18.Bölüm: Oda 157

95 8 6
                                    

   -"Kiyo..." Konuşmaya başlayacak oldum ama hızlı bir şekilde susturuldum.

  -"Dur! Bekle! Sadece bir... Nereden başlaya... Bunu sana söylemeli miyim onu bile bilmiyorum." Sesi gittikçe solarken yüzündeki çizgilerle beraber görünen acı da keskinleşti. "Sadece anlat." diye fısıldamaktan başka bir şey yapamadım. Söyleyeceklerinden korktum merak ettiğim kadar. Duymak ister miydim ağzından çıktıktan sonra da onları?

   Rüzgar esiyor, ısıtacak bir güneş olmadan. Ben gözlerimi kaldırıp da düştüğü yerden yüzüne bakamıyorum. Gökyüzünde bir parça ışık boğulmuş gecenin sisinde. Mavi aciz tahtına ulaşmaktan, henüz genç... Her ses yankılanıyor boş sokaklarda. Her saniye yükleniyor boşluklara.

    -"Sanırım en baştan başlamam gerekecek." Derin bir nefes verdi.

    -"Bundan yedi yıl önce annem rahim kanserine yakalandı. Sen bilirsin neyin ne olduğunu falan. Tedavinin sonunda kurtuldu ama şimdi altı ayda bir kontrole gidiyor." Çok geçmiş olsun diyecek oldum ama ağzımı açtığım gibi durdurdu. "Eğer şimdi kesersen bir daha başlayamam. Neyse dediğim gibi altı ayda bir kontrole gidiyoruz. Bugünde o yani dün de o kontrollerden biri vardı, ben de onunla gittim. So-Sonr-Sonra da..."

   Birden ağlamaya başlayınca ne yapacağımı bilemedim. Ellerim, kollarım benim emrimden çıktı, kendi kendilerine sarıldılar boynuna. O da dondurması kayıp yere düşmüş küçük bir çocuk gibi tutundu kollarıma.

    -"Ben nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum, özür dilerim." Dedi hıçkırıklarının arasında. Aklımdan geçen annesinin yeniden hastalanmış olması ama böyle bir durumda yanına geleceği ilk kişi ben olamam değil mi?

   -"Yoksa annen m-"

   Hızlıca başını salladı.

   -"Hayır! Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır..." Sonra tekrar ağlamasına kaldığı yerden devam etti.

   -"Söylemek yerine göstermem daha doğru olur sanırım ama bunun için de daha medeni bir saati beklemeliyiz." Kuru kahkahalar gecenin sessizliğini kesti.

   -"Sanırım." dedim pek emin olmasam da.

   Aradan ne kadar geçti bilmiyorum sokak ortasında durmaktan vazgeçip bir parkta oturmaya karar verdiğimizde.

   -"Annen nasılmış?" diye sordum; kibarlıktan değil, endişeden. Kim olursa olsun, anne...

   -"Sonuçlar bir-iki güne çıkarmış. Şimdilik bekliyoruz."

   Sessizlik

   -"Peki, sen nasılsın?

   Başımı salladım. Kelimeler bırakmadı yakamı. İyiydim, sanırım.

   -"Sanırım hazır vaktimiz varken başka şeylerden de konuşmalıyız."

   -"Nasıl yani, neyden konuşmalıyız?"

   -"Doğru olan hakkında. Yani bence. Yine bencillik yapıyorum değil mi? Umurumda değil. Beni böyle kabul edecek, benim de olduğu gibi sevebileceğim birini bulmalıyım sanırım. Arkadaş kalabilmek için de fazla çirkefim, söylemene gerek yok. O yüzden... Kendine iyi bak."

   Böylece adım adım uzaklaştı hayatımdan. Peki ne söyleyecekti?

   -"Bu arada ziyaret saatleri başlayınca hastanenin B bloğundaki 157 numaralı odaya git. O zaman anlayacaksın."

   Sonra aynı anda kaçtı nefeslerimiz ağzımızdan. "Elveda."

   Yukarıda bir dolunay var geceden kalma. Işığı kayboluyor yavaşça, yanında doğan güneşle. Gökyüzü geniş; istese sığdırır binlerce ayı, güneşi. Yine de bir parçasıyla eriyor güneşin tüm mehtapta gizli aşklar, yıldızlara tutunan umutlar. Göğün kendisi eriyor güneşin bir bakışıyla. Nereye bakarsan bak ondan bir hatıra. Kalp derin; istese sığdırır binlerce seveni, sevileni. Yine de bir parçasıyla eriyor güneşinin tüm cevapsız sorular, havada kalmış eller. Kişinin kendisi eriyor onun bir bakışıyla. Nereye bakarsan bak ondan bir hatıra. Ayın yüzünde güneşi görüyor hep kalp.

Kalbimin KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin