Metanoia

354 129 121
                                    

Hani bazı geceler olur... Karanlık, güneş olmadığı için değil de; ayı göremediğin içindir. Soğuk, kış olduğu için değil de; senin içini ısıtan bir şey olmadığı içindir. Ve ben şimdi karanlıkta üşüyordum.

Gece koltukta gözlerimi açtığımda saat beşe geliyordu. Balkon kapısı ve camlar açık olduğu için öylece yatınca üşüyüp yattığım yere sinmiştim. Başım ağrıdan çatlayacak gibiydi. Midem bulanıyor ayrıca üşümekten titriyordum. Odama gitmek için koltuktan kaltım, merdivenden duvarlara tutuna tutuna çıkıyordum. Ayakta duracak halim yoktu. Son basamağa geldiğimde daha fazla yürüyecek dermanı bulamayıp oraya oturdum. Merdivenin hemen sağındaki oda, yatak odasıydı. Anneme seslenmeye çalıştım, o an fark ettim ki sesim de kısılmıştı. Bu daha önce de olmuştu. Üzülünce hasta oluyordum ve bu, berbat bir şeydi. Bir kere daha seslenmeye çalıştım, bu sefer sesim biraz daha fazla çıkmıştı.

"Anne!"

Annem uyanmayıp yatakta sağa doğru dönerken babam hafifçe doğruldu. Uyurken karışmış saçlarından bir bukle alnına düştü. Uykulu uykulu baygın bakan gözlerini açmaya çalışıyordu. Benim yerde oturduğunu -hatta resmen süründüğümü- yeni fark etmiş olacak ki bir anda ayağa kalktı. Annemi seslenerek uyandırdıktan sonra yanıma gelip diz çöktü. O bir elini alnıma götürerek ateşimi kontrol ederken ben onun yüzünü inceliyordum. Masmavi gözlerinde endişe ve korku duygusu vardı. Bir günlük uzamış sakalları çenesini ve yanaklarını kaplıyordu. Düz burun kemikleri yüzünü kusursuzlaştırıyordu. O an fark ettim ki, babamla çok benziyorduk.

"Selda, çok ateşi var!" diye seslendi, annem de yanıma gelirken. Beni kucaklayıp odama götürdü, yatağıma bıraktı, sonra odadan çıktı. Annem odaya elinde bir kutuyla geldi. Kutuyu yatağımın başındaki çekmecenin üstüne koyup, yatağın kenarına oturdu. Bir derece çıkarıp kolumun altına koydu. Ben ise kapıya bakıyordum, babamın gelmesini bekliyordum.

Onu kırmıştım, bunun farkındaydım. Ama gerçekten pişmandım ve bir şekilde kendimi affettirmem gerekiyordu. Babamla çocukken baba kız ilişkisinden çok arkadaş gibiydik. Ta ki 2 yıl öncesine kadar. O zamandan sonra aramız açılmıştı. Artık eskisi gibi değiliz. Neden uzaklaştı benden, benim suçum olmayan bir durum yüzünden bilmiyorum. Ama o kadar istiyorum ki onunla tekrar öyle olabilmeyi...

Annemin dereceyi almasıyla beraber bende düşüncelerimden sıyrıldım. 2 tane hap içirdikten sonra Ne oldu? der gibi tek gözünü kırparak kafasını salladı. Anlamamış gibi ona bakmaya devam ettim. Soluduğu nefesi vererek,

"Neden böylesin?" diye sordu.

"Bilmiyorum. Geçen kaşık kaşık dondurma yedim ya hani, fazla geldi herhalde." dedim, asıl sebebin üzüldüğüm olduğunu söylemeden.

İnanıp inanmamak arasında kalmış bir bakış attıktan sonra birazdan gelip yine ateşime bakacağını söyleyerek çıktı odadan. Uykum kaçınca gözlerimi odanın içinde gezdirmeye başladım. Kapının karşında çalışma masam, onun yanında yatağım vardı, aralarında ise balkon kapısı. Kapının sol tarafında dolabım, yatağın ayak ucunda kitaplığım vardı. Kitaplığın etrafında boşta kalan yerlere -annem her ne kadar kızsa bile- keçeli kalemlerle çizdiğim resimler vardı. Bu resimleri çizerken farklı bir kalem kullanmıştım, sadece karanlıkta belli oluyordu. Üstten aşağı kadar uzanan gül ağacına bakınca bir kere daha resim yeteneğimin olduğunu kabul ettim. Perdenin arasından gözüken gökyüzüne çevirdim bakışlarımı bu sefer. Hava biraz aydınlanmaya, güneş doğmaya başlamıştı. Havadaki bulutlar bu saatlerde daha belirgin, daha güzel olurdu. Camın önündeki ağaç dallarının arasından geçen birkaç kuşu görebiliyordum. Gözlerimi kapatıp siyaha boğdum dünyamı. Fakat etrafın karanlık olması, düşüncelerimden kurtulabileceğim anlamına gelmiyordu.

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin