12.Bölüm: Sorular ve Sorunlar

111 8 6
                                    

   “Baba!”

   Ne olduğunu bilmiyorum. Şaşkınım. Gözlerimi kırptıkça ben kırpılıyorum karşılaştığım gerçekle. Neden burada, neden şimdi? Aradan geçen yıllar ayırmamış mıydı yollarımızı? Ne olduğunu bilmiyorum, o nedenle havalı bir geriye dönüşle açıklayamam. Karşımda duran ve beni daha küçük bir çocukken terk etmiş olan adam açıklayabilir mi? Açıklar mı söyleyecek sözleri varsa? Ben dayanabilir miyim duymaya? Cesaretim var mı yeterince? Her şeyin sebebi o. Tüm hatalarımın, yanlışlarımın, yalnızlıklarımın, güvensizliklerimin… Olumsuz olan ne varsa ondan filizlendi. En güvendiğim adam, kahramanın… Babam… Neden gitti?

   Üç ya da dört yaşında olmalıyım. Parka gitmişiz. Sallanıyorum. Arkamda babam var ya! Kim korkar yüksekten, düşmekten? En büyük gülüşüm var yüzümde, rüzgârlara meydan okuyor. Yükseldikçe salıncağım benim de mutluluğum artıyor. Ben, göklerin efendisi, parkların hâkimi! Kim üzebilir ki beni? Hep arkamda olan, bana güven veren adam mı? Eve dönerken dondurma alıyoruz birlikte. Yiyemiyorum her tarafım dondurma oluyor, gülüyoruz halime. Korkum yok beni görünce kızacak olan annemden. Dedim ya, babam yanımda.

   Biraz daha büyüğüm parktaki halimden şimdi. Kardeşim yeni doğmuş, onu izliyorum. Babamın kucağında oturmuş heyecanla anlatıyorum kardeşimle oynayacağım oyunları, onu ileride nasıl koruyacağımı… Çocuk aklı. Boyu benimkini geçeli çok oldu şimdi, üstüne o beni koruyor. Ben anlattıkça babam dinliyor. Saatlerce oturuyoruz öyle belki. Sonra annem geliyor, babam ona sarılıyor. Beni bıraktığı için üzülüyorum, kıskanıyorum annemi. Sonra üstlerine hopluyorum ‘Beni de aranıza alın.’ diyerek. Üçümüz sarılıyoruz önce. Ardından dördümüz. Aklımda yine gülen yüzler var. Kardeşim bile gülüyor o yeni doğmuş küçük haliyle. Şimdi o yüzler hep kırık.

   Başka bir anıda okula başlamışım. Gösteri yapıyoruz sanırım, tam hatırlamıyorum. Herkesin ailesi okula gelmiş, benimkiler de. En uzunu benim babam, en yakışıklısı benim babam diyorum kendi kendime. Koşup kocaman sarılıyorum. Yüzümde parktakinin bir eşi gülümseme var. Bir yandan da korkuyorum ya bir hata yaparsam gösteride diye. Babam benimle gurur duysun istiyorum. Tüm babaların arasından en çok benimki gururlansın. Benim onu sevdiğim kadar, hayır daha fazla!

   Oyunlarımız, beraber uyumalarımız, sarılmalarımız, kahkahalarımız… Neden hiçbir kötü anım yok seninle. Öyle olsa unutmak daha kolay olurdu yokluğunu. Belki mutlu bile olurdum, kim bilir? Şimdi… İmkânsız. Seninle ilgili hatırlayabildiğim her şey güneşten parlak bir ışıkla aydınlatılmış. O zaman neden gittin?  Neden bıraktın beni sensizliğinle. Hep kendimden bildim ben. ‘Benim yüzümden gitti.’ dedim ‘Ben mutsuz ettim onu.’ ‘Çok yaramazlık yaptım ondan gitti.’ dedim. En çok geceleri ağladım annemi üzersem o da gider diye, o da beni bırakır diye. Korku… Bir babanın oğluna vermesi gereken duygu bu mu? Korkuyorum ben sen gittiğinden beri. En güvendiğim bırakmışken beni niye gitmesin ki benden bir yabancı? Korkudan kimseye yaklaşamadım, kimseyle bırak arkadaş olmayı doğru düzgün konuşamadım. Çözüm değil biliyor musun insanlardan kaçmak. Çünkü terk edilince aslında yalnız kalmaktan korkuyorsun. Birileri senden vazgeçer de tekrar yalnız kalırsın… Ben kendi korkumun içinde kayboldum yıllardır. Ne yaklaşabildim ne uzaklaşabildim. Uzaktan izledim, imrendim. İstedim ama elimi uzatamadım.

                         

Her sabah güzel günlere uyanıyorum

Günler de kalbim gibi boş

Alamadan veriyorum nefesleri ve sevgileri

Bir yudum hayata susadım

Ne zaman bulsam hep boşa harcadım

Kalbimin KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin