Gün 20

19.3K 1K 177
                                    

Aynada kendime baktıktan sonra bakışlarımı saate çevirdim. Saat 11'e 5 vardı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra bakışlarımı tekrar boy aynasına çevirdim. Çok heyecanlıydım. Çok.

Minik sırt çantamı sırtıma taktıktan sonra oldukça rahat olan spor ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Asansöre bindiğim sırada sakinleşmek için elimden geleni yapıyordum ama sakinleşemiyordum.

Asansör zemin kata geldiğinde önce asansörden sonra binadan çıktım. Ve o tüm yakışıklılığıyla görüş açıma girdi. Kalbim daha fazla atması mümkünmüş gibi daha da hızlanırken nefesimi tuttuğumu ona doğru yürürken fark etmiştim.

O yüzündeki hafif tebessümle bana bakarken ben nasıl normal olabilirdim ki?

"Günaydın"
Dediğinde onu görünce istemsizce gülümseyen yüzümle
"Günaydın"
Dedim. Beraber sitenin çıkışına doğru yürürken ben adımlarımızı izliyordum. Ve evet, adımlarımızı aynı şekilde de atmaya çalışıyordum.

Siteden çıkıp yürümeye başladığımızda yan gözle ona bakıp
"Nereye gidiyoruz?"
Diye sordum. Egehan
"Sahilde güzel bir yer var"
Derken bakışlarımız buluşmuştu.

Ama öyle güzel bakılır mı?

Kafamı yavaşça aşağı yukarı sallayıp bakışlarımı önüme çevirdim. Allah aşkına yaklaşık 5 dakikadır yan yanayız diye bu denli heyecanlanıyorsam kahvaltı boyunca ne yapacaktım?

"Tatil nasıl gidiyor?"
Diye sorduğunda tekrar bakışlarımız buluştu.

Ya bu çocuk böyle bakmak için çalışıyor mu?

Öylece ona bakmaya devam ederken artık bir cevap vermem gerektiğini düşündüğüm için
"İyi, güzel"
Diye mırıldandım. Gülümseyerek bana bakarken
"Genelde böyle az mı konuşursun?"
Diye sordu. Yani senin yanındayken güzelliğinden dilim tutuluyor diyemedim.
"Bilmem ki az mı konuşuyorum?"
Diye sorusunu soruyla cevapladığımda dudaklarını yukarı doğru kıvırdı.
"Gerçekten değişiksin"
Dediği şeyle gülümsedim. O da gülümsedi.

Bizim siteye oldukça yakın bir yere gelmiştik. Buraya daha önce gelmediğim için an itibariyle pişman olmuştum çünkü burası gerçekten çok güzeldi.

Denize bakan masaya karşılıklı olarak oturduk. Bakışlarımı çok kısa bir süre denizde gezdirip hemen ona çevirdim. Onu izlemek denizi izlemekten daha güzeldi.

Egehan menüyü getiren garsona
"Gerek yok"
Dedi ve devam etti.
"İki kişilik ortaya karışık istiyoruz biz"
Allahım! Benim vereceğim siparişi bile o düşünmüştü! Bu da dolaylı yoldan beni düşündüğü anlamına geliyordu! Ay galiba şuraya bayılıcam. Zaten bayılmam an meselesi.

"Çay içiyorsun değil mi?"
Diye sorduğu sırada aval aval yüzüne bakıyordum. Ve evet aynı zamanda gülümsüyordum. Beni düşünmüştü ve biz demişti. Biz! Eliyle hafifçe masanın üstündeki elimi dürttükten sonra adeta bir melek gibi
"Beril?"
Dedi. Uyuşan elimi masanın üstünden alıp bacağımın üstüne koyduktan sonra ağzımdan
"Ha?"
Diye bir ses çıktı.

Cidden tam bir aptal gibi davranıyordum ve bunun sebebi ipleri kalbimin eline vermiş olmamdı.

Acilen ipleri beynimin eline vermeliydim, aksi takdirde gece utançtan uyuyamayacaktım.

Kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım ve
"Severim"
Dedim. İzin versen seni çok güzel severim diyemedim.

Garson gittikten sonra Egehan parmağıyla denizi gösterip
"Manzara çok güzel değil mi?"
Diye sordu.
"Evet, çok güzel"
Diye mırıldandım. Herhalde benim manzaramın o olduğunu bilmesine gerek yoktu. Çok güzel olduğunu bilmesi yeterliydi.

Asansörde 90 GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin