Louis
"Bugün hava çok güzel değil mi Lou?"
"Ağustos ayındayız."
"Domuzluk yapmasan olmuyor değil mi?" kahkaha atarken başımı çevirdim.
Saçları örtüye dağılmış gözlerini hafifçe kısmıştı. Güzel yüzüne değen güneş beyaz teninde dans ediyordu sanki. Birkaç asi buklesi alnına düşmüş güzelliğini vurgularken çatılan kaşlarım eski haline dönmüştü bile. Parmaklarım dokunabilme ihtiyacıyla karıncalanmaya başladı.
"Sana hiç çok güzel bir adam olduğunu söylemiş miydim?" dudaklarından dökülen tatlı kıkırtı kalbimi hareketlendirirken başını çevirdi ve yeşilleri unutuş olan mavilerime ruh kattı.
"Her gün söylüyorsun."
"Her gün çok güzelsin."
"Bunu kırklı yaşlarıma geldiğim zamanlarda da söyleyeceksin."
"Bunu sen seksen yaşına geldiğinde de söyleyeceğim." yanaklarına düşen minik kızıllıkla gözlerini hızlı hızlı kırpıştırırken iç çekişime engel olamadım.
Bu kadar tatlı olamaz dediğim her anda nasıl bu kadar tatlı olabiliyordu?
"Neden bu kadar tatlı bir küçüksün?"
"Bilmiyorum babacık."
"Tanrım! Hazz!" kıkırtısı bahçeyi sararken belinden kavradım. Boynuna doğru eğilip yasemin kokusunu içime çekerken fısıldadım.
"Bunu yapmak çok mu hoşuna gidiyor küçüğüm?"
"Çok hoşuma gidiyor babacık." geri çekilirken gözlerimı kıstım.
Tam bir baş belası şeytandı.
"Yıllar geçti ama sen hâlâ küçük bir şeytan olmaktan vazgeçmedin."
"Hayatına renk katıyorum kötü mü?" dudaklarındaki gülümseme yeşillerine bulaşmış parlarken mavilerimi göğe çıkarıyordu.
"Hayatıma renk katmana bayılıyorum." burnumu burnuna değdirip fısıldadım.
"Şimdi bana bir öpücük veriyorsun." kibar eli yanağımı bulurken dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Gözlerim kapanırken ona doğru eğilmiş bedenini sarmalamışken parmakları saçlarımı buldu.
Dağılan tutamlarla istediğine ulaşmış olacak ki yaramaz parmakları bu defa gömleğimden içeri girmişti. Alt dudağını ısırıp geri çekilirken alnımı alnına yasladım. Gözlerimi açtığımda parıldayan yeşillerle gülümsedim.
"Seni seviyorum." dudaklarından titrek bir nefes dökülürken kısık sesiyle tekrarladı.
"Seni seviyorum." parmakları tenimi gıdıklarken yanağımı yanağına değdirdim.
"Lou! Gıdıklanıyorum!" kollarım arasında hareketlenmeye başlarken ellerini çekip arkasını dönmeye çalıştı.
"Lou!" bacağımı üzerine atıp bedenini yakalarken kahkaha attım.
"Kaçamazsın."
"Gıdıklanıyor! Hem iz yapıyorsun!" tekrar değdirdiğimde kıkırdadı.
"Tatlı tenin hassas hem bu sesi duymayı seviyorum."
"Bıraksana domuz adam!" yanağına öpücük bırakıp bedenini bıraktım.
"Bıraktım oldu mu?"
"Diğer yanağıma öpücük vermedin." küskünce çıkan sesine kıkırdarken yüzüne yaklaşıp sol yanağına dudaklarımı bastırdım.
"Oldu mu küçüğüm?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE IN THE DARK
Fanfiction"Her şeyden öte sevdim ki ben seni... Yoluna baş koymak diyoruz biz barbarlar buna..."