Deniztan kulübünün tüm bilgilerini öğrendikten sonra, okulun yanındaki cafetaria'ya geçtim. Telefonumu almak için çantamı iyyice karıştırıp, orada olmadığını görünce, iki saniyelik bir kalp sıkışması yaşamaştımkı, cebimde olduğunu fark ettim. Hemen elime alıp, telefon rehberine tıkladım, birer birer sevdiklerimi davet ettim ve tabikide abimin arkadaşlarına da ulaşıp onlarıda davet ettim. Aslında Amerikadan döndüğünden haberleri olmadığından, tekrar Amerikaya döneceğini duyduklarında şaşırmıştılar.
'Hangi ara gelip gidiyor, sen aramazsan haberimiz olmayacak, kesinlikle ordayiz akşam'
Hepsi aynen harfi harfine boyle demese bile, aşağı yukarı bunları demeye getirmişlerdi. Sipariş ettiğim kahveyi içip, saatin geç olduğunu görüp eve doğru yol aldım. Tam otobüsün geleceği zaman, otobüs durağına ulaştığımı gördüğümde, bin kez şükür ettim. Yorgunluktan ölüyordum ve yürüyecek halim yoktu. Birde daha akşam için hazırlık yapıp, hazırlanmalıydım. Abim çok sevinecek, çok güzel olacağı hissi kaplamıştı zihnimi.
Eve vardığımda abim ile babam evde yoklardı. Mertte ortalıkta görükmüyordu, sadece Miranın sesini duymuştum. Benim odamdan geliyordu ses. Hemen büyük adımlarla merdivenleri çıkıp odam'a ulaştım. Içeri girdiğimde sanki bir yabancının odasına girmiş gibi oldum. Saşkınlıktan ağzımdan hiçbirşey çıkmıyordu. 'Miraa' diye bir ses mırıldandığımda, Mira kıkırdamaya başladı. Odam neredeyse baştan aşağa kadar deyişmişti, yenilenmişti. Ama bunu nasıl yapmışlardı. O kadar güzel olmuştuki, tamda benim sevdiğim renklerle dolanmıştı odam, eski odamdan eser kalmamıştı.
Hızlı adımlarla Miranın üstüne zıplayıp sıkıca sarıldım, kaç kere öptüğümü hatırlamıyorum bile. Kendimin okadar mutlu hissediyordumki, kalemlerin bile yazamadığı kadar. Kendimi okadar özel ve sevilen biri olarak hissettimki. Artık bugünüm asla bozulmaz
'Ama bu nasıl olur Mira, nasıl yaptınız bunu?'
'Biz bunu dünden konuşmuştuk, herşey hazırdı zaten, abinin gitmeden önce sana küçük bir sürprizi. Sen geldiğine göre biz artık gidebiliriz, Mert ve Sinem arka bahcedeler'.
Mira ve küçük kardeşi Sinemide uğurladıktan sonra hemen odama çıkıp en küçük ayrıntısına kadar incelemeye başladım. Bu hayatımda aldığım en güzel hediyeydi. Eski ve tahtadan olan yatağımın yerine yukarida ve merdivenli olan bembeyaz bir yatak gelmişti. Yatağın altı boş olduğundan oraya yepyeni beyaz bir masa ve lila renginde bir sandalye vardı. Duvarlarım kahverengi yerine artık en bi sevdiğim lila rengindeydi. Dolabımda aynı yatağım ve masam gibi bembeyazdı, ince ayrıntıları lila rengindeydi. Üç tane küçük, kalp şeklinde, lila renginde halılar vardı. Kendimi odamın büyüsüne kaptırmıştımki bir anda akşamki organizasyon'ı Miraya söylemeye unuttuğum aklıma geldi. Cebimde olan telefonumu alıp, hemen Mirayı aradım.
'Mira sana söylemeyi unuttum, akşam organizasyon bende demiştim, Deniztan kulübüne gidiyoruz tamammı. Zaten bizle gelirsin sen, istersen Sinemide getirebilirsin. Bana erken gel olurmu, beraber hazırlanırız.'
'Tamam güzelim bir saat'e sendeyim, Sinem anneannesine gitcek bugün şimdi ayıp olur, görüşürüz.'
Telefonu kapattığımda, boş bulunup birden bacağımdan asılan kerata yüzünden kendimi yerde buldum. Kızgın bakışlarımı yollayıp, doğrulmaya çalıştım.
'Napiyosun Mert, acıttın ama!!'.
'Sinem geltmiyormu abltaa?'
'Hayır gelmiyor'. Ayağa kalkıp yüzümü buruşturdum. Yinede gülmeye başladım, bugünümü kimse bozamazdı. Mutluydum, gerçekten bugün çok anlamda mutluydum.
'Bende gitmitem beni Sinem'e gottur'.
Bazen böyle bebek gibi konuşması hoşuma gidiyor ama bu durumda da kıcığıma gitmişti. Bu gecelik Mertten kurtulduk. Mert, Sinemin anneannesini çok severdi ve iki sokak ötede oturuyordu. Yillardır kocası vefat ettiği için yanliz yaşıyor ve herzaman dile getirdiği torunları onu ayakta tutuyordu. Bazen Mira'da beni davet eder ve ben hiç tereddüt etmeden giderim, asla güzelim böğrekleri ve kekleri kaçırmam.
Aşağa inip mutfağa girdiğimde, sabahki böğreklerden birkaç kalmış. En bi sevdiğim Lipton çayın limonlusunuda yapip güzelcene karnımı doyurdum. Mutfağı temizledikten sonra hemen kendimi banyo'ya attım. Yıkandıktan sonra saçımı hafif kurlayıp üzerime eşortman takımımı geçirip, çalan kapıya doğru adımladım.
Bu Mira olamlıydı, hemen hazırlanmalıyız çünki zaman daralmaya başlamıştı. Koşarak kapıyı açtığımda karşımda abim ve babam vardı, hemen birer birer boyunlarına atlayıp, odam için binlerce teşekkür ettim.
Akşamki organizasyon'u anlattığımda abimin yüzünde güller açıyordu, gitmeden önce tüm arkadaşlarıyla görüşeceği için çok mutlu olmuştu. Babam gitmek istemedi, gürültülü yerleri pek sevmez. 'Aman aman kızım, siz eylenin, bugün televziyon benim'. Hepimiz gülmeye başladığımızda, suratı asık bir şekilde yanımıza gelen Mert'e biraz daha kıkırdadık.
'Sinem geltmiyor bende geltmiyorum'.
'Baba, Sinem'in anneannesin'e, yani Emine teyze'ye gitmek istiyor. Sinemde gidiyormuş'.
'Hehe, demekki bize ziyafet var.'
Babamda çok severdi Emine teyze'yi. Kapının çalmasıyla yerimden fırlayıp kapıyı açtım. Mira'nin elini tutup 'Biz yukardayız, abi sende hazırlan' diyip odam'a doğru yol aldık.
Büyük bir çantanın içinden yavaşca bordo renginde olan bir elbiseyi, makyaj setini ve düzleştiricisini çıkarttı. O arada bende hemen kendi eyşalarımı çıkartıp dolabımın karşısına geçtim. Iki elbisemin arasında kalmıştım seçim yapamıyordum ve bu yüzden Mira'nın fikrini sordum.
Birincisi yeşil renginde, düz sade ve diz kapağımın biraz altında idi. Ikinci ise turkuaz renginde, diz kapağımın biraz üstünde ve arkasında yere kadar uzanan bir kurdale işlemesi vardı. Mira'nın seçimi turkuaz elbiseden yan'a olduğu için, birazda benim gönlümde turkuaz elbisedem tarafı olunca, onu giymeye karar verdim.
Ikimizde elbiselerimizi giydikten sonra makyajımıza geçtik. Mira çok güzel makyaj yapar, ustası olmuştu, bugünde kendimi onun kollarına bıraktım. Bordo elbiseyi Mira'nın üstünde görünce nekadar yakıştığını anladım. Yere kadar uzun bir elbise, kenarında yırtmacı var ve kolunun bir kısmı yoktu. Sade ve muhteşem görüküyordu. Bana makyaji yaptıktan sonra, ben saçımı düzleştirmeye başladım. Zaten Mira evde saçlarını düzleştirmişti. Saçım dalgalı olduğu için, düzleştirdiğimde daha uzun oluyordu. Saçlarım uzun olduğunda daha mutlu oluyordum, tüm vücudum'a positif energie yayıyordu sanki, güç veriyor bana.
Turkuaz ve siyah karışımı olan bilekliğimi ve kolyemi takıp, dolaptan siyah renginde topuklu ayakkabılarımı'da giyip, sonucunu aynanın önüne geçip incelemeye başladım. Mira herzamanki gibi yine sadeye kaçtığı için hiç bir takı takmamıştı. Sadece çok değer verdiğini bildiğim bir yüzük takıyordu. Son olarak Hot Couter parfumumu sıkıp aşağa indik.
Aşağa indiğimizde abimin çoktan hazırlandığını ve bizi beklediğini gördük. Beyaz pantolonun üzerine kot gömleğini giymiş, saçınada güzel bir bakım yapıp çok yakışıklı olmuş. Bizi gördüğü an hemen ayağa kalkıp yanımıza geldi. Miraya döndüğümde, gözlerinin içi parladığını gördüm tıpkı abiminki gibi. Miraya bakarak konuşmaya başladı.
'Çok, ehm, çok güzel olmuşsun--.... uz.
Yani olmuşsunuz kızlar.'....
Tekrar bir yeni bölüm sizlerle. Umarımki beyenirsiniz ve vote/yorumlarınızı esirgemezsiniz. Düşünceleriniz, yorumlarınız, önerileriniz hepsini beklerim. Simdiden çok teşekkürler.♡♡
Sevgi ve saygılarımla,
XXX-x_NuNu_x♡
![](https://img.wattpad.com/cover/14177030-288-k239484.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığa yolculuk
RomanceÇok duydum hayatım bir günde deyişti diyen insanları. Bir günde hayatmı deyişirmiş, bu mümkün olmasa gerek diye düşünürdüm hep. Aslında yine öyle düşünüyorum, ama sadece bir farkla. Hayat gerçekten yönünü deyiştirebiliyor insanın, aynı benim yönümü...