcaktan hoşlanmadığın için.Ama minik kanepemizde biz de minik bir düğüm halini alırdık ve beni ısıtırdın.Göğsüne sakladığım yüzüm, bilincim kayıp gitmeden önce mutlu bir tebessümle aydınlanırdı, sadece senin için.Evimde gibi hissederdim ve bilirdim ki evimdeydim.

Üzgünüm, bu şeyleri yazarken çok fazla odaklanamadığımın farkındayım çünkü seninle ilgili her şey zihnimin yüzeyine çıkmak için irademle savaşıyor ve en ufak tetikleyici benim teslimiyet belgem oluveriyor.

İşte bu yüzden kolyemi çıkarmaya karar vermiştim.Sadece bir süreliğine çünkü döneceğine olan inancımı güçlendirdiğini biliyorum ama dediğim gibi, bir kafede çalışmaya devam edeceksem tetikleyicileri etrafımdan kovmam gerekiyordu.

Yeni işimde sanırım dört ya da beşinci günümdü ve o günkü mesaim okuldan sonraydı, analiz etmem gereken iki kitaba daha sahip olmuştum ve gerçekten yorucu bir gündü.Montuma sıkı sıkı sarılır bir vaziyette okuldan kafeye kadar yürüdüm ve sıcak havaya kavuşur kavuşmaz personel odasına girdim.

Üzerimi değiştirdim ve kolyemi çıkardım.Benim için yeni ve ürpertici bir histi, kolyeyi o kadar uzun bir süredir çıkarmıyordum ki yokluğu tenimi yakıyormuş gibi hissettim.O sırada içeriye birinin girdiğini bile fark etmemiştim ama karşımdaki aynaya bakınca benimle aynı vardiyada çalışan Jane'in yansımasını gördüm.Umursamadım ve kolyemi çantama koyup içeri döndüm.

Bedenimde seni hatırlatan bir parçanın olması hissine bile bel bağladığımı fark etmemişim.Müşterilerin masasından elimde boş tepsilerle ayrıldığım her seferde kolyeme dokunma isteğiyle yanıp tutuşuyordum.Bu tıpkı bağımlılık gibiydi.Bir şekilde bundan kurtulmam gerektiğini biliyordum tabii, bana iyi gelebilecek tek şey sendin ve senden kalan bir parça benim için hala değerli de olsa sen demek değildi.Kendimi kandırmayı kesmeye ve daha mantıklı davranmaya çalışıyorum Calum.

Sonra, gece oldu ve derin bir nefes vererek üzerimi değiştirmeye gittim.Okul ve iş temposunu bir arada yürütmeyi neredeyse unutmuştum.Enerjisi tükenmiş bedenimle kapı kolunu hafifçe indirdim ve içeri girdim.

Hiç beklemiyordum.Yemin ederim beklediğim son şey bile değildi Calum.Jane, kolyemi boynuna doğru tutuyor ve aynaya gülerek bakıyordu.Düşünebiliyor musun? Kalbim parçalara ayrıldı ve öfkenin damarlarımda dolaştığını hissettim.Aynı anda kırık ve can yakıcı olmak benim doğamda olabilir mi?

Arkasından yaklaştığım sırada aynadaki yansımamla göz göze geldi ve kolyemi elinden çekip aldım.Bana abartmamam gerektiğini, sadece beğendiğini ve göz atmak istediğini söyledi.İnsanların bunu yapması beni her seferinde dehşete düşürüyor.Seni kırıyorlar ve sonra dönüp gidiyorlar, seni umursamadan.Ama bundan yakınmaya hakkım yok çünkü ben de onlardan birisiyim artık, sen gittiğinden beri.

Sanırım ona biraz bağırdım çünkü kafenin sahibi neler olduğunu anlamak için yanımıza geldi, neyse ki müşterilerin hemen hepsi gitmişti.Durumu tam olarak anladığını sanmıyorum ama haksızlığa göz yuman bir adam değil.Jane ile daha sonra konuşacaklarını söyledi ve o gittikten sonra beni teselli etmeye çalıştı çünkü kendime engel olamadığım bir şekilde ağlıyordum.

Ona minnettar hissettim Calum, gerçekten çünkü bunu herkes yapmıyor.Ama kendimi kötü hissetmeden edemiyorum.O kadar aciz durumdayım ki herkes beni teselli etmeye çalışıyor.Şimdi gelsen bile bu konu asla değişmez çünkü sana karşı da böyleyim işte.

Eve gelene kadar serserilerin attıkları lafları bile umursayamadım ve eve nasıl geldiğimi ve yattığımı hatırlamıyorum.Normalde Mali arabayla beni almaya gelirdi ama beni o halde görmesini istemediğim için onu arayıp gelmesine gerek kalmadığını söylemiştim.

Sonuç olarak, Jane'in yüzünü her gün görmem gerekeceği anlamına gelse bile umarım işten atılmam çünkü yeni bir iş bulabileceğimden emin değilim.

Son birkaç gündür Ashton beni arıyor ve telefonda yaklaşık yarım saat ya da bir saat harcıyoruz.Seni tanıyan insanlarla konuşmanın güzel bir yanı var, bunu inkar etmem imkansız.Bahsettiğimiz her konunun sonu sana vardığı için değil bu, gerçi bana kalsa diyalog bu hale gelebilirdi ama kontrollü olmayı deniyorum, senin hayatlarında en az bir parmak izi bıraktığın herkesin bir parça sen taşıyor olmasıyla ilgili.

Sen olmadan hayatımda parmak izi bırakılabilecek çok fazla yer var ve bunu yapabilecek kimse yokmuş gibi Calum.Senin bıraktığın izler en çok etkileyen ve en çok yer kaplayanlardı.Bunu yapmak istemediğimi sana yüzlerce kez yazdım ve senin yüzlerce kez cevap vermemenden anlıyorum ki sen de bunu yapmamı istemiyorsun ama sana ihtiyacım olduğunu açık açık söylüyorum ve bundan kuşku duymuyorum.Parmak uçlarının bedenimde dolaşmasına ve en sonunda dudaklarımın kapısına dayanıp beni hem özgür kılmalarına hem de kilit altına vurmalarına sahip olmadan her gün korkularla birlikte koşuyorum.

Seni özlüyorum,

Kiera.

Too Bad At GoodBye's // c.h.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin