Söylediklerini algılamakla meşkulken, gözlerim dolup taşmaktaydı. Masadan kimse konuşmuyordu, herkez bana odaklanmıştı. Hemen ayaklanıp hızlı adımlarla banyo'ya girdim. Sırtımı kapıya dayayıp yere çökmüş bir şekilde oturuyordum. Gidiyordu. Abimde beni, bizi bırakıp gidecekti, lakin daha yeni gelmişti. Neden tüm sevdiklerim beni tek tek terk ediyor. Yavaşca ağır vücudumu kaldırmaya çalışıp, lavoba'dan tutunarak güç aldım.
Abimin okul'u böyle durumlarda bir müddet izin veriyormuş ama ikinci dönemin sonuna geldiğimiz için sınavları başlıyacakmış. Böyle durumlar evet, birinci dereceden cenaze olursa evet. Daha'da kötü olmuyum diye bana söylemeyip, izin almaya çalışmış, ama isteği reddedilmiş. Hak veriyorum aslında, ama işte. Dayanacak gücüm varmı, bunu bilmiyordum işte. Yüzümü hafifce ıslattıktan sonra, kendimi incelemeye başladım. Burnum hafif kızarmış ama gözlerimin kızarıklığı geçmişti.
'Ela, kardeşim hadi gel'.
Abimin sesiyle kendimi incelemeyi bırakıp, yüzümü ve ellerimi kurladım. Kıyafetimi düzeltip, saçlarımı formuna sokup, hafifte olsa yüzüme gülücük koyup dışarı çıktım. Abim'e 'Hadi' dercesine kafamı salladığımda, kolunu omuzuma atıp mutfağa tekrar girdik. Herkezin kaşları havada şaşkın bakışları üstümüzdeydi. Sandalyemi çekip oturduktan sonra, hep beraber kahvalti yapmaya başladık. Boğazımı temizleyerek konuşmak istediğimi belirttim. Herkezin gözleri bana dikildi.
'Madem son günümüz, bugün'ü üzüntülü değilde çok neşeli geçirmeliyiz. Planları yaptım, organizasyon bende. Hiç israr kabul etmiyorum, Mira sende geliyorsun. Ama ben şimdi okul'a gitmem gerek, hem ders notları almam lazım, hemde önemli derslere katılmam gerek. Biliyorsunuz son senem'.
'Kızım, dinlenseydin. Doktor bey nededi sana, biraz daha evde kal'.
'Iyyim baba ben, kafamın dağılması lazım, buna ihtiyacım var'.
'Abltaa, Sineem'de gelmek vartmı aktşam, ne oluurr abltaa ne oluur'.
'Geltsin canavar, geltsin'.
Mert'in sesini taklit ederek konuşmaya çalıştığımda masadaki herkez, bende dahil gülme krizine girmişti. Babamın tamam anlamında kafasını salladıktan sonra, masanın minik şenliği hepimizin yüzüne gülücük koymayı başarmıştı. Elime Mira'nın yaptığı bir böğreği alıp herkezi öpüp, afiyet olsun dileklerimi dileyip dışarı çıktım.
Yine aynı boğuk ses kulağımı sarıp sarmalamıştı. Hava aynı o günki gibi muhteşemdi, fakat şimdi rüzgar yoktu. O sahneler tekrar canlanmaya başlamıştı. Boşluğun içinde kaybolmuşum gibi. Orada kaç dakikadır dikildiğimi farkına bile varmamıştımki, arkamdaki sesle irkilip, arkamı döndüm. Busefer saçları bakımsız değil, havaya taramış olan saçlarını hafifte yan'a yatırmıştı. Yanıma gelip cebinden para çıkarttı.
'Al Ela, eğer o tanımadığın çocuğu görürsen verirsin bunu. Görmezsen bile yanında bulunsun tamammı. Kendini fazla yorma. Baktın kötü oldun çık gel abim'.
'Tanımadığın' kelimesini o kadar tuhaf söylemiştiki, sanki birşey ima etmek istiyordu. Bana inanmadığını belli edermişcisine söyledi. Kaşlarım ister istemez çatılmıştı. Anlıma bir öpücük bırakıp, arkasını dönüp eve girdi. Yavaşca okul'a doğru yürümeye başladım. Eski okulum kadar uzak değildi, ozaman servisle gidiyordum. Şimdi ise istersem yürüyerek, istersemde otobüsle gidebiliyorum. Her sorduğumda cevap herzaman kaçamak bir cevaptı. Neden lisenin son senesinde birden yarısında başka liseye gitmek zorundaydımki. Ama cevap sadece 'Gitmek zorundasın' idi. Artık bende sormaktan bıkıp, her okula gittiğimde neden zorunlu olduğumu düşünerek gidiyordum. Yerlere odaklanmış yürürken, yerden hafif duman gibi birşey çıkıyordu. O kadar sıcaktı ki, yerler alev almıştı, aynı benim yüreğim gibi. Yüksek derecelerde kızarmak yerine güzel kararıyordum. O yönüm esmer olan annem'e çekmişti. Telefonum'un çalmasıyla bütün düşüncelerime bir ara verip, kolları deri olan kot çeketimin cebinden telefonumu çıkartıp ekran'a baktım.
'Aaay tüh ya, ben Nazlıyı tamamen unutmuşum'.
Artık kendi kendimede konuşmaya başlamıştım, şimdi tam oldu yani. Hemen telefonu açıp, Nazlının tepkisini merak içinde bekledim.
'Kuzum ya, ağaç yaptın beni burda, nerdesin hadii ama'.
'Nazlıı, çok özürdilerim canım, 5 dakikaya oradayım merak etme'.
Ağır adımlarımı hızlaştırıp, koşmay'a başlamıştım neredeyse. Uzaktan Nazlının okul'un bahcesinde bir sağ'a, bir sol'a yürüdüğünü gördüm. Koşar adımlarla iyyice yaklaşmıştım artık. Kot pantolonun üzerine siyah gömlek giyip, çok şirin bir kot çeketle kombine etmişti. Saçlarını herzamanki gibi maşadan geçirip arkaya atmıştı. Hemen yanına gidip sıkıca sarıldım.
'Seni çok iyyi gördüm bugün'.
Sevinçli olduğunu ses tonuyla belli etmişti. Iyyi görünüyormuşum demekki. Ama gerçekten'de iyyimiydim ki? Bu soru o kadar tuhaf geldiki, iyyi olmak. Annem artık yok, abimde yarın gidecek, okul ise beni konuşuyor ve Selim'e haylen borcum var. Ama iyyim ya, iyyim. Yüzüm ister istemez buruşmuştu, ama belli etmemeye gayret ediyordum. Sınıf'a yaklaştığımızda, hocanın sınıfta olmadığını görüp, fırsatı yakalamışken Nazlın notlarını alıp, kütüphane'ye kopyalamak için yöneldim.
Tüm gözleri benim üstümde hissediyordum. Fısıldaşmalar, gülüşmeler ve alaylı bakışlar hepsi banaydı sanki. Hiç takmadığımı göstermek istesemde, kızaran yüzüm, titreyen vücudum beni ele veriyordu bile. Adımlarım çoktan hızlaşmıştı. Kütüphane'nin kapısın'a ulaştığımdı, büyük bir nefes bırakıp, kapı kolunu indirdim. Indirmemle, beni birinin arkaya çekmesi bir oldu...
Merhabaa okuyucularımm, biraz geç oldu ama umarım beyenirsiniz. Vote ve Comment yapmayı unutmazsanız çok memnun olurum. Şimdiden çok teşekkürler. Praag'a gidecek olan arkadasimm Messiex iciin<3
Sevgilerimlee,
XXX-x_NuNu_x
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığa yolculuk
Roman d'amourÇok duydum hayatım bir günde deyişti diyen insanları. Bir günde hayatmı deyişirmiş, bu mümkün olmasa gerek diye düşünürdüm hep. Aslında yine öyle düşünüyorum, ama sadece bir farkla. Hayat gerçekten yönünü deyiştirebiliyor insanın, aynı benim yönümü...