Harry
Gözlerimi açtığımda nerede olduğuma anlam veremezken gözlerimi kırpıştırdım. En son arabada kucağındayken uyuyakalmıştım. Yavaşça başımı kaldırdım ve derin bir nefes aldım. Uyurken ilk görüşüm değildi bu ama garip hissettirmişti. Kahverengi perçemleri alnına dökülmüştü. Yüz hatları sertti her zamanki gibi.
Adam uyurken bile buz gibiydi.
Daha fazla izlemeyi bırakıp kollarının arasından çıkmak için hamle yapmıştım ki boşunaydı. Kollarını belime sımsıkı sarmıştı ki sol eli kalçamı kavramıştı.
Bu adamın kalçamla derdi neydi?
Tanrım!
Ellerimi kollarına getirip çekmeye çalıştım. Birkaç kere daha denedim fakat sonuç başarısızdı. Pes ederken başımı göğsüne koyup parmaklarımı dövmesinde gezdirmeye başladım. Çok fazla dövmesi vardı. Parmaklarımı usulca gezdirirken saniyeler sonra sırtım yatakla buluştu. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Yüzüme gelen saçlarım nazikçe çekilirken yeşillerim mavilerle buluştu.
"Uyurken bile insanı rahat bırakmıyorsun."
"Sadece kalkmak istemiştim ama o kadar sıkı kavramışsın ki belimi kalkamadım bir türlü."
"Uyumaya devam etmeliydin." gözlerimi kıstım.
"Buna sen mi karar veriyorsun?"yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Senin yüzünden sinir hastası olacağım." kıkırdarken konuştum.
"Şansa bak ki ben bir doktorum." mavilerinde çakan parıltı birkaç saniye göründü sadece.
"Baş belası." diye mırıldanıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerimi omuzlarına koyarken elini enseme yerleştirdi. Başımı hafifçe kaldırırken dudaklarımızdan çıkan ses odada yankı buldu. Üst dudağıma öpücük bırakıp üzerimden çekildi.
"Hadi kahvaltı hazırla." örtüyü üzerine çekip arkasını döndü.
Ulu Tanrım!
Nasıl bir odundu bu!?
"Kendi kahvaltını kendin hazırla domuz!" bir şey demedi.
"Louis! Domuz adam! Kime diyorum!?" hâlâ tepki yoktu. Dizlerimin üzerine çıkarken başımı yüzüne doğru eğdim.
"Niye tepki vermiyor ki bu odun?" mırıldanırken aklıma gelen fikirle bağırdım.
"Piç herif! Kalk!" koluna yumruk attım. Tepki yoktu hâlâ. Bir şey mi olmuştu ki?
"Lou?" hâlâ yüzüne bakarken bir anda bedenim tekrar yatakla buluştu. Bu adam bunu yapmayı seviyordu galiba.
"O küfür ettiğin dudaklarını ısırırım senin."
"Hiçbir şey yapamazsın."
"O kadar emin olma." başımı kaldırıp dudaklarını sert bir şekilde ısırıp geri cekildim. Alt dudağı kanamaya başlamıştı. Yüzünde tek bir mimik bile yoktu. Buz mavileri öylece gözlerime bakarken konuştu.
"Sen beni delirtmeyi seviyor musun?" soğuk kanlı bir katil gibiydi şu anda. Ürperirken gözlerimi kırpıştırdım ve bir saniye bile düşünmeden başımı yukarı kaldırıp alt dudağını yaladım. Gözleri irileşmişti. Alt dudağını yavaş yavaş yalarken gözlerini bile kırpmıyordu.
"Lou?"
"Sikeyim tam bir kedisin." boğuk sesiyle kaşlarımı çatarken dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Dudaklarım sert bir şekilde öpülürken gözlerim kapandı. Sert bir öpücükten sonra konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE IN THE DARK
Fanfiction"Her şeyden öte sevdim ki ben seni... Yoluna baş koymak diyoruz biz barbarlar buna..."