12. Kavga

75 7 4
                                    

Karşımda Selimi gördüğümde, artık günüm çoktan yerle bir olmuştu. Zaten bende kör şansı vardı, binlerce mekan var iken nereden buldum Deniztan kulübünü. Nereden bilirdim Selimin soyadı Deniztan olduğunu ve bir gece kulübünün olmasını.

Selim Deniztan,... o kadar yüksek geliyorduki sanki. 'Ben Selim Deniztan' dediğinde kaşlarımı havaya dikip, şaşkınlıktan büyümüş olan gözlerimle ona odaklanmıştım. 'Deniztan'nın üstünü vurarak söylemişti. Heryerde karşıma çıkması artık içimi ürpertmeye başlamıştı.

Deniz mavisi gözlerini, kara gözlerime dikmiş, o sırıtan şımarık çocuk gitmişti sanki. O kadar ciddi bakıyorduki, bir an korku sarmıştı tüm vücudumu. Farkında olmadan kollarım boynuna sarılmış, onunki ise belime sarılmış bir şekilde melodiye eşlik ediyorduk. O deyişik koku tekrar burnumu sarmıştı. Çok tanıdık geliyordu, ama birtürlü çözememiştim. Okadar sessizdiki heryer o yankılı müzik olsa bile. Içten içe sessizlik çökmüştü, birdaha kaybolmamacısına. Bir müddet sonra bulunduğum durumdan kurtulmak amacıyla hemen ellerimi göğsüne getirip kendimi ondan itmeye başladım, nekadar başarısız olsamda.

Güçlü kollarıyla belimi iyyice sıkmaya başlamıştıki, artık canımı yakıyordu. Gözlerime odaklanmış olan gözlerini daha çekmemiş hatta dahada derin bakıyordu. Çok tuhaf bir his bedenimi ele geçirmişti. Tesadüf denilen şey, inaniyordum o söze. Ama bukadar tesadüf olamazdı, bu imkansızdı.

Heryerde karşıma çıkması, çıktığında da moraline göre davranması. Çok tuhaf. Daha sabah beni sıkıştırıp borcun var ödeyeceksin diyen adam, şimdi karşımda hiç birşey olmamış gibi duruyordu. Benimle kesinlikle dalga geçiyordu, hep sırıtarak gezen, acımasızca bakışlar atan, şimdi ise sanki bir melek gibi, iyi niyetli gibi karşımda.

'Canımı acıtıyorsun, bıraaak!'

Bağırdığımın farkında bile değildimki, birden kolumu tutup arkaya çeken biri, sesimi duymuştu. Göz göze geldiğimizde Oğuzhan abinin olduğunu gördüm. Beni arkasına koyduktan sonra Selimin boynuna yapışıp suratına yumruklar satmaya başladı.

Ne kadar şaşırtıcı olsada, Selim hiçbir tepki vermedi, elleri yumruk halinde kendi zor tutuyordu, fakat hiç elini kaldırıp karşılık vermedi. Ben daha olduğum yerden kıpırdamamıştımki, heryer bulanıklaşmaya başlamış, sesler boğuk boğuk geliyordu. Ne yapacağımı bilememiştim, öylece dikiliyordum orada. Olanları izliyordum,  yada olacakları.

Içimde fırtınalar kopuyordu, yardım için haykırıyordu. Yardım etmeliydim, ama birşey yapamıyordum, sanki olduğum yere bağlanmış gibiyim. Müziğin sesi kulaklarımdan kaybolmuş, heryer yakılan lambalar sayesinde aydınlanmıştı. Herkez önüme doluşmuş olayı dehşetle izliyordu.

'Oğuzhan olum dur lan napiyosun sen'.

'Efe bırak beni karışma!'

'Ona birdaha dokunmayacaksın anladınmı beni, duydunmu lan?!'

Herkez Oğuzhan abiyi tutuyordu, Selimi kurtarmak için. Kimse ne olup bittiğini anlamamıştı, şaşkınlık içinde Oğuzhan abiye bakıyorlardı. 'Ona dokunmayacaksın', beynimde yankılanan bu sözler herşeyi dahada beter yapmıştı. Neden bukadar sert tepki verdiğini çözememiştim, tamam azda olsa canımı yakmıştı, ama bukadarıda fazla idi.

Çocuğun suratını dağıttı resmen. 'Ona dokunmayacaksın' lafı içimi öyle bir ürperttiki, olduğum yerde neredeyse kalpten gidecektim. Artık çok ileriye gitmişti, ama onu sonra halledecektim, şimdi ayaklanıp yardım'a gitmeliydim.

Selimin yerinden doğrulmaya çabaladığını görünce, koşar adımlarla ona ulaşıp destek verdim. Desteğimi kabul edip bana yaslandığında, tüm gözler üstümüzdeydi. Çok ağır olan bedenini hafifce bana bıraktı, hafif geliyordu, ama çoğu yükünü kendi taşıdığına eminim. Abimle göz göze gelmemeye çalışıyordum, kesin çatık kaşlarla, soru işaretli gözlerle izliyordu. Bugün tanışma günü ve nefret günü olacaktı.

Bir sandalye çekip Selimi oturttuktan sonra yanımıza bir kaç adam geldi. Aralarından biri, göz kaş işareti yaparak iki adamını Oğuzhan abiye doğru yöneltti. Hemen ardından Selim 'Durun' emriyle adamlar olduğu yerde durup bize doğru şaşkın bakışlar attı. Selimden başka laf duymayınca, durmaları gereken yerlere doğru gittiler.

'Çok özürdilerim, böyle olmasını istemiyordum, gerçekten çok üzgünüm'.

Sevmiyor olabilirdim, hatta nefret bile ediyordum. Ama benim yüzümden dayak yemişti, kendimi affettirmeliydim. Vicdanım buna musaade etmez, içim acıyordu sanki, suçluydum. Busefer gerçekten ben suçluydum. En ağrıma gidende, cevap vermeden ayağa kalktığı gibi arkasını dönüp yavaş adımlarla gitmesiydi. Arkaya bakıp bir bakış bile atmamıştı. Yaralarını sarmam'a izin bile vermemişti. En azından beni acıtacak laf söylerdi, ama onuda yapmamıştı. Hayatım gittikce tuhaflaşıyordu. Arkasında soğuk bir rüzgar bırakmış gibi içimi bir üşüme kaplamıştı. Gün geçtikce içimdeki boşluk büyüyor, benide içine sokuyor gibi, hergün yeniden yeniden içine düşecek hissi uyanıyor içimde. Öylece geçenki gibi arkasından baka kaldım.

Nazlı çoktan yanıma oturmuş elimi tutuyordu desteklemek için. Hiçbir soru veya konuşma yapmıyordu. O korkutucu, soru işaretli bakışlarda atmıyordu. Sakin duruşu, içten gülümsemesi, gözlerinin gülüşü, içimi ısıtmaya ve huzur vermeye başarmıştı. Herzamanki gibi, bazen insanın böyle insanlar'a ihtiyacı oluyor, zor zamanlarında. Buna ihtiyacım vardı, huzur. Uzun zamandır hissetmediyim, hissedemediyim. Sadece sarılmak istiyordum.

Bir müddet sonra yanımıza abim gelince Nazlı ayaklanıp müsaade istedi. Giderken sanki hem sıcaklığı, hemde huzuru'da yanında götürdü. Üşüme sardı tekrardan vücudumu. Söyliyeceklerinden, soracaklarından korkuyordum sanki. Ne yapacaktı, beni dövermiydi? Oğuzhan abi ne anlattıki, eğer oda yanlış anlayıp, yanlış şeyler anlattıysa işte ozaman yanarım.

'Aferim kardeşim, yardım ettin yazık çocuğa. Oğuzhanın eskilerden kalmış bir davanın acısıymış. Tesadüf ya, burada buluşmaları.'

Sadece kafamı yukarıdan aşağa sallamakla yetindim. Şaşkınlıktan birşey diyemedim. Kafamdaki tilkiler çoktan ayaklanmış binlerce şey diyordu. Eskilerden davamı, oda ne alaka? Neden gerçekleri söylemediki? Son zamanlarda gerçekten çok tuhaf davranıyordu, nedenini anlamamıştım. Yada bana öyle geliyordu. Şimdi ise neden abime yalan söylediğini anlamadım, onlar birbirine hayatta yalan söylemezlerdi. Beni korumak içinde yapmış olabilir, belki abimin çok sinirlenip bana birşey yapmasını istememiştir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu artık gerçekten çözemiyordum. Kafamdaki ağrılar hiç geç kalmadan yerlerine gelmişti. Bu konu burada bitmemişti bundan eminim.

Saat baya geç olmuş, herkez dağılmıştı. Ben daha yerimden kalkmamış, insanları izliyordum. Etrafa bakındığımda Selimden hiç bir iz yoktu. Kapıdaki güvenliğin birşeyi bilme ihtimalı olabileceğini düşünerek, büyük adımlarla yanına ulaştım.

Yanına vardığımda yüzünde taktığı 'poker face' içimi ürkütmüştü, nekadar çabalasamda, yüzünden bir tebessüm yakalayamadım. Adamlarınıda kendine benzetmiş Selim bey. Güvenlik sanki beni görmemiş gibi umursamadan kafasını başka yöne çevirdi.

'Şey beyefendi, Selim, eeh, Selim Deniztanın nerede olduğunu biliyormusunuz?'...

Bazen okadar zor durumda kalırsınki, dayanacak bir dal ararsın. Herşeyin bittiğini düşünürsün, ama senin dal'ın herzaman o anlarda sana ışık tutandır. Kaybetme, yenilme duygusunu unutturandır. Herzaman yanındadır, yanında olmadığında ise elini yüreğine koyarsın çünki o hep ordadır. Yıldızlarada benzerler, bazen göremezsende orda olduklarını bilirsin, işte bu herşey'e değer...♡S.

Okuduğunuz, vote'a basıp, yorum attığınız için şimdiden ellerinize sağlık.

XXX-x_NuNu_x

Karanlığa yolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin