4.Bölüm: Gemi, Dalga, Rüzgar

331 24 8
                                    

   Merhaba! Geri döndüm! Erken yazmayı planlayıp yine pazar gecesine bıraktığım için kendime bir demet tebrik sipariş ettim, size de özür. Geçen bölüme o kadar güzel yorumlar geldi ki sevinçten evde birkaç tur koşmuş olabilirim :D Bu nedenle bu bölümü biraz daha uzun yazmaya çalıştım. (Destan yazmış gibi konuşsa da bir sayfa fazla oldu) Yorum yapan yapmayan herkese bu nedenle çok teşekkür ediyorum. Şarkımız Thirty Seconds  To Mars- Do or Die (Lp ile ortak turneye çıkacaklar ama ben gidemiyorum :( En sevdiğim iki grup) Acımı da paylaştığıma göre ben susuyorum. :D

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

   Uyanmak istiyorum gerçeklerden. Görmeden, duymadan, hissetmeden... Kader yolumu alayla demlemiş, benim yerime gülmüş. Ben zamanın görmediği, zamanın gözardı ettiği... Rüzgâr sürüklüyor beni benden uzaklara. Bilmiyor bende ben yok, bıraktım benliğimi o kapı önünde. Bir gözlerimde izi kaldı, dokundu diye gözleri. Kıskanıyorum şimdi ölümü, dokunacak diye ben yapamazken.

    Nasıl isterdim, yanımda olsun
    Şimdi ve burada
    İster miydin, bir şansım olsun
    Ben solayım, sen çiçeklen bende

    Güneş her sabah aynı doğmuyor, kibar değil bugün. Gözlerimi yakıyor, ruhuma uysun diye. İlerliyorum, adım atmadan. Ne acı ne başkası. Her hücrem reddediyor ondan ayrı bir şeyi hissetmeyi. Açıklayabilir mi bilim neden? Kalbi iyileştiriyor doktor, gönlü iyileştirebilir mi?

    Kaç gün oldu sağanağa yakalanalı, bilmiyorum. Takvimler saysın günleri. Zaman geçiyor, ben geçemiyorum. Gidip geliyorum hayata, gülüyor dudaklarım. Çarpıyor duygular yüzüme, vaz geçiyor benim olmaktan. Bir parça alıyor her ses, her nefes. Bitiyorum her dalgada, gör beni ay ışığında yakamozlarda.

************************************************************************************************************

-Abi! Kalk hadi, yemeğe!

~İstemiyorum.

-Yemek yemen gerek. Bu gidişle gelinin pratik yaptığın o iskelet olacak!

   ~Beni bir o seviyor zaten. Ama o erkek, Osman. [Tıpçı esprisi, osteosit'in (kemik hücresi "os" u ile man (erkek) kelimesini birleştirip iskeletlere Osman ismini vermişler, yaratıcı! ] Bu durumda en iyi ihtimal gelin ben olurum. Çiçeği de sana atarım. Şimdi git başımdan.

    Kardeşim bu sözlerimin üstüne Osman'la mutluluklar dileyip sessizce odamdan çıktı. Rüyamda tabi. Gerçekte ise attı yorganımı aşağıya, ben yorganıma özlem dolu bakışlar atarken yakamdan tutup çekmeye başladı.
 
~Ne yapıyorsun, bırak beni yorganımla baş başa!

-Annem seni sofraya götürmezsem bana da yemek vermeyeceğini söyledi.

~Eee?

-Yemeğimle arama girme, ben yorganınla sana randevu ayarlayayım.

    Yemek yemek istemiyorum. En son ne zaman sofraya indim hatırlamıyorum bile, haklı kız. Annemi üzmeyeyim, yerim bir iki lok... O da ne? Olmayan yemek var mı sofrada? Ama sanırım annem yemek yerine beni de yapacak. Bu kadar sevineceğini bilseydim daha önce gelirdim. Sahi ne zamandır doğru düzgün yemedim ben?

-Neredeyse beş ay

~Ne?

-Beş aydır yemiyorsun doğru düzgün, bitir şimdi onları.

    Beş ay mı? Hangi aydayız? Göğün incileri ne zaman süsledi yaprakları? Taçlandı mı yerler beyaz meleklerle?  Kaç yuva attı sobaya kestaneleri? Kendime gelmeliyim artık. Zihnimdekileri katlayıp koymalıyım bir kenara, bir daha görmemecesine. İlki değil yıkılmalarımın, alıştım çakılmaya. Bu sefer daha yüksekten düştüm, kırıldım. Toplamalıyım her bir parçayı, elim kanasa da. Dudaklarımdan gözlerime de ulaşır belki gülümsemelerim, kalbime akar her bir damlası. Zor ama imkânsız değil. Unutmasam da yaşarım belki. Şairin dediği gibi:

Kalbimin KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin