Yukarıdaki şarkıyı açmayı unutmayın. İyi okumalar! :)
Nefes al.
Nefes ver.
Akşamüzeri koşuya çıkmıştım. Sahil boyunca uzanan yolda bir saate yakın süredir koşuyordum. Dinlenmek için biraz ilerideki iskeleye gidip en ucuna oturdum. Saat akşam yediydi. Hava kararmak üzere, güneş batıyordu. Günün son ışıkları denizin üzerinde dalgalarla karışıyor, dalgaların sahile vurma sesi kulaklarımı dolduruyordu. Bu dalga sesini çok seviyordum. Arka taraftaki parkta çocuklar salıncakta sallanıyor, kaydıraktan kayıyordu. Sahil yolunda biri bisiklet sürüyordu. İki sevgili bir banka oturmuş el ele denizi izliyorlardı. Kaldırım kenarında yaşlı bir amca simit satıyordu. Bu görüntüyü görmeyi seviyordum. Telefonumu çıkarıp Whatsapp'a girdim. Bade'den 4 mesaj gelmişti.
"Deniz ben çok kötüyüm."
"Ne yapacağımı bilmiyorum."
"O kadar hayal boş yere miydi yani?"
"Lütfen ara konuşmamız lazım."
Panikle rehbere girip Bade'yi aradım. Bir yandan da kötü bir şey duymamak için dua ediyordum.
Çalıyor, çalıyor, çalıyor... Açtı!
"İyi misin?" dedim endişeyle.
"Neden iyi olmayayım, asıl sen iyi misin?"
"Mesaj atmışsın kötüyüm diye, panikten öldüm burada!"
"He o mu? Ya Deniz..." Bir anda sesi kötüleşmişti.
"Kızım çatlatma insanı, söylesene n'oldu?"
"Kaçırdım." dedi bebek gibi konuşarak.
"Neyi! Neyi! Tek seferde söylesene, filmin en heyecanlı yerinden araya giren reklam gibisin yemin ederim!"
Biraz kıkırdadı ve konuşmaya devam etti.
"Neyi olacak, Gratis indirimini. Kaç haftadır bunu bekli-"
"Gerizekalı! Ödüm koptu burada. Buna üzülür mü insan?" dedim sinirle. Sonra yine sinirden gülmeye başladım.
"Zengin değilim ben sus!" dedi ve o da gülmeye başladı.İşte böyleyiz biz. En saçma anlarda bile beraber gülebilen, her durumda yan yana olan, aramızda bazen mesafeler olsa ve uzun süre ayrı kalsak bile her zaman aynı samimiyette kalabilen iki dost...
Eve doğru yürürken kulaklığımın teki kulağımdayken diğeri aşağı sarkıyordu. Adımlarımı müziğin ritmine uydurmuş, sallanarak yürüyordum. Sağda kalan marketi görünce yönümü değiştirip markete girdim. Raflardan birkaç tane çikolata alıp içecek bölümüne gittim. Bir kola aldıktan sonra son olarak en sevdiğim çikolatalı dondurmayı seçip kasaya gittim. Ödeme yaptıktan sonra "İyi akşamlar." diyerek çıktım.
Bahçede Sarmaşık'ı kucağıma alıp eve soktum. Mutfaktan bir kaşık ve marketten aldığım dondurmayı yanıma alıp odama çıktım. Lambayı yakmak yerine dolabımın arkasına elimi uzatıp küçük düğmeye bastım. Odamın her yerinde minik minik, renkli led lambalar ışık saçmaya başladı. Loş bir ortam oluşmuştu. Bu lambaları geçen yaz internetten görmüştüm, hoşuma gitmişti ve ben de yapmıştım. Dolap kapağının etrafı, aynanın dış kısmı, yatak başlığımın arkası, kitaplığım... Bütün oda bu ışıklarla doluydu.
Dondurma yerken bir yandan da bitirmek üzere olduğum romanıma devam ediyordum. Uzun süre okumaktan gözlerim ağrıyıncaya kadar okudum. Saat gece 11.30 olmuştu. Kitap okurken eğik durmaktan ağrıyan boynumu yana doğru yatırıp esnettim. Saatlerdir açmadığımın telefonumu elime aldım.
Müzik listeme girip Boy Epic / Wicked şarkısını açtım. Tumblr'a girdiğim sırada, dünkü çocuk geldi aklıma. Mesaj kısmına girip onunla olan konuşmanın üstüne bastım. O bana bir şarkı önerdikten sonra, uzun bir süre onun bloğunu inceleyip ben de ona The Script / Flares şarkısını önermiştim. Bu şarkının sözleri çok hoşuma gidiyordu. Konuşmanın devamını da okudum.
"İyi misin?" diye sormuştu.
Herkes gibi 'Nasılsın?' değilde, bunu sorması değişik hissettirmişti.
"Ne kadar iyi olabileceksem, o kadar iyiyim. İyi misin?"
"Bilmiyorum. İyi veya kötü hissetmiyorum şuan. Böyle her yer karanlık ama ışık da doğmak üzere gibi hissediyorum."
Biraz bekleyip cevap verdim.
"Beklemelisin. Güzel şeyler zaman alır..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
RomanceUzanıp kasetçalarda bir düğmeye bastı. Şarkı çalmaya başladı. Sonra yanıma geldi. Parmaklarını nazikçe ellerime doladı. Beni kendine yakınlaştırdı ve ellerini belime koyup yavaşça sallanmaya başladı. Bende ellerimi onun boynuna doladım. Ela gözlerin...