İzmir

766 167 345
                                    

Her insana veda edemezsin. Kimilerine veda etmek, intiharla eş değerdir. Peki ya bir ölüye veda edilebilir miydi? Ben veda edemedim. Bu, intihar olamazdı. Bu, yangındı. İntihar değildi belki ama cayır cayır yanacağın bir yangına düşmekti. Senden önce ruhun düşerdi bir yangının ortasına. Bedenin, benliğinin yanmasına hiçbir şey yapamazdı. Ruhum, yok oldu. Geriye ise külleri kaldı. Küllerinden tekrar doğamazdım. Sadece bir rüzgar eser, tüm küller uçuşur giderdi. Ben o yangında, hislerimi kaybettim. İçimden bir şeyler yok oldu. Elimde bir anahtar kaldı. Kaybolmuş bir anahtar buldum. Hangi kapının anahtarı bilmiyorum. Kime, neye, nereye açılıyor o kapı bilmiyorum. Kapının arkasında ne var bilmiyorum. Anahtarı, kapılara denemekten korkuyorum. O anahtarı sımsıkı tutuyorum avcumun içinde. Kimseye göstermiyorum. Kimselere diyemiyorum. Her kapının arkasında, iyi şeyler olmaz. O kapı, ruhsuz kalan bedenimin ölümüne sebep olabilir.

Ölmek... Ölümü dert etmiyorum, hatta ölmeyi arzuluyorum. Bunun için her gece bileklerim sızlıyor. Ama tekrar bir yangının ortasında kalmaya çok korkuyorum. Ölümün tek korktuğum yönü, yanarak ölmek. Bir kere daha yanmayı göze alamam. O anahtarı deneyeceğim kapıların arkası cehennem olabilir. Ateşin; ruhum gibi bedenimi de yakması... Olmaz, olamaz hayır.

Şimdi siyah göğü izlerken, müzik dinlerken, yürürken, ağlarken yanında birini arıyorsun. Kim olduğunu çok iyi biliyorsun ama bir ceset senin yanında olamaz. En çok da bu acı gerçek acıtıyor içini.

Mutsuzlukta da boğulabilirmiş insan. Bir yaz günü, gece yarısında.

"Sanırım en iyi yönüm, kendim olmam."
Hırkamı ellerimin üstüne çektim ve kahvemden bir yudum aldım. Denizin sesi uzaktan da gelse biraz duyuluyordu. Denizin sesini, günlerce sıkılmandan dinleyip, uzun bir süre hiçbir şey yapmadan denizi izleyebilirdim. 10 yaşıma kadar Ankara'da yaşadığım ve o yaşa kadar hiç denize girmediğim, sadece fotoğraflardan gördüğüm içindi denize olan sevgim. Alaçatı akşamalarında olduğu gibi hava, öğlene göre daha serindi ve esiyordu. Saat gece on ikiyi geçmişti. Yıldızlar geceyi süslemiş, ağaçların arasında uçuşan ateş böcekleri manzarayı daha da güzelleştiriyordu.
"En iyisi bu Deniz, herkesten farklı. Sahte değil..." dedi, Bade. Elimin tersiyle yanağımdan akan bir damla gözyaşını sildim ve burnumu çektim.
Yaklaşık 2 saattir balkonda oturmuş, sohbet ediyorduk.

Bade, en yakın arkadaşım, tek arkadaşım, dostum hatta kız kardeşimdi. Liseye başladığımda tanışmış ve 4 yıldır birbirimizin dostu, gerektiğinde ablası, bazen ailesi oluyorduk.

Fincanlarımızı mutfağa götürmek için ayağa kalktım. Ben masayı toplarken, Bade de benimle kalktı.
"Ben de gideyim artık, geç oldu." dedi gülümseyerek.
"Kal işte bu gece, ısrar etme." Alt dudağımı bir çocuk gibi öne çıkardım ve dolu gözlerimle yavru kediler gibi bakmaya çalıştım. Bu halim onu güldürdü. Benden daha olgun davrandığı bir kesindi.
"Yarın döneceğimiz için gitmem gerekiyor kuzu. Daha bir dünya işim var."
Gideceğini hatırlatınca yüzüm düştü. Ailesiyle İzmir'e tatile geldiler. Bade, üniversiteye geçmişken, ben liseye bir sene gitmediğim için lise dörde geçmiştim. Kayıt gibi işleri halletmek için ailesinden daha erken dönmesi gerekiyor. Bu halimi fark edip kollarını bana sardı. Ben de ona sarılırken,
"Görüşeceğiz zaten kısa bir süre sonra." dedi.
Zorla da olsa gülümseyerek karşılık verdim.
Kapıda tekrar sarıldık ve vedalaştık. Annem ve babam uyumuştu. O gittikten sonra bende odama çıktım.

İki yazdır olduğu gibi bu yaz tatilini de İzmir Alaçatı'da ki yazlığımızda geçiriyorduk.
2 katlı, denize yakın, güzel bir bahçesi olan, hoş bir villa. Üst kattaki terastan deniz manzarası gözüküyor. Etraf ağaçlarla kaplı. Yandaki villarda oturan komşularımız iyi, sıcak insanlar. Ben ise genelde gündüzleri denize giriyor, akşamüzeri sahilde yürüyor, geceleri kitap okuyup, müzik dinleyerek geçiriyordum yazı.

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin